Hüzünlü coğrafya Balkanlar

Şenol Göka: Balkanlar, bal kanlı insanların coğrafyası... Dokunaklı bir şarkı gibi dokunur insana. Hep soğuk hava gelmez oradan

Hüzün, diğer durumlardan farklı olarak bir umut içerir. Hep daha iyiyi aramanın halidir sanki...Hep bir beklediği var gibidir...Daha öteleri gözetler. Neşede bile bir özlemi, bir derinliği hissettirir. Acının izlerini taşıyarak umuda yönlendirir. Çevresindeki bütün acıları kendi acısı gibi görür. Söylediğinde herkesi kuşatarak söyler.

Onurludur, sabırlıdır, dayanır. Hassastır, diğergamdır... Bosna gibidir. Jepa'daki rahmetli "Nana" gibidir. Ohri'den daha dingin ve temizdir. Kirli oyunlar, planlar barındırmaz. İyiliktir, sadece iyilik. Neretva kadar bereketli, Una kadar hayranlık uyandırıcıdır. Igman kadar birleştirici, Mostar kadar gizemlidir. Aliya'nın bilgeliği hüznünden gelir. Boşnakların gülüşündeki, Arnavutların inadındaki güzellik hüznün derinliğindendir. Üsküp çarşısındaki Arnavutlar, Kalkandelen Tekkesi'ndeki Türbedarlar, Gazi Hüsrev Bey Camii Başmüezzini Hafız Vehbiya, Murat Hüdavendigar'ı bekleyen Boşnak teyze gücünü hüzünden alır. Konjicli General, Sankski Mostlu Dernek Başkanı, Bosanska Krupalı öğretmen ve daha niceleri hüznün evlatlarıdır...

Sevdalinkalar, tıpkı Türküler gibi hüznü çağırır. Ayrılmanın burukluğu, kavuşmanın umudu vardır hepsinde.

Balkanlar, bal kanlı insanların coğrafyası... Dokunaklı bir şarkı gibi dokunur insana. Hep soğuk hava gelmez oradan.

Makedonya'da Balkanların her yanından gelen gazetecilere 15 Temmuzun nasıl insanlık dışı bir girişim olduğunu anlatmaya çalışırken bir kez daha gördük Balkanların soğuk hava dalgasından çok başka bir şey olduğunu. Ekranda hain bildiriyle birlikte dönüp duran hava durumu alışılmışın tersine bütün Balkanları yakarcasına ısıtmıştı... 16 Temmuzda soluğu Türkiye'de alanlar, gelemeyip bulundukları yerlerde sokaklara, meydanlara fırlayan, duaya duran; Boşnaklar, Arnavutlar, Türkler, Türkiyemize bir şey olmasın duygusuyla Balkanların manzarasını oluşturuyordu. Balkanların dörtbir yanından gelen gazeteciler de bu manzarayı resmetmeye çalışıyordu bize. Aman Erdoğan'a bir şey olmasın. Zira ona olan kendilerine olurdu. Ona yapılan kendilerine yapılırdı. Kendi evlatlarıydı çünkü... Nerede doğduğunun önemi yok, kimine göre Boşnaktı, kimine göre Arnavut. Hepsi kendilerinden bir şey görüyordu onda. Bütün İslam Coğrafyasında olduğu gibi hüzün akraba kılmıştı onları, kan bağından daha da güçlü bir kardeşlikle akraba... Ona biz Cumhurbaşkanı diyorduk, anladık ki hüznün de Başkanıydı o. Hüznün yaşadığı her coğrafyanın, ayrılmak ve kavuşmak arasında yaşanan bütün duyguların... Sütün kaymağını alan teyzenin yüzünde gördük onu, türbedarın sabrında, pazarcının çığlığında. Bütün Balkanlarda her yer Karadeniz'e benziyordu işte. Her yer İstanbul'a, Türkiye'ye. Hüzün benzetmişti onları birbirine ve hüznün özeti olan birine.

Hüzün üzüntü değildir. Belki biraz burukluktur ama sabrın şekillendirdiği yaşama sevincidir. Her türlü güçlüğe rağmen ayakta kalmanın ruhunu yansıtır. Bütün Balkan Coğrafyası bunu hissettirir insana. 15 Temmuz hainliğine kalkışanların Balkanları neden üs gibi kullandıkları daha iyi anlaşılıyor bugün. Çok şükür ki, bu yakınlığı hayal kırıklığına çeviremediler. Herkesi kendini kurtarma derdinde düşürüp, vatan ve hüzün kardeşliği duygularını yok etmeye çabalasalar da başaramadılar. Birlikteliği parçalayamadılar. Kavuşamamaktan doğan kalp sızısını yok edemediler. Hiç hesap edemedikleri, hüznün sınırlarını belirlediği koca bir vatan duygusu vardı kalplerde.
Balkanları çeşitli açılardan düşünüp ele almakta büyük yarar var. Balkanların havası iyidir, hüzünlü bir nefes gibidir. Soğuk dalgalarına bakıp aldanmayın. İnsanın içini ısıtır.

Ali Katırcıoğlu Kimdir? Öldü mü? Ali Katırcıoğlu Şirketleri Borsa İstanbul’da 6 haftalık yükseliş dönemi bitti Oktay Uludoğan Kimdir, Ne İş Yapar? Serveti
Sonraki Haber