Gara harekâtı ve şehitler…

Türk Silahlı Kuvvetleri aldığı istihbaratı değerlendirerek PKK Terör örgütü tarafından uzun yıllar önce yurdun değişik yerlerinden kaçırılarak Kuzey Irak’ın Gara dağında rehin tutulan vatandaşlarımızı kurtarmak için bir harekât düzenledi.

Harekâtın esas amacı terör örgütünün elindeki vatandaşlarımızın hayatları tehlikeye girmesin diye açıklanmadı ve yan hedefler esas amaç olarak kamuoyu ile paylaşıldı.

Ne var ki, harekâtın başladığı ilk saatlerde terör örgütünün elindeki vatandaşlarımızı şehit ettiği yakalanan terörist ifadelerinden ve otopsi sonuçlarından anlaşılmaktadır.

Burada bir istihbarat sızıntısı olup olmadığını kuşkusuz ki Türk Silahlı Kuvvetleri değerlendirmiştir ve gereğini yapmıştır.

Esas önemli hadise, millet olarak bu kadar derin bir üzüntü yaşarken olayların PKK terör örgütünün istediği gibi yansıtılması çabası içine giren veya o tuzağa istemsizce de olsa düşenlerin bulunmasıdır.

İlk tartışma Milli Savunma Bakanı “Neden öldürülenler için “sivil” dedi?”, noktasında olmuştur.

Sayın Bakan doğru söylemiştir.

PKK’nın rehine olarak tuttuğu kişiler üniformaları üzerinde ve görevde iken değil, mesaileri bittiği, izinde oldukları, çarşı pazarda evlerinin alışverişini yaptıkları anda yani sivil hayat içinde iken kaçırılmışlardır.

Üzerlerinde üniforma, silah yoktur; kaçırıldıkları anda hiçbirinin üniformalı bir görev icrası ile yükümlü oldukları bir durum bulunmamaktadır.

Onların mesleklerinin polis veya asker olması o anda sivil statüde olmalarına engel değildir.

Kaçırıldıkları andaki hukuki statüleri sivildir.

Dolayısıyla eli kanlı terör örgütü sivillere yönelik bir şen’i katliam gerçekleştirmiştir.

Sayın Bakan tarafından yapılan açıklama her bakımdan gerçekleri yansıtmaktadır.

Bu açıklamayı bilip bilmeden çarpıtmamak lazımdır.

Diğer önemli bir konu ise kaçırılan, özgürlüklerinden yoksun bırakılan ve sonrasında katledilen bu kişiler “esir” değildir. Rehinedir.

Esir, meşru güçler arasında, uluslararası hukuk çerçevesinde gerçekleşen bir savaşta tarafların birbirlerinin askerlerini sağ olarak ele geçirmeleri ve savaş dışı bırakmaları halini ifade eder.

Terörist yapılanmaların insanları kaçırıp, özgürlüklerinden mahrum bırakmaları ve bunu bir takım pazarlıklar için kullanmaları halinde kaçırılan kişiler “rehine” statüsündedirler. Bunlar hiçbir hukuk kuralı içinde izah edilemeyecek şekilde özgürlüklerinden edilmiş kişilerdir.

Nitekim terör örgütü müteaddit defalar gerek aileler üzerinden, gerek sivil uzantıları üzerinden bu rehineleri kullanmak suretiyle Türkiye Cumhuriyeti devleti ile “pazarlıklar” gerçekleştirmek ve terörist yapısına bir meşruiyet kazandırmak çabalarına girmiş; kuşkusuz ki bu hiçbir zaman karşılık görmemiştir.

Vatanın birlik ve bütünlüğü için hepimizin canı fedadır. Terörist yapılanmanın ve arkasındaki güçlerin malum emellerine hizmet edecek şekilde durumun izahı içine düşen HDP’nin şeref ve haysiyetten yoksun açıklamaları ile hareket, onların kullandığı terminoloji içinde yapılan değerlendirmeler aziz şehitlerimizin ruhunu ve hatıralarını incitir.

Terör örgütünün sivil uzantıları, aşağılık bir dille konuşmakta, katliamı görmezden gelmekte, Türk devletine “PKK ile neden pazarlık yapmadınız, biz aracılık yapacağımızı söylemiştik” demektedirler.

Bu aşağılık ve insan demeye dahi değmeyecek yaratıkların söylemlerine takılıp kalmak, onların ortak oldukları bu cinayetleri perdeleme çabalarına katkı vermek olur.

Üzüntülerimiz, acılarımız aklımızı başımızdan alamaz.

Bu aşağılık yaratıklara öncelikle şunu sormak lazım, üzerlerinde üniforması olmayan, silahı bulunmayan, o anda bir görev icra etmeyen sivilleri kaçıran terör örgütüne neden derhal bunları bırakın, ailelerine kavuşsunlar çağrısı yapmadınız?

Şimdi HPD’yi meşrulaştırmak için her gün yeni yeni söylemler geliştirenlerin 16 şehidin aziz hatırasını kaç gün saygı ile hatırlayacaklarına bakalım…

Birkaç haftaya kalmadan bunların unutulduğunu düşünüp, yine Demirtaş ve HDP güzellemelerine başlayacaklar mıdır?

Canlarını hiçe sayarak, şehadet şerbetini içmeyi göze alarak Gara Harekatı’nı gerçekleştiren kahramanlara saygısızca “altı milyon oy alan parti kapatılır mı?” diye sözüm ona demokrasi savunuculuğuna girecekler midir?

Maalesef “altı milyon oy alınınca” demek ki, insanlar kaçırılıp rehin alınabilir, infaz edilebilir öyle mi?

Tüm yazılarını göster