Gezi'den bugüne Körfez'de Türkiye düşmanlığı...

Yeni Şafak yazarı Mehmet Acet, Körfez ülkelerinde son dönemde birbiri ardına yaşanan siyasi gelişmeleri masaya yatırdı.

Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nden esen rüzgarların Türkiye'ye ulaşabileceği uyarısı yapan Mehmet Acet, Gezi Parkı provokasyonunda yaşanan bir olayı anlattı.

Birleşik Arap Emirlikleri Veliaht Prensi Muhammed Bin Zaid'in ayaklanma girişimi sırasında o dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a bir not göndererek; “Söyleyin Sayın Başbakana”... Eğer ülkesinden ayrılmayı düşünürse, Birleşik Arap Emirlikleri kendisine ev sahipliği yapmaya hazırdır” dediğini aktardı.

Acet, "Birleşik Arap Emirlikleri’nin sonradan ortaya çıkan ‘Gezi ilişkileri’, 15 Temmuz’a giden süreçte FETÖ namına yaptığı fonlamalar, o günkü niyetin halis bir niyet olmadığını düşünmemiz için yeterli bir gerekçe sunuyor." diye yazdı.

İşte o köşe yazısı;

- Körfez’deki deprem Türkiye’ye nereden dokunuyor?

2013 Mayıs sonu, Haziran başı…

Gezi olaylarının başladığı günler…

Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan Fas ziyaretini sürdürürken, İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de terör estiren gruplar, ortalığı savaş meydanına çeviriyorlar.

Kendilerine ODTÜ’lü gençler adını takan bin kişilik grubun, Erdoğan’ın Keçiören’deki evine 100 metre kala polis tarafından güçlükle durdurulduğu günler.

Eylemciler, İstanbul Dolmabahçe’deki Başbakanlık Ofisi’ne giden yolları talan ediyor, Can Dündar tahrip edilen, öncesinde program yaptığı NTV aracının önünde gülümseyerek pozlar veriyor, Ankara’da halk otobüsleri ateşe veriliyor, otobüsün içindeki insanlar panikle çocuklarını dışarı çıkarmaya çalışıyor, belediyenin ekmeğini çıkarsın diye engelliler için tahsis ettiği simit tezgahları etrafa saçılıyor, ama aynı günlerde bunları yapanlar televizyonların çoğunda ‘Z gençliği’ diye iltifatlara mazhar oluyor.

“ERDOĞAN İSTERSE ÜLKEMİZE SIĞINABİLİR”

Başbakanın kendisi Fas’ta, ama aklı Türkiye’dedir.

Olayların nereye evrileceği, nasıl sonuçlanacağı belli değil.

O sırada Erdoğan’ın yanında bulunanlardan birine Birleşik Arap Emirlikleri’nden bir telefon gelir.

Arayan kişi, bugünlerde kirli ilişkileri artık iyice ayyuka çıkmış olan Veliaht Prens Muhammed Bin Zaid’den başkası değildir.

Zaid, şeytanca planlanmış teklifini Erdoğan’a iletmek için aramaktadır.

“Söyleyin Sayın Başbakana” der.

“Eğer ülkesinden ayrılmayı düşünürse, Birleşik Arap Emirlikleri kendisine ev sahipliği yapmaya hazırdır”

Bu, o gün, o güne mahsus bir teklif olsa, ya da Erdoğan’ın sıkıntısını gerçekten dert edinse, Muhammed Bin Zaid’in bu teklifi için söylenecek pek fazla bir şey olmazdı belki.

Misafir ev sahibi ilişkisinin kültürümüzdeki kıymeti ortada.

Ama Birleşik Arap Emirlikleri’nin sonradan ortaya çıkan ‘Gezi ilişkileri’, 15 Temmuz’a giden süreçte FETÖ namına yaptığı fonlamalar, o günkü niyetin halis bir niyet olmadığını düşünmemiz için yeterli bir gerekçe sunuyor.

5 Haziran’da Katar’a yönelik darbe girişiminde yer alan koalisyonun en şahin kanadı yine aynı ülke, Birleşik Arap Emirlikleri olmuştu.

O günlerde, Erdoğan, isim vermeden şöyle bir açıklama yapmıştı:

“Darbe girişimi olduğu zaman Körfez’de kimlerin buna sevindiğini çok iyi biliyoruz. Kimlerin o geceyi nasıl geçirdiğini çok iyi biliyoruz. Türkiye’de ne oldu, ne oluyor, bitti mi, gidiyor mu, darbe neticeye ulaştı mı, ulaşıyor mu bunu takip edenleri çok iyi biliyoruz. Nasıl paralar harcandığını çok iyi biliyoruz.”

Bu açıklamalar üzerine, bu köşede Birleşik Arap Emirlikleri’nin Türkiye’deki darbelere sağladığı parasal desteğe dikkat çeken iki yazı kaleme almıştım.

DİKKAT! AKIL AYNI AKIL

Bu meselelere şu nedenle girdim:

Türkiye’de 2012 Şubat ayında MİT operasyonu ile başlayan darbe süreçlerinin akıl verenleri, burada yaptıklarının başka türlüsünü bir süredir Körfez ülkeleri üzerinde deniyorlar.

Yani demem o ki, akıl aynı akıl.

Aynı akıl, bir taraftan Türkiye için, öbür taraftan Körfez ülkeleri için film çeviriyorsa, burada bir durmak lazım.

Bugünlerde Suudi Arabistan’da esen sert rüzgarların, ileride Türkiye’ye dokunan tarafı ne olabilir diye soracaksak, meseleyi neresinden tutacağız sorusunun cevabı da kendiliğinden ortaya çıkıyor demektir.

Şöyle düşünelim:

Bizim memleketin başını belaya sokmaya çalışanlarla, Körfez’in ayarlarını bozanlar aynı aktörlerse eğer, dikkatli ve uyanık olmak için bundan daha geçerli bir neden olabilir mi?

Görünen manzara şu:

Körfez’de ABD ve İsrail eliyle, Birleşik Arap Emirlikleri’nin pohpohladığı Yeni Ortadoğu Projesi’nin yapı taşları döşeniyor.

İçinde demokrasi talebi bulunmayan, demokrasi isteyeni tehdit olarak gören, darbelere prim veren, otoriter, parçalı ve bağımlı bir Ortadoğu projesi.

İslam ve demokrasiyi barışçıl bir şekilde buluşturan, adil seçimlerle iş başına gelmiş Ak Parti türü modeller, Hacivat Karagöz oynatır gibi kontrol edilme şartını yerine getirmediği için tasfiye edilmek isteniyor.

Bunun yerine yukarıda saydığım niteliklere sahip, bir Yeni Ortadoğu Düzeni hedefleniyor.

Körfez’de yaşanan depremler, Türkiye’ye tam da bu noktadan dokunuyor diyebilirim.

MGM'den 12 ile sarı kodlu uyarı! Halk TV Sahibi Cafer Mahiroğlu Kimdir, Kaç yaşında, Nereli? Serveti! TFF'nin başına Mesut Özil mi geçiyor?
Sonraki Haber