Helmut Schmidt, Almanya, hatta Avrupa siyasetinde çok önemli bir figürdür. Mevcut Avrupa sisteminin kuruluş sürecinde ve Almanya’nın güçlenmesinde etkisi büyüktür. Soğuk Savaş’ın bölünmüş Almanya’sının batısında 1960’lı yılların sonundan 1974’e kadar başta Savunma ve Maliye olmak üzere bakanlıklar yaptı. Willy Brandt’ın Özel Kalemi Guenther Guillaume’nin Doğu Almanya hesabına çalışan bir casus olduğunun ortaya çıkması sonucu istifa etmesiyle Başbakanlık, yani Almanların ifadesiyle Şansölye seçildi. Sekiz yıl boyunca (1974-1982) Batı Alman ve Avrupa siyasetine yön verdi.
Başbakanlığı bitince, Alman ve AB siyasetine yön vermeye devam etti. Kitaplar yazdı. Kitaplarında, yazılarında, söyleşilerinde özellikle 1990’ların sonundan itibaren Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıktı.
Çeşitli açıklamaları şöyle:
-
“Türkiye'nin nüfusu 35 yıl içinde 100 milyona çıkacak. 21. yüzyılın sonundaki nüfusu ise, Almanlarla Fransızların toplamı kadar olacak. Türkiye'yi AB'ye almak isteyen kişinin, bu sayıyı aklında tutması gerekiyor.
Kendimi hep Türklere dost olarak hissettim; bugün de öyleyim.
Ne var ki, gerek büyük kültürel farklılıklar ve gerekse jeopolitik düşünceler dolayısıyla, Fransa'nın eski Dışişleri bakanlarından Andre François - Poncet'i onaylamaya ve Türkiye'nin AB'ye alınmasından vazgeçilmesini tavsiye etmeye mecburum.” (Die Zeit, Ekim 2000)
-
Stockholm Ekonomi Okulu tarafından düzenlenen Avrupa'nın Gelecekteki Liderliği konulu panelde konuşan Helmut Schmidt, ‘‘Türkiye, asla birliğe girmemelidir’’ dedi. Avrupa'nın siyasi ve ekonomik gelişiminde itici gücün, girişimci yönetim ve açık pazarlar kültürünün doğmasına neden olan 18. yüzyıl aydınlanma çağı olduğuna dikkati çeken Schmidt, ‘‘Aydınlanma, hiçbir zaman Türkiye'ye ulaşmadı, ulaşmayacaktır’’ dedi. (“Schmidt, yine Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıktı”, Hürriyet gazetesi, 8 Haziran 2001)
-
Türkiye Avrupa'ya dahil değildir. AB'nin de yeni bir ülke almadan önce, demokratik, sosyal olması ve bürokrasiden kurtulması gerekir. İşte bu yüzden, Türkiye ile müzakerelerin durdurulmasını istiyorum. Arka oda politikasına son verilmeli. ("Türkiye'nin AB'ye Katılım Tehlikesi", Kronen Zeitung, 16 Mart 2009)
Daha birçok açıklaması var.
Schmidt’in en önemli bilgilendirmesi ise şuydu: “AB asla Türkiye’yi almayacak. Ama Türkiye başka yere (örneğin Asya’ya) kaymasın diye ABD’nin isteğiyle kapıya bağladık.”
Batılılar zaten bu kadar açık davranıyordu. Ama Helmut Schmidt bu açıklamaları yaptığı sıralarda merhum Mesut Yılmaz ve İsmail Cem, AB’ye gireceğimizi anlatıp duruyorlardı.
Nereden mi geldi aklıma?
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Helmut Schmidt Vakfı’nın davetlisi olarak düzenlenen etkinlikte konuşma yapmış, konuşmasında da Almanya’ya ve genelde Avrupa’ya/Batı’ya Türkiye’yi şikayet etmiş. Almanya’ya gitmişken “3 günlük kundaktaki bebeklerimizi öldüren terör örgütü PKK’ya karşı mücadele verirken siz bize panzer vermediniz ama bakın artık o araçları biz üretiyoruz” demesi gerekirken PKK’ya müzahir yapılanmaları savunmuş.
Mustafa Kemal’in Askerleriyiz derlerken aslında perde arkasında Helmut Schmidt’in Mandacısıyız demeye getiriyorlar.
Biz ise aynen Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları gibi Ekrem İmamoglu dahil tüm mandacılara “Manda ve Himaye kabul edilemez” gerçeğini tekrar hatırlatalım.