Hırsız içerde! Resmi bilgileri öğrenerek kapınıza dayanıyorlar
Türkiye’de birçok dolandırıcılık olayı yaşanıyor. Dolandırıcıların taktikleri patladıkça yenilerini üretiyorlar. Bankalarda kişilerin haberi ve onayı olmadan kredi çekilmeleri, durağan hesaplardan paraların çalınması gibi birçok olay yaşanıyor. Başlıkta, ‘resmi bilgilerinizi öğrenerek’ dedik. Dikkat edilsin ‘çalınarak’ denilmedi. Sebebi, kamu kurumlarında işbirliği yapan bazı kişiler var. İşte detaylar...
SuperHaber’e konuşan uzman ve tüketici dernekleri başkanları, yeni nesil dolandırıcılık yöntemlerini anlattı.
Dolandırıcılar bu işler için ekip kuruyor. Mahkemelere başvursanız bile savcılar, büyük oranda takipsizlik kararı veriyor. Yüzlerce yöntem var. Her yıl bu yöntemlere birçok vatandaş kanıyor. En klasiği ‘hesabınızdan terör örgütüne para gönderilmiş görünüyor’ diye polis tarafından yapılmış gibi aramalar birinci sırada. Bu yöntem herkes tarafından bilindiği için için dolandırıcılar yenilerini geliştiriyor. Ve de sıkı durun artık içerden yani sağlık, eğitim ve finans gibi birçok kurumdan bilgi alarak bunları yapıyorlar. Üstelik bu dolandırıcılar ancak kamu kurumu ya da bankaların elinde olan bu bilgileri vatandaşa söylediğinde mağdurların imza atmak için herhangi bir çekincesi kalmıyor.
Bunu da şu yolla yapıyorlar:
Dolandırıcılar evinizin zilini çalıyor,
Kapıyı açıyorsunuz, Bir bay bir bayan, güzel giyimli diksiyonu düzgün iki kişi kapıda.
Kendilerinin Milli Eğitim Bakanlığından, lise 1’de okuyan çocuğunuzun zayıf olan dersleri ile alakalı geldiklerini ve çocuğunuzun bu geriliğini halledecek bir destek vereceklerini söylüyor.
Çocuğunuz gerçekten de o derslerde çok sıkıntılı.
İsabetli bir ziyaret.
Çocuğunuzla konuşuyorlar,
Bir kaç CD verip nasıl kullanacağını gösterip, geldiklerine dair veliden de bir imza alıp daha sonra tekrar geleceklerini söyleyerek kibarca çıkıp gidiyorlar.
Başka bir evin kapısı başka bir dolandırıcı ekip tarafından çalınıyor.
İki beyaz önlüklü doktor kapıda.
Eşinizin, sadece sizin ve doktorlarının bildiği hastalığı ile ilgili Sağlık Bakanlığı tarafından gönderildiklerini ve bu aşamada yapılması gerekenleri söyleyerek bir kaç ilaç veriyorlar.
Yine geldiklerine dair bir imza alıp gidiyorlar. Çok mutlu oluyorsunuz. Çünkü, kamu kurumları sizin sorunlarınızla siz başvurmadan ilgileniyor. Alında vatandaş başvuru yaptığı an bu sorunlarla ilgilenen gerçek kamu görevlileri ve böyle uygulamalar var. Ama kendiliğinden gelenler dolandırıcı oluyor.
BİR AY SONRA TEBLİGAT GELİYOR
İşin aslı bir ay sonra anlaşılıyor.
Bir ay sonra evinize bir tebligat geliyor. Gelenler ne öğretmen, ne doktor ve de bakanlıktan gönderilmişler. Dolandırıldığınızı anlıyorsunuz. İtiraz edecek süreyi de geçirdiğiniz için o parayı mecburen ödüyorsunuz.
Tüketiciler Birliği ve Tüm-İş İşçi Konfederasyonu Başkanı Mahmut Şahin, bu tezgahı şöyle anlatıyor:
“Bu gelenler kim? Bu bilgileri nereden aldılar? Dersler konusunda da hastalıklar konusunda da tam isabet ettiler. Ya Milli Eğitim ya da Sağlık Bakanlığından bilgileri aldılar. Sizi bankadaki hesaplarınızla ilgili arayıp çeşitli önerilerde bulunanlar bilgiyi nereden alıyorlar?
Hırsız içeride.
Bunlarla ilgili mahkemelere yüzlerce şikayet yapıldığını bizzat biliyorum.
Sonuç?
Takipsizlik...
Kolluk kuvvetlerimiz ve yargımız ne yapıyor?
Vatandaş dolandırılmasın,
Bu konuların soruşturulması ve takip edilmesi lazım, çetelerin vatandaşı soymasını engellemek lazım. Bu da çalışmayla olur,
Cumhurbaşkanımızın bir sözünden mülhem şunu diyebilirim :
Adliyeler yan gelip yatma yeri değildir.
Son günlerde bankalar aracılığı ile yapılan dolandırıcılıklar arşa ulaştı.
Gün geçmiyor ki adıma kredi çekilmiş, hesabımdan havale yapılmış, başka bir şehirde kredi kartım kullanılarak alış veriş yapılmış vb şikayet duymayalım.
Niçin oluyor bu tür işlemler?
Mesela ben hiç böyle bir durumla karşılaşmadım.
Neden?
Çünkü banka hesabım yok,
Kredi kartım yok.
Olanların hesabında ne kadar para olduğunu, kredi kartının limitini vb nereden biliyorlar?
Yargıtay'ın bu konuda vermiş olduğu karar açıktır.
Altyapıyı ve güvenliği sağlamak bankanın sorumluluğudur. Banka bu sorumluluğu, "Ama şifreyi vermişsiniz" diyerek geçiştiremez. Öncelikle bankalar güvenlik konusunda tedbirlerini alacak. Sonrasında içeriden birinden bilgilerin alındığı açık olan bu dolandırıcılık yöntemi ile alakalı polis ve savcılık titiz çalışmalar yaparak bu çeteleri cezalandıracaklar. Yoksa, çok can yakmaya devam edecek.”
Finans alanındaki davalar konusunda uzman olan Avukat İsmail Altay, bu tür olaylarda mahkemelerin ve hakimlerin konuyu organize dolandırıcılık kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Altay, “Genellikle mahkeme bu olaylara alışveriş yapanlar arası husumet olarak bakıyor. Bu tür kandırmaya yönelik belge imzalanmalarında irade sakatlanması yönünden olayın ele alınması şart. Aksi takdirde savcılar kovuşturmaya gerek olmadığı yönünde karar veriyorlar. Hakimlerin de daha analitik düşünmesi gerekir. Dolandırıcılık olaylarının yüksek olduğu büyük şehirlerde genç hakimler görev yapıyor. Onlar da tecrübesizlik nedeniyle bu davaların düşmesi yönünde karar alıyorlar” dedi.
Avukat Mustafa Alper Oral da, yazdığı makalede, özellikle banka üzerinden yapılan dolandırıcılıkta tüketici mahkemelerine gidilmesini önerdi.
Oral, “Müşterilerin internet bankacılığını kullanmaları birçok avantajı bünyesinde barındırmakla birlikte aynı zamanda birçok riski de beraberinde getirmektedir. Gerek yurt içi ve gerekse de yurt dışı organize suç örgütleri farklı işlemler ve yöntemler ile bankaların teknolojik alt yapısının yetersizliğinden, güvenlik açıklarının bulunmasından ve bazen de internet bankacılığı kullanıcılarının anlık dalgınlıklarından yararlanmakta ; banka mevduatlarını kısa sürede farklı hesaplara aktarıp hesapları boşaltmakta ya da kredi kartlarından farklı alışveriş sitelerinden alışveriş yapmaktadır” dedi. Oral, bu suçların takibinin ve yakalanmasının neredeyse imkansız olduğunu belirterek, “İnternet bankacılığı dolandırıcılığı suçunun mağduru olan müşterilerin suç faillerinin bulunması adına yaptığı şikayetler genellikle suç faillerinin yurtdışında bulunması ve bu suçları işlemedeki tecrübeleri; teknolojik boşluklardan çok iyi yararlanmaları sebebiyle çoğu zaman neticesiz kalmaktadır. Suç faillerinin bulunması ve yurt içinde olması durumunda ise uzun süren ceza yargılamaları sonucunda mağdurların maddi zararlarının karşılanma ihtimali son derece düşüktür. Suç faillerine karşı açılacak hukuk davaları ise çoğunlukla faillerin birçok suçtan mahkum olması; üzerlerine kayıtlı herhangi bir menkul ya da gayrimenkul bulunmaması; ayrıca sabit iş ve ikametgahlarının olmaması sebebiyle imkansız olmaktadır. Bu durumda ortaya çıkan en önemli ve hatta tek sorun mağdur banka müşterilerinin zararlarının kim tarafından, hangi oranda ve ne zaman giderileceğinin tespit edilmesidir” diye belirtti.
Banka müşterilerinin benzer durumlarda kendi bankalarına yaptıkları zararın giderilmesi yönündeki talepler bankalar tarafından genellikle kusurun müşteriye ait olduğu gerekçesiyle reddedildiğini vurgulayan Oral, şöyle devam etti: “Müşteriler tarafından açılan davaların Ticaret Mahkemesi ya da Tüketici Mahkemesi'nde görüleceğine ilişkin değişik kararlar olmasına rağmen son dönemde davaların Tüketici Mahkemesi'nde görüleceğine dair istikrar kazanmış bir görüş bulunmaktadır. Tüketici Mahkemeleri'nde açılacak davaların harçsız olarak açılması da, açılan hukuk davalarında aynı zamanda suç faillerine ilişkin yapılan cezai soruşturmalara ilişkin sürecin neticelenmesinin genellikle hukuk mahkemeleri tarafından bekletici mesele yapılmaması mağdurlar için olumlu bir gelişme olarak görünüyor.”