Karar gazetesinden Ahmet Taşgetiren, 14 Mayıs’ta “İçeridekiler ve dışarıdakiler” başlığıyla bir yazı yazdı. Yazısında “dünyada cezaevlerinde en çok Kur’an okunan, oruç tutulan, namaz kılınan ülkeler” sıralaması yapan Taşgetiren, Mısır, Suudi Arabistan, Suriye’nin yanına Türkiye’yi de koydu. Yazıda “darbe ile bir şekilde ilişkili bulunan, soru çalan, yargıda, emniyette görevleri suiistimal eden, şiddet kullanan, ya da bu tür suçları organize eden, yani her düzende suç olan işleri yapanlar” için “Çeksinler cezalarını” dedikten hemen sonra sorulan şu soru dikkat çekiciydi: “Ama içerdeki insanların ne kadarı darbe ile ilişkili, ya da soru çaldı?” (Nihat Genç’in Taşgetiren’e, verdiği yanıtı mutlaka okumanızı öneririm.)
Son dönemlerde bu söylemle sık sık hem de yüksek sesle karşılaşmaya başladığımızın sizler de farkındasınızdır. Bunu kodaman yazarlar yazınca elbette vatandaşın kafasında da soru işareti oluşması, birilerinin de yüksek sesle konuşması olağan hale geliyor.
Önce bir not düşelim: TCK’ya göre suç tanımı içinde yer alan eylemler haricinde bir kişi cezaevine atılsa buna ilk başta bizler karşı çıkarız, çıkmaktayız. En çarpıcı örneği, eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun’un “FETÖ’ye yardım ve yataklık” gerekçesiyle tutuklanmasına gösterdiğimiz tepkidir. Ancak bu söylemde bulunanların (iyi niyetle yaklaşarak) örgütü tanımadığını düşünebiliriz.
Peki FETÖ nasıl bir örgüt? FETÖ bir terör örgütüdür. 15 Temmuz 2016’daki kalkışma/işgal girişimi sırasında uyguladıkları terör sonucunda 258 vatandaşımızı şehit ettiler, 2196 vatandaşımızı da yaraladılar. Ancak FETÖ sadece bir terör örgütü değil, aynı zamanda dünyanın görüp görebileceği en kapsamlı casus/istihbarat örgütlenmesi olarak da adlandırılmalıdır. Bu gerçeği unuttuğumuz zaman, bir süre sonra da Nedim Şener’in isyan ettiği gibi millet olarak bu örgütün militanlarına “darbeyi önlediğimiz için özür dileriz” demek zorunda kalırız. Bunu anlamak için aslında çok sayıda bilgi mevcut. Örgüt ile ilgili hazırlanan iddianameler ve raporlardaki bilgiler bunlardan bazıları. Son örnek Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele (TEM) Daire Başkanlığı’nın “FETÖ’nün Askeri Mahrem Yapılanması / Kontörlü (Büfe) Sabit / Ankesörlü Telefon Hattı İle İletişim Modeli Değerlendirmesi” başlıklı raporu. “İletişim/Haberleşme Programları İle İletişim Kurma Yöntemi” bölümünde yer alan iletişim metotlarında, bir terör örgütünü aşan yöntemler karşımıza çıkıyor:
“FETÖ, sosyal medya platformlarından Facebook ikonu görünümlü şifreli haberleşme sistemini de kullanmış/kullanmaktadır. Dış görünüşü normal insanların kullandığı sosyal paylaşım sitesi Facebook görünümünde, yazılım ve kullanımı SHU programına benzerdir. Bu program; Google Chrome görünümlü, Internet Explorer görünümlü, Twitter görünümlü simgelere de dönüştürülebilmektedir. Aynı program farklı ekran simgeleriyle kullanıma sunulabilmektedir. Örgüt farklı ara yüzlerle SHU, TANGO, WİBER, TURKUAZ, FALCON, COCO, KAKAO, TİCTOC, EAGLE, LİNE, COVER ME gibi programlar kullanmıştır.”
Ayrıca FETÖ’nün bir kere ağını attığı kişiye uyguladığı psikolojik baskı yöntemleri de bu alçak örgütten kurtuluşun kolay olmadığını gösteriyor. Örgütün organizasyon gücü ve militanlarını nasıl ağında tuttuğunu göstermesi bakımından şu bilgiler çok çarpıcı:
- Hususi/mahrem yapılanmaya yerleştirilmesi planlanan bir öğrencinin sınav öncesi gelişim aşamasını takip etmek ve görülen aksaklıklar varsa giderilmesini ve Birim Yapılanması ile Bölge Yapılanması arasındaki bağlantıyı sağlayan, koordinasyon görevleri olan, örgüt mensuplarının devlet birimlerine sızdırılmasına ve yerleştirilmesine işlerlik kazandıran ve mahrem yapılanmanın devamlılığına katkıda bulunan GEZİCİ yapılanmasında görevli örgüt mensuplarının; yılda bir veya iki kez de hususi/mahrem yapıda olup sonraları irtibatını koparan ve yapı içerisinde ARIZA olarak adlandırılan muvazzaf kişilerden sorumlu olup, bunların tekrar yapıya kazandırılmasında görev alan ÜMİTÇİ diye tabir edilen yapılanma ile görüşmeler yaptıkları tespit edilmiştir.
Bu görüşmelerde; ÜMİTÇİ grubunun, GEZİCİ’lerden genellikle ARIZA’ya düşen şahıslar hakkında yardım talebinde bulunduğu, bu kapsamda ÜMİTÇİlerin şahsın daha iyi tanındığı ve şahısla ilgili toplanan her türlü bilgilerin de bulunduğu elemanı ilk yetiştiren bölgeden şahısla ilgili ayrıntılı bilgileri kendilerine vermelerini gezicilerden istediği, gezicilerin de ÜMİTÇİlerin isteklerini ilgili ilin EĞİTİM DANIŞMANI’na ilettiği anlaşılmıştır.
- Örgütten kopma aşamasına gelmiş, devri tamamlanamayan öğrencilerin tekrardan örgüte katılımının sağlaması amacıyla, öğrenciler sistem üzerinden ÜMİT yapılanmasına aktarılır.
Öğrenci, eğer okuldan yeni mezun olarak birim yapılanmasına aktarılmış ise birimden koptuğu anda sistem üzerinden bir önceki geldiği yerdeki sorumlularına ulaşılır. Hangi ilden askeri okula kazandırıldıysa o ildeki Doktor-Gezici-Öğretmen olarak adlandırılan sorumlusuna ulaşılır ve öğrencinin (askeri personel) nerede, nasıl, neden koptuğuna ilişkin rapor verilir.
Doktor-Gezici-Öğretmen olarak adlandırılan sorumlular tekrar öğrenci ile görüşerek yapılanmaya kazandırılmaya çalışılır. Bunun için öğrenci (askeri personel) olan şahsın yapı içerisinde bulunan aile mensubu, atandığı ildeki sorumlusu ve ilk geldiği ildeki sorumlusu ile bir araya gelinir. Hem arkadaşlık ilişkileri, aile ilişkileri, devrelerinden yapı içerisinde olan beraber grup olmuş olduğu halen birimde öğrenci olanlar devreye sokularak kopma aşamasında olan öğrenci tekrar birim yapılanmasına alınmaya çalışılır.
- Kopma aşamasındaki öğrenciye, yapıdan çıktığı takdirde çok büyük şefkat tokadı yiyeceği, askeri okulu kazanmasında bir sürü insanın emeğinin olduğu söylenerek psikolojik baskı yapılır. Öğrenci (askeri personel) hala birim yapısına devam etmek istemiyorsa öğrencinin görev yaptığı yerdeki birim içerisinde faaliyet gösteren bir öğrenciye, ayrılmak isteyen şahsı zimmetleyerek takibini yapar. Buna rağmen örgüte geri kazandırılamazsa örgüt tarafından “şefkat tokadı” olarak tabir edilen adli veya idari müeyyidelere tabi tutulur.
Bu aktardığımız baskının tüm örgüte yayıldığını düşünürseniz, aslında örgütün halen büyük bir tehdit oluşturduğunu görebilirsiniz. Evet, masum varsa savunalım. Ancak bunu yaparken FETÖ’nün işine yarayabilecek propagandalara alet olmayalım. İşini layıkıyla yapan hukukçu ve güvenlik güçlerinin dikkati olmasaydı, Adil Öksüz’ü İlahiyat Doçenti olarak bilmeye devam edeceğimiz gerçeğini hep hafızamızda tutmakta fayda var.