Geçtiğimiz günlerde Erzurum’da Avrupa Gençlik Olimpik Kış Sporları Festivali’nin açılış törenleri ve akabinde müsabakalar gerçekleştirildi. Başta komşularımız olmak üzere 34 ülkeden pek çok genç sporcu ve spor insanı bu şehrimizde buluştu. Açılış töreni çok görkemli ve heyecan verici idi. Erzurum’un dondurucu soğuğuna rağmen, törenin yapıldığı stadyum Erzurumlular tarafından büyük bir ilgi ve heyecan ile doldurulmuştu. Emeği geçenleri tebrik ve takdir etmek gerekli. O aşırı soğuk havaya rağmen gelen ve açılışı izleyenleri ise bir kat daha fazla tebrik ve takdir etmek elbette vicdani bir borç…
Türkiye’nin pek çok olumsuz propagandaya, içerde ve dışarda yükseltilmek istenilen terörist faaliyetlere rağmen; güvenlik ve huzur içinde çok önemli bir organizasyonu gayet başarılı bir şekilde gerçekleştiriyor olması, bunu yaparken de adeta bir olimpiyat organizesi görkemi ve ciddiyeti ile hareket etmesi Gençlik ve Spor Bakanlığı’mızın hanesine yazılması gereken çok önemli bir artıdır.
Ancak kamuoyu bu muhteşem organizasyondan herhalde buz hokeyi takımının Ruslarla yaptıkları müsabakayı 42-0 gibi bir netice ile kaybetmesi üzerine haberdar oldu. Bir ajans tarafından servis edilen ama akabinde sosyal medyanın ilgisi ile büyük bir yankı uyandıran yenilgi üzerine söylenenler ise, haberin değil ama habercinin mantığını kavramak ve yine sosyal medyanın hem etkisini anlamak hem de ne kadar sığ, gerçeklerden uzak ve yıpratıcı bir mecra olabileceğini göremiz bakımından önemli bir örnek olaydır.
Müsabakaya çıkan gençler, elbetteki uluslararası bir organizasyonda yabancı ülkelerin takımlarına karşı oynadıkları için “milli sporcu” ünvanını haklı olarak kazanmışlardır. Onların bu yenilgisi üzerine “milli takımın büyük yenilgisi” diye, adeta büyük bir utanç yaşanmış gibi çığlıklar atmak hiç de vicdani olmasa gerek. Herşeyden önce, Türkiye bu alanda yenidir. Takım yeni kurulmuş, bir aylık bir kamp neticesinde sahaya çıkabilmiş, yaşları 14-16 arasında değişen gençlerden oluşan bir küçük gruptur. Yenildiğimiz takıma baktığımız zaman ise, neredeyse bir asırdan beri bu sporla uğraşan ve dünyanın en iyilerini yetiştiren bir ülkenin takımıdır.
Diyeceksiniz ki, o zaman bu kadar farklı yenileceklerse sahaya çıkmasalardı.
Evet, bunu düşünmek, söylemek mümkün. Ancak, sahaya çıkmamış olsalar bu çocuklar ne zaman ve nasıl deneyim kazanacaklar?
Madem böyle bir spor branşımız var, bir şekilde büyümesi gerekiyor.
Madem kış turizmi imkanlarımızı değerlendirmek istiyoruz, iç ve dış kamuoyunun dikkatini dünyanın en harika kış turizmi yapılacak yerleri olan Erciyes, Uludağ, Palandöken, Sarıkamış, Kartalkaya gibi yerlere çekmek istiyoruz o zaman mecburuz; kış sporlarında takımlar oluşturacağız, sporcular yetiştireceğiz ve sahalara, pistlere çıkacağız, yensek de yenilsek de oynayacağız.
Elbette yenmek için oynayacağız. Ancak bu bir spordur, müsabakalar mücadele ile geçer ama buradaki rekabet düşmanlık değildir. Kayıplarımız düşmana karşı değil, centilmence yarıştığımız dost rakiplerimizedir. Kazandığımız da da düşmanı değil, rakiplerimizi alt ediyoruz. Eleştirilerimizi hadsiz, hudutsuz, hesapsız yaptığımız takdirde sporda holiganizmi körüklemiş olur, diğer yandan da genç sporcularımızın motivasyonunu ortadan kaldırırız.
Sadece skor üzerinden sportif karşılaştırmaları değerlendirmek yerine, spor yazarlarımızın, gezetecilerimizin de haberleri verirken branşların önemi, nasıl başladık, nerelerdeyiz ve hedeflerimiz nerelerdedir üzerinde durmaları gelecekte çok daha iyi olmamıza yardımcı olacaktır.
Türkiye, bütün imkan ve kabiliyetlerine, doğasına, gençliğine rağmen, hiç var olmadığı pek çok sportif alanda adeta tohum eker gibi büyük bir atılım içine girmiştir. Tüm gençlerimizi bir şekilde sporla buluşturmak için pek alanda ve branşta yatırım yapıyoruz. Sabırla, çaba ile, sunulan geniş imkanlarla bunlar karşımıza gurur tabloları olarak çıkacaktır.
Eleştirdiklerimiz konusunda da ölçülü ve seviyeli olmamız gerekmektedir. Pırıl pırıl, heyecanlı ama henüz yeterli deneyimi ve birikimi kazanmamış gençlerimiz, bir yandan öğrenmek ve deneyim kazanmak, öte yandan ülkelerini temsil etmek için o sahalara çıkma cesaretini kendilerinde bulmuşlardır.
Sporda yenilgi bile büyük bir deneyim kazanma vesilesidir. İnanıyorum ki, bu çocuklarımız “yenile yenile yenmeyi öğrenecekler”, bu atılan tohumlarla gelecekte çok başarılı takımlar ortaya çıkacaktır.
Görmemiz gereken özünde budur.
Moral bozmaya da, paniğe de gerek yok…