Hasan Öztürk: Birincil sorumlu maalesef beyaz ekran!
Son dönemde artan kadına şiddet ve kadın cinayetleri ile ilgili bir yazı kaleme alan Yeni Şafak yazarı Hasan Öztürk, bu durumun sorumlusunun 'beyaz ekran' olduğunu söyledi. Öztürk, "Beyaz ekrandaki rol modeller. Güçlü erkek rolündeki ana karakterlerin silah, şiddet gösterileri… Ana karakter kadınların ya güzel ama ezik, ya entrikacı halleri… Maalesef ertesi günü televizyon mutfaklarında masaya yatırılan reyting ölçümlerinde listenin başında yer alıyor." ifadelerini kullandı.
Ordu'da bir cezaevi firarisi tarafından katledilen 20 yaşındaki Ceren Özdemir, Türkiye'yi ayaklandırdı.
Gündemin bir numaralı konusu yeniden 'kadına şiddet' doldu. Yeni Şafak yazarı Hasan Öztürk de bu durumla ilgili bir yazı kaleme aldı. Öztürk, yazısında sorumlunun 'Beyaz ekran' olduğunu belirtti.
İşte Öztürk'ün 'Kadın cinayetleri vaka-i adiyeye dönüşmüşse…' başlıklı o yazısı:
"Histerik haldeyiz. Gün yok ki bir haber düşmesin ajanslardan önümüze. Bir kadın daha katledilmemiş olmasın.
Kadınları öldürüyoruz. Kadınları, hani şu “Cennet annelerin ayakları altındadır” diyen Efendimizin tazim ve hürmet etmeyi öğütlediği anneleri… Hani şu “O benim annem” diyerek kız çocuklarımıza örnek gösterdiği Hazreti Fatıma gibi kızları, hani şu ilahi kelamda “Onlar birbirlerinin örtüsüdür” denilen örtümüz kadınları öldürüyoruz.
Her gün bir kadın cinayet haberi düşüyor ajanslardan önümüze. İrkiliyoruz. Histerik haldeyiz. Kadınları, hani o “emanet” olanları, “örtü” olanları, ana, eş, evlat, yaren olanları; mahremlerimizi hani şu en mahremlerimizi öldürüyoruz.
Neden peki?
Neden?
Sorup durduğumuz sorunun, arayıp durduğumuz cevapları ürkütücü.
Bir katil diyor ki, “Bıçağın karşısında kim durabilecek denemek istedim.”
Diğeri diyor ki, “Öç almak istiyordum.”
Bir başkası, “Bana yar olmayanı kimseye yar etmem.”
Birisi de “Ya benimsin ya toprağın.”
Bu mudur?
İslamlık bu mudur? Dindarlık bu mudur? Töre bu mudur? Türklük, Kürtlük, Çerkezlik, Boşnaklık bu mudur?
Bu mudur Allah aşkına..!
Erkekler kadınları öldürüyor. Sapıklar var içlerinde. Alçaklar var. Erkekliği belinde silah, elinde bıçak, karışışındakine “zulmetmek” sananlar var.
Bir de karşısındakini “mülkü” gibi görenler…
“Seviyorum” diyor ama sevdiğini katlediyor. “Boşandım, eski eşim” diyor ama onun başka bir hayat kurmasına izin vermiyor. Öldürüyor. Hormonlarına gem vurmak yerine yüz vermeyen kadının canına kast ediyor. Öldürüyor.
Bu nedir Allah aşkına, bu nedir?
Histerik haldeyiz! Kadınlar, genç kızlar, çocuklar ölüyor… Öldürülüyor, katlediliyor. Etrafımızda katiller fink atıyor!
Kimi sapkın, kimi “erkeklik” bellemiş şiddeti; öldürüyor!
İslamlık bu mudur? Türklük bu mudur? Töre bu mudur Allah aşkına!
Din “Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir” diyor, çıkıp “Dindarlık adına katlediyor.”
Töre, “Zavallıya, düşküne dokunma” diyor, kaldırımda çocuğuyla çaresizce bekleşen kadına saldırıyor.
Ne örf, ne töre ne din “Kadını öldürebilirsin” demiyor ama o öldürüyor, zulmediyor, işkence ediyor.
“Öldürdüm. Yine olsa yine öldürürüm” diye efeleniyor. “Boşandım, ama başkasına yar etmem” diyor öldürüyor.
“Seviyorum, yüz vermedi” diye öldürüyor. “Kıskandım” diyor öldürüyor.
Kadınlar ölüyor her gün, kadınlar… Katilleri, babaları, eşleri, sevgilileri, abileri, çocukları..!
Sonra birileri “amalar” ile başlıyor:
Ama, tahrik etti. Ama, hak etti. Ama karşımdan konuştu. Ama çocuğumu göstermedi. Ama nafaka almaya devam ediyor. Ama haddini bilmedi. Ama, ama, ama…!
Histerik haldeyiz. Bir başka toplumda, bir başka memlekette olunca “Olur mu böyle şeyler” dediklerimizin tam da göbeğindeyiz.
Olur mu dediğimiz ne varsa yapıyoruz.
Kadınları bir bir öldürüyoruz!
Sonra çıkıp, “Kadın hakları” diye söze başlayanları, “Allah’ın kelamı”yla tehdit ediyoruz. Kadınlara pozitif ayrımcılıktan söz edenlerin neredeyse tamamını “dinsiz”, kadın hakları savunucularını “Aileyi yıkanlar” olarak yaftalıyoruz.
Ondan sonra da evimize gidip televizyonun kumandasını alıp düğmeye bastığımızda açılan ekranda “Bir kadın cinayeti daha…” diye başlayan haberi dinlerken, “Sanki o cinayet uzayda işlenmiş, sanki o cinayeti işleyen bir uzaylıymış, sanki maktul bir uzaylıymış” gibi… Sanki bir aksiyon filmi izliyormuş gibi serinkanlıca çayımızı yudumluyoruz. Haberin ardından başlayan “yerli dizi”deki “baskın erkek” karakteri ile kendimizi özdeşleştiriyoruz. O karakterin etrafına şiddet üzerinden tahakküm kurmasını keyifle izliyoruz.
Türkiye’de toplumsal doku bozuldu, bozuluyor. Toplumsal dönüşümün lokomotifi ne yasalar ne sözleşmeler bana göre.
Birincil sorumlu maalesef beyaz ekran. Beyaz ekrandaki rol modeller. Güçlü erkek rolündeki ana karakterlerin silah, şiddet gösterileri… Ana karakter kadınların ya güzel ama ezik, ya entrikacı halleri… Maalesef ertesi günü televizyon mutfaklarında masaya yatırılan reyting ölçümlerinde listenin başında yer alıyor.
Sonuç, rol modeller üzerinden toplumsal dönüşüm yaşanıyor. Rol modeller üzerinden şiddet eğilimi artıyor. Kadına yönelik şiddet ve en vahimi cinayetler vakayı adiye haline geliyor."
Yazının tamamı için tıklayınız...