"Zengin bir ailenin çocuğu kılığına girerek Adnan Oktar örgütüne sızdım!"
Niye şimdi yazıldı bu kitap? Yıllar önce neredeydin
diyenler oldu mu?
Olmaz mı? 33 yıl önce bu işe soyunmuş, cesaretle haberlerini yazmış
birisiyim. Hem de 20 yaşımdayken. 1990’dan 2006’ye dek mesleğimi
yurt dışında icra ettim. Bu süre zarfında bunlara ilişkin 4 ayrı
haberde adım var. Yargının temize çıkardığı, polisin üzerine
gitmediği birini kişisel husumetim var gibi durduk yere sabah akşam
yazacak değildim ya. Yazdım dikkati çektim ama nafile. Sürekli
sırtları sıvazlanırken, uydudan yıllarca televizyon yayını
yapmalarına izin verilmişken, herkes herkesin dümen suyunda
giderken tek başıma daha ne yapabilirdim ki?! Koskoca Devlet
aygıtları sus pus olmuş ama ben cesaretle yazmış konuşmuşum. Var mı
bundan ötesi? Çarka çomak sokulup çok büyük bir operasyon yapılınca
da çıkıp kitap yazan, bildiklerimi aktaran ilk gazeteci de ben
oldum.
FETÖ’nün ABD’deki üssünü, bir diğer tanımlamamla FETÖ Pentagon’unu
1993 yılı Ağustos ayında ilk yazan, ortaya çıkaran, bölücü terör
örgütü elebaşısı Abdullah Öcaln’ın yakalanışını dünyaya duyuran,
çok sayıda savaş bölgesinde gazetecilik yapmış birine kimse kalkıp
cesaret tellallığı yapmasın.
Operasyondan 6 ay kadar önce bir panele konuşmacı olarak davet
edildim. Benim de içinde olduğum panelin konuşmacılarından birinin
Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Teyfur Erdoğdu
olduğunu öğrendim. Broşürler basılmış, afiş hazırlanmış.
Bu kişinin Adnan Oktar’ın örgütünde yer almış birisi olduğunu
biliyorum. Konferansı organize edenlere o adamla aynı yerde
olamayacağımı bildirdim ve “ya o ya ben” dedim. Tercih benden yana
oldu.
Sosyal medya platformunda bile operasyondan 8 ay önce bu sapkın
yapıya dikkati çeken paylaşımda bulunmuştum ve birçok yerde haber
oldu. Benim etim ne budum ne? Devletten daha mı güçlüyüm? Bir
gazeteci olarak elimden geleni her fırsatta yapmışım, daha ne
olsun.