Hem Hizbullah’a hem PKK’ya tepki gösteren kalem ve siyaset erbaplarına saygımı sunarak kitabın ortasından konuşayım: Bir kere çıkarlar her şeyin önüne geçince maalesef insana dair tüm değerler ortadan kalkıyor.
Son tartışmalar belki sadece 18 yaş altı gençler için faydalı oldu. Unuttukları, bilmedikleri bir örgütle ilgili gerçekleri öğrenmiş oldular.
Ama bizler için adeta sinir bozucu birkaç gün geçirdik, halen de geçiriyoruz. Sinirlerimizin bozulmasının nedeni, PKK terör örgütü ve destekçileri karşısında suspus olan belli kişilerin ve kesimlerin Hüda Par üzerinden bir anda Hizbullah terör örgütünü hatırlaması, onun eylemlerini satır satır hatırlatmaları.
Devletin karşısında yenilmiş bir örgütün hatırlatılması, ders alınması açısından ele alınırsa elbette faydalıdır. Bizler de yazdığımız yazılarda, kitaplarda geçmişte yaşanan bazı olayları, faaliyette bulunmuş bazı yapılanmaları yazıyoruz.
Ama amaç HDP ve PKK terör örgütünü unutturmak olunca sinirlerimiz ister istemez zıplıyor. İki yüzlülüğü görünce midemiz bulanıyor.
Bazılarına sormak istiyorum.
Hizbullah terör örgütü de PKK bir spor kulübü mü?
Hizbullah katil örgütü de PKK çiçek sevenler derneği mi?
Şehit polislerimizin katillerinin yandaşlarının yanında 3-5 oy için el pençe divan duranlar, şehit Gaffar Okkan ve 5 koruması üzerinden polis sever oldu.
Onlar terör saldırısında şehit oldu da iki trafik polisimiz Fethi Sekin ve Sedat Gezer trafik kazasında mı şehit oldu?
Yazar Konca Kuriş’in hunharca, alçakça katledilmesinin tüm detaylarını yazarken, daha 22 yaşında ilk görev yerine koşa koşa giden ve bir ayı dolmadan 26 Ekim 1993 tarihinde PKK’lı teröristlerce alçakça, hunharca katledilen Neşe Alten hiç mi aklınıza gelmedi. Neşe Öğretmeni, Bismil Çavuşlu Köyü’ne yalnız göndermeyen babasını evlerinin kapısında şehit etmişlerdi. 22 yaşındaki silahsız, savunmasız gencecik öğretmenizi de evinden uzaklaştırıp, yere yatırıp, doğrudan göğüs bölgesine ateş ederek, göğüs kafesini paramparça ederek şehit etmişlerdi. Bu iki yüzlülüğü görüp, “İnşallah Neşe öğretmen her gece rüyalarınıza girer de o uykulardan kabuslarla uyanırsınız” diyesi geliyor insanın.
Ona bile “O olay bundan 30 sene önceydi” diye savunma yapma potansiyelinizi görüyorum. Peki ya şehit Aybüke öğretmen, kaçırılıp işkenceyle şehit edilen Necmettin öğretmen.
Binlerce şehit vatandaşımız, askerimiz, polisimiz, korucumuz, istihbaratçımız vs. var. Hangi birini sayayım?
Binlerce şehit, binlerce can, binlerce hayat soldu. Geriye de binlerce acı, binlerce ana, binlerce baba, binlerce çocuk, binlerce eş, nişanlı, sözlü, sevgili, arkadaş, dost kaldı.
Söyleyin hakikaten hangi birini sayayım.
11 aylık Bedirhan bebeği mi hatırlatayım sizin o kapkara vicdanlarınıza.
PKK TARİHİ TÜRK, KÜRT VE BEBEK KATLİAMI TARİHİDİR
Hani PKK terör örgütü yandaşlarından biri, Berlin’de terör örgütü paçavraları ve sloganlarıyla düzenlenen mitingde diyordu ya, “Bizim oyumuz, bizim yitirdiklerimizin intikamıdır. 40 yıllık mücadelenin sonucudur”…
Onların 40 yıllık mücadelesinden birkaç detay anlatayım.
Başbağlar katliamının üzerinden sadece 13 gün geçmiştir. Van’ın Bahçesaray ilçesine bağlı Sündüz yaylasında, köyün erkeklerinden sadece bir tanesinin bulunduğu sırada 7 PKK’lı sadece ve kadın ve çocukları, bebekleri katletmek için yaylaya gelmiştir. Katliam büyüktür.
Şehit edilen çocukların 3 tanesi 1 yaşında, bir çocuk 2 yaşında, iki çocuk 3 yaşında, bir çocuk 4 yaşında, üç çocuk 5 yaşında, üç çocuk 6 yaşında, bir çocuk 8 yaşındadır.
Ayrıca militanların hamile bir kadının karnına ateş ettiği ve daha sonra annesinin karnındaki bebeğin parçalanmış cesedinin çıktığı ortaya çıkmıştır. Bebeğin kafasında 2 mermi vardır.
DERİNCE MEZRASI KATLİAMI: “KADIN, ÇOCUK ÖLDÜRÜN. ÖZELLİKLE ÇOCUKLARI ÖLDÜRÜN”
O meşhur fotoğrafı bilirsiniz.
Karnından kurşun yemiş kundaktaki sabiyi…
İşte o bebek, Siirt’in Baykan ilçesine bağlı Günbulak köyü Derince mezrasında şehit edilmişti.
Bir gün sonra gazetelerde bu fotoğraf basılmıştı. Tek başına değildi. O saldırıda tam 16 bebek ve çocuk toplam 24 vatandaşımız şehit olmuştu.
Korucuların köy dışında olduğu bir sırada mezraya saldıran 60 kadar terörist, kadın ve çocukları özel olarak hedef almıştı.
Saldırıyı gerçekleştiren teröristlerin devletin raporlarına giren telsiz kestirmelerinde gözü dönmüşlüğün, caniliğin izleri vardı. Habur kod adlı terörist, Gabar, Zağros ve Lolan kod adlı teröristlere talimatlar verirken aynen şu ifadeleri kullanmıştı:
“Hepsini öldürmeden köyü terk etmeyin. Gabar sen de öbür mahalleyi sıkıştır. Orada bir sağ insan kalmasın.
“Yoldaş bulduğunuzu öldürün. Evleri birer birer kontrol edin, kadın ve çocukları öldürün. Özellikle çocukları öldürün. Kadın madın bir şey dinlemeyin.
“Arkadaşlar öldürdükleriniz kaç tane oldu…
On beş tane mi? Bu yetmez. Biraz daha.”
Hiçbir insanın kabul etmeyeceği bu caniliğin Hizbullah vahşetlerinden farkı yoktu.
Birileri, sadece siyasi çıkarları için bu vahşeti unuttular, bu teröristlerin yandaşlarının peşinden koşuyorlar. Aslında “siyasi çıkar” diyerek en hafif ifadeyi kullanıyoruz. Bu terör eylemlerini gerçekten onayladıkları için susuyorlarsa, daha vahim bir durumla karşı karşıyayız.
Ama bizler unutturmayacağız.
Bundan sonra her yazımın altında bir tane PKK sivil katliamını anlatacağım.
Anlatacağım ki, bu örgütün ve yandaşlarının alçaklıklarına karşı direncimizi hep diri tutalım.
Anlatacağım ki, o katillerle mücadelede şehit düşen kahramanlarımızla ve katliam kurbanı vatandaşlarımızla mahşerde karşılaşırsam, o güzel yüzlerine vicdanen rahat bir şekilde bakabileyim.