Biz Suriye, Irak derken; Halep, Şam, Kerkük, Musul, Bağdat derken petrol demiyoruz, çıkar demiyoruz, kardeş diyoruz, akan kan bizim diyoruz, bu çileler artık bitmeli, gözyaşları dinmeli, barış ve huzur buralarda da olmalı diyoruz…
Bunları dediğimiz ve bu kaygıları yüreğimizin en derinlerinde hissettiğimiz içindir ki, şimdi tepeden tepeden konuşan boş, zavallı, köle ruhlu adamların yönettiği ülkelerde mazlum, mağdur, çaresiz, bitkin ne kadar insan varsa Türkiye’de…
Bu şehirlerin ve bu memleketlerin anlamını bilmeyen, haritada yerlerini bile göstermekten uzak güçlere topraklarını sonuna kadar açmakta hiçbir sakınca görmeyen bu katil, habis ruhlu köleler bağırıyorlar, Türkler gelmesin…
Türksüz geçen yüz yılınızda perişan oldunuz, hala da aynı sefaleti, aynı rezaleti, aynı kepazeliği yaşıyorsunuz. Kendiniz içinde bulunduğunuz zilleti milyonlarca zavallı vatandaşınıza da reva görüyorsunuz.
Evlerinden barklarından, işlerinden güçlerinden, canlarından mallarından olan insanlara hiç sormadan her türlü vahşeti, vandallığı sizde tatbik edenlere evet derken, yegâne dostunuz, her ne halde olursanız olun şefkatli kucağını size açan ve kardeşim diyen vefalı Türk’e kapıları kapatmak istiyorsunuz…
Aradan geçen yüz yıllık sürede başınıza gelenlerden ve özellikle bölgenizin yaşadığı şu onbeş yıldan yeterince ders aldığınızı düşünüyorduk ki, hala akıllanmamış, zavallı halklarınıza yine ölümü, kanı, gözyaşını, yoksulluğu, işkenceyi, göçü, kimsesizliği, çaresizliği layık görüyorsunuz…
Siz ne zaman adam olur, milletinizin adamı olursunuz; ayağa kalkar, insan gibi, Müslüman gibi bir haysiyetli tavır takınırsınız, kölelikten, zilleten usanır ve halkınızın hizmetine girersiniz bir türlü kestiremiyoruz. Ancak bildiğimiz, gördüğümüz bir şey var ki, aldığınız ahlar, yaptığınız zulümler, insanlarınıza reva gördüğünüz bu vaziyet bir gün sizi tarumar edip silip süpürecek…
Beter olacaksınız. Çevrenize bakacak ve şimdi kölesi olduğunuz efendilerinizden zerrece yardım ve destek görmeyecek, yüzyıldır ısırmaya kalkıştığınız vefalı Türk’ün eline bakacaksınız…
Bu hep böyle oldu. Azdınız, sapıttınız, yoldan çıktınız ve başınız derde girdiğinde yanı başınızda, sizinle olan, sizinle ağlayan, sizinle gülen ve sizin için mücadele eden Türk’ü buldunuz…
Ama bu sefer gerçekten çok kötü. Haddinizi aşıyor, hudut tanımıyorsunuz. Sınırlarınız kevgire dönmüş, kamu otoritesi, devlet yönetimi, hukuk diye bir mevhum kalmamış, nüfuslarınızın önemli bir kısmı Türkiye’de yaşarken siz gerçekten akılsızca, mantıksızca ve hatta şerefsizce, haysiyetsizce Türk’e çemkiriyorsunuz…
Musul’a gelme, Başika’yı boşalt diyen ebleh; Musul’da Türk toprağı olan başkonsolosluk senin izzetine, şerefine, namusuna emanet değil miydi ki, DAİŞ denen eli kanlı teröristlerin basmasını önleyemedin… DAİŞ geldiğinde sen arkana bakmadan, her türlü silahını, mühimmatını, tankını, topunu, uçağını bırakarak kaçtığın zaman bile Türk oradan çıkmamıştı.
Önce devlet olmalısın. Halkını koruyabilmelisin. Mezhepler çatışmasına izin ve imkan vermemelisin. Sapık, sapkın insanların karşısındakinin kafasını kesmesini, ırzını, namusunu, malını, mülkünü talan etmesini önleyebilmelisin. Hala cahiliye devri adetleri üzere hareket ediyor, kendi vatanında yaşayan insanların birbirlerine vahşetin her türlüsünü yapmasına izin veriyor isen, teşvik ediyor isen sen nasıl ve hangi hakla konuşabilirsin…
Sınırlarının az ötesinde her türlü terör örgütünün kampı var. Ülkenin içine bu kadar silahlı ve hukuk tanımaz, insafsız, imansız, ahlaksız adamı yığarsan bunların sonuçta ülkenin her yanını yangın yerine çevireceğini hiç mi hesaplamıyorsun…
Başika’da kendimiz için değil, tüm tarih boyunca olduğu için sizin için varız. Musul’dan DAİŞ’in atılmasında kendimiz için değil, sizin için katkı vermek istiyoruz. Bizim sizin gibi nevzuhur çapulculara değil, tarihe karşı sorumluluklarımız var. Sırtımızdaki yük bize tarihin bir mecburiyetidir… Bizim Allah ile kavilleşmemizdir. Müslüman ve Türk olarak dünyaya ve insanlığa karşı mesuliyetimizdir.
O şehirlerin her miliminde tarih boyunca Türk kanı vardır, altında Türk şehitlerin, gazilerin aziz naaşları vardır. Bilmediklerini öğren, sonra istiyorsan yine devam et…
Sana asla pabuç bırakmayız. Senin arkanda olanlardan, açık veya örtülü destek verenlerden çekinmeyiz. Musul’da istediğiniz katliam ortamına da müsaade etmeyiz.
Artık doyun şu kan akıtmaya, yuvalar yıkmaya, zulme, işkenceye, Müslümanların ahını işitmeye…
PROF. DR. ZAKİR AVŞAR