Tarih 10 Eylül 2015…
Türk Silahlı Kuvvetleri, 24 Temmuz 2015’te başlattığı harekatlar kapsamında Irak’ın kuzeyindeki terör yuvalarına da (FETÖ’cü militanların her türlü engelleme çabalarına rağmen) operasyonlar düzenliyordu. Bu operasyonlar kapsamında PKK terör örgütünün stratejik kamplarının olduğu bölgelerden olan Gara’ya operasyon da masadaydı.
Bu çerçevede her operasyon öncesi olduğu gibi Amerika Birleşik Devletleri’ne de bilgi verildi. Ancak geçmişten ders alınmıştı. Çünkü geçmişte yapılan operasyonlarda, ABD’ye bilgi verildikten sonra ABD’nin engelleme girişimleri ile karşılaşılmıştı. Gerekçe şuydu: “Orada Peşmergeye eğitim veren unsurlarımız var.” Bu nedenle 24 Temmuz’daki harekatta, sadece 10 dakika önce bilgi verilmişti. Çünkü ABD’ye artık güven duyulmuyordu. “Peşmergeye eğitim veren unsurlarımız var” dedikleri bölgede peşmerge değil PKK’lı teröristler vardı. ABD açıkça PKK’lıları korumak adına terörle mücadele eden müttefikini engellemek istemişti.
Uzatmayayım, bu nedenlerden Gara’ya yapılacak harekat öncesinde de sadece 10 dakika önce ABD’nin Erbil’deki üssüne bilgi verildi. ABD’liler yine itiraz etmiş ve Türkiye’den operasyonun durdurulması istenmişti. Gerekçe yine aynıydı: “Bölgede unsurlarımız var.”
Ankara’dan giden yanıt netti: “Terör kampları olduğu kesin. ABD unsurlarının orada ne işi var? Unsurlar çekilsin. Biz vuracağız.”
ABD’ye verilen bu ret yanıtının ardından PKK’nın en büyük cephaneliğinin de hedef alındığı harekât gerçekleştirildi. Bir cephanelik var bilgisi varken, 4 büyük cephanelik ortaya çıktı. Patlamalar yaklaşık 1 saat sürdü.
Ankara uzunca bir süre ABD’nin bu harekâtı engelleme girişiminin perde arkasını araştırdı. Bu olayı biz Mete Yarar ile birlikte yazdığımız “Bu Delileri Bir Araya Getirmeyecektiniz” kitabımızda aktarmıştık.
Peki ne işleri vardı Amerikalıların Gara’da? Amerikalılar dediysek, turistlerden bahsetmiyoruz. Sözünü ettiğimiz ve “unsurlar” olarak tanımlanan Amerikalılar, adı geçen ülkenin gayri nizami harp ve istihbarat elemanları. Bunlar asker, bunlar özel askeri şirket elemanı, bunlar istihbaratçı vs. vs. Yani ABD’nin PKK’lıları eğiten, onlarla ilişki kuran, bilgi paylaşımı yapan personelleri.
İstihbaratçılar yıllardır bu sahadalar. Gayri nizami harp unsurları da 1990’larla beraber bölgeye girmeye başladılar. Aynen yarın şehit olmasının yıldönümü olan Eşref Bitlis Paşa’nın raporlarında aktardığı gibi bölgeyi parçalama planları çerçevesinde bölgeye intikal gerçekleştirdiler. Irak’ın işgal sürecinde de sayıları artırıldı.
Açık açık PKK’ya yardım ettiler.
Türkiye 2006-2007 yıllarında bu yardımın net kamera görüntülerinin olduğu bir CD’ye müttefikimizin temsilcisine sunmuştu. Yine hasır altı ettiler.
Bölgede kalmaya, teröristleri eğitmeye, onlara destek vermeye devam ettiler.
Onlara akıl verdiler.
İnsan ister istemez bu soruyu soruyor.
Gara’da yine varlar mıydı?
ABD’nin operasyon sonucunda ayağındaki nasıra basılmış gibi canının yanmasının, teröristlerin ifadeleriyle paralel ifade kullanmasının nedeni bu muydu?