FETÖ’nün 6 yıl önceki sosyal medya talimatı

Ceyhun Bozkurt oceyhunb@gmail.com

Gerçek nedir? Bilinçten, düşünceden ve kurgulanmış olandan bağımsız olarak var olan, yalan olmayan şeye denir. Evet yalan olmayan şey gerçektir. Gazetecilik açısından bu zorunludur. Biz gazeteciler gerçeğin peşinde olmak zorundayız. Onu yansıtmalıyız. Her konuyu bilemeyebiliriz. Ancak hiç değilse kendi alanlarımızda gerçekleri anlatmak zorundayız. Değerli dostlarım Nedim Şener ve Toygun Atilla’nın sürekli kullandığı ifadeyi çok severim: Gazeteci hakikat işçisidir. Evet gazeteci hakikatin peşindedir, gerçeğin, varolanın mücadelesini verir. Gerçek zordur ama en değerli mücadele gerçek için verilen mücadeledir. Bir yalan için kazanacağın mükafattan çok, hakikatin zorlukları mücadeleni değerli kılar. Bu mücadelen başarıyla sonuçlanırsa en değerlisidir… Sonuçlanmazsa, bayrağı senden sonra gelene devredersin. Uğur Mumcu bu konuda en önemli örneklerin başında gelir. 

Yalan nedir peki? Türk Dil Kurumu’nun 1969 tarihli sözlüğünde yalan için şu tanım yapılmış: “Gerçeğe aykırı olup aldatmak ereği güdülerek söylenen (söz).” Yani yalan için kısaca “aldatma sanatıdır” diyebiliriz. Yalan üzerinden aldatmayı insani ilişkiler içinde kullanırsan, bir kişiyi etkilersin. Ancak yönlendirme amaçlı olarak ticaret ve siyasette kullanmaya başladığın zaman işte o zaman çok geniş bir kitleyi etkilemeyi başarırsın. 

Tabi yöntem farklılıklarıyla birlikte özellikle gazetecilikte manipülasyon, dezenformasyon gibi kavramlar da mevcut. Örneğin psikolojik manipülasyon için, insanların kişisel düşünce ve bilgileri dışında bir durum veya davranış konusunda istemedikleri halde psikolojik olarak etki altına alıp yönlendirilme yapılması sonucu amaca ulaşılan kavram tanımı yapılabilir. Birey psikolojik manipülasyon sonucu davranışlarında bir değişiklik meydana gelirse o zaman manipülasyon amacına ulaşmıştır.

Hedeflerine ulaşmak için yalan, dezenformasyon, manipülasyon gibi yöntemleri uygulayan legal veya illegal çok sayıda yapılanma vardır. İllegal yapılanmaların başında terör örgütlenmeleri gelir. Çok sayıda yalan bilgiyi dolaşıma sokup, bu yalanı manipüle ederek halkı mevcut yönetimlere veya devlete karşı ayaklandırmayı, kışkırtmayı amaçlarlar. Yalan, dezenformasyon, manipülasyon denince de akla ilk olarak gelen örgütlenme FETÖ’dür. 

FETÖ saydığımız bütün bu olumsuz özelliklerde adeta bir ustadır. Bir FETÖ’cü, bu işin eğitimi almıştır. İnsanın gözlerinin içine bakarak yalan söylemede çok başarılıdır. Hiç renk vermezler. Özellikle medya alanında bir döneme damgasını vuran olumsuz etkisi yadsınamaz olan FETÖ, bu özellikleri birleştirerek günümüzde algı operasyonu denilen operasyon yöntemini çok alçakça uyguladı. Ancak 7 Şubat MİT krizi, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz dönemlerinde adım adım devlete yönelip, birileri aracılığıyla devleti, dolayısıyla Türkiye’yi işgale kalktı. Türk devlet mekanizması gerekli tedbirleri almasaydı, algı operasyonlarıyla kitleleri uyuşturan ve aynı zamanda bir casusluk/istihbarat yapılanması olan FETÖ, Türkiye’nin üzerine karabasan gibi çökebilirdi. 

FETÖ üzerinden yapılan emperyalist saldırı püskürtüldü ancak tehdit devam ediyor mu? Evet. Çünkü bu örgütlenme, en mahir olduğu konuda operasyon çekmeye devam ediyor, algı operasyonları yürütmeye çalışıyor. Günlük hayatta artık vazgeçilmezimiz haline gelen sosyal medyada karşımıza sık sık Atatürkçü, Ülkücü, Muhafazakar, Sosyalist, AK Partili, MHP’li, CHP’li, HDP’li vb. görünümlü olarak çıkan bazı hesaplara iyi bakın. Son derece organize çalıştığı belli olan, belli bir hedefe odaklanarak mesaj/twit atan bu hesaplardan açık açık manipülasyon yapılıyor. 

Neyse uzatmayayım. Zaten, bu konuda geçmişte yazdığım ve yine uzmanların yazdığı çok sayıda yazı var. Ayrıca Nedim Şener’in “Şeytan’ın Kara Kutusu” isimli kitabında da bu örgütün “Renklendirme” adı altında sosyal medyada bir çalışma yürüttüğü yazıyor. Peki örgüt bu konuda ilk defa nasıl organize bir güç haline geldi? Hiç düşündünüz mü? Evet kumpas dönemlerinde, MHP’ye yönelik kaset kumpası sürecinde ciddi saldırılar yaptılar. Ancak bu saldırılar, bir merkezden olduğu belli hesaplar üzerinden yapılmıştı. Peki tabana yayılarak yapılan saldırının ilk olarak ne zaman yapıldığını biliyor musunuz? 

Hatırlayın… 17-25 Aralık öncesinde, örgütün en önemli militan kazanma kaynağı haline gelen dersanelerin kapatılması sürecinde örgüt tarafından militanlarına 8 maddelik bir talimat gönderildi. Bu talimat, örgütün kullandığı bilinen bir hesap tarafından paylaşıldı. “EŞ DOST VE YARENLERE DUYURULUR” başlığını taşıyan bu 8 maddelik listesinin ilk 3 maddesinde hükümete “şer odak” ifadesi kullanılarak militanlarına “dersanelerin kapatılmasını engellemek için harekete geçilmesi” talimatı verildi. Ardından listenin 4, 5 ve 6’ncı maddelerinde açık açık şu ifadeler kullanıldı:

4- Acilen herkes bir tweet hesabı açmalı. Olanlar ikinciyi açmalı.

5- Telefon, mesaj, e-mail, özellikle tweet atılacak. (bir FETÖ’cü hesabı belirtilmiş-CB) takip edilecek. Saat 20-21 arası.

6- Twit profilinde mutlaka herhangi bir resim olmalı. Yumurta olmamalı.


Sözünü ettiğim tarih, 2013 yılının kasım ayı. Örgüt, sosyal medyada organize bir saldırıyı, kumpaslar için oluşturdukları özel hesaplardan çıkarıp, tüm tabanına yaymanın talimatını bu tarihte verdi. O günden sonra da sosyal medya adeta sahte profillerle yapılan manipülasyonların, organize saldırıların merkezi haline geldi. 

Hep söylüyoruz, yine söyleyelim. Yalancılara, manipülatörlere, terör örgütlerine dikkat edin. Çok insanın canı yandı. Bir daha yanmasın…

Tüm yazılarını göster