Günün en dikkat çeken seçim analizi Oray Eğin'den
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yi kabulüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde açıklama yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bahçeli ile görüşmesine ilişkin "TBMM'deki grup konuşmasında ifade ettiği milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin erkene alınmasıyla ilgilili teklifini de değerlendirme fırsatı bulduk." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçiminin 24 Haziran 2018 Pazar günü yapılacağını açıkladı.
Erken seçimle ilgili en çarpıcı analizlerden birini ise Habertürk yazarı Oray Eğin'den
geldi...
İşte o köşe yazısı;
- Hayır, muhalefet tabii ki hazır değil
ARTIK o kapı aralandığına göre erken seçime siyasetin yeni gündemi muamelesi yapmamız şart. Tartışmanın bir etkisinin muhalefeti hazırlıksız yakalamak olduğu belli. Gerçi seçim normal tarihinde yapılsa bile muhalefet partilerinin organizasyonlarını tamamlayıp tamamlamayacakları belli değil.
Devlet Bahçeli’nin son çıkışı Türk siyasetine dair çok iyi bildiğimiz iki gerçeği bir kez daha hatırlattı. Demirel’in dediği gibi Türkiye’de 24 saat çok uzun bir süredir ve seçim kampanyası yılın 365 günü, 24 saat süren bir maratondur.
Yaz sonunda kadar şapkadan tavşan çıkarıp Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önüne bir sürpriz aday koyacak hali yok muhalefetin. Erken seçim en az bir senedir konuşulan bir ihtimaldi, buna rağmen ortak bir aday ya da seçim ittifakı konusunda yol alınamadı. Muhalefet blokunun ortak adayıyla ilgili tartışmalar hâlâ köşe yazısı seviyesinde ilerliyor.
İYİ Parti’nin hâlâ kendi içişlerini tamamlamadığı düşünülürse bu yük yine CHP’nin omzunda. Alelacele kendi adayını çıkarıp daha önceki seçimlerde olduğu gibi hiçbir stratejisi olmadan seçim kampanyasına girecek. Aranan Macron bulunamadığı için sınırlı bir muhalif kesim kerhen mevcut adaya oy verecek. İktidar tablosu bu şartlar altında bugünden farklı olmayacak.
TOPLUMSAL RÜZGÂR
Popüler ve kazanmasına kesin gözle bakılan adaylara karşı muhalefet etmek dünyanın hiçbir yerinde kolay değil. Toplumların değişim için o talebi hissetmeleri, zamanın ruhunun toplumu mobilize edecek hassasiyetlerin lehinde olması gerekiyor. Şu an için Türkiye’de iklim büyük bir değişim talebine işaret etmiyor. Kuşkusuz, toplumun bir kesimi itiraz ediyor. Ama bahsettiğim rakamsal olarak birbirine yakın iki ayrı blok değil, toplumsal bir rüzgâr. Böyle bir hareketliliğin olduğu söylenebilir mi?
Oysa iktidarı kazanmak kadar iktidarı dengelemek, belli bir yere çekmek, politika olarak zorlamak da mümkün. Zaten böyle olmasa küçük partilerin, sivil toplum kuruluşlarının, düşünce derneklerinin kapılarına kilit vurmaları gerekirdi.