İbrahim Karagül: Çatışmalar İstanbul'da değil Paris, New York'ta olacak
Yeni Şafak yazarı İbrahim Karagül, bugüne kadar İslam şehirlerinde görülen toplumsal travmaların ve iç karışıklıkların 21. yüzyılda Batı başkentlerinde görüleceğini iddia etti. Hollanda başta olmak üzere son dönemde görülen ayaklanmaların 'korona' nedeniyle olmadığını vurgulayan Karagül, ''Bu gelişmelerin dünya siyasi tarihinde büyük bir kırılmanın öncü sarsıntıları olacak'' dedi.
Dünyanın çeşitli noktalarından gelen 'iç karışıklık' haberleri, son günlerde ayyuka çıktı. ABD başkanlık seçimlerinde yaşanan baskın, taşkınlık geçtiğimiz günlerde Hollanda'ya sıçradı. Koronavirüs salgını kapsamında hükümetin yeni tedbiler almasını eleştiren halk, sokağa döküldü ve birçok noktayı ateşe verdi.
Yeni Şafak gazetesi yazarı İbrahim Karagül, ABD ve Avrupa başta olmak üzere yaşanan toplumların yaşadığı iç çatışma ve toplumsal bölünmelere değindi.
Bu gelişmelerin dünya siyasi tarihinde büyük bir kırılmanın öncü sarsıntıları olduğunu vurgulayan Karagül, söz konusu sosyal tepkilerin koronavirüs salgını kısıtlamalarına yönelik olmadığını ifade etti.
Bugünkü köşe yazısında, ''Avrupalı siyasilerin, devlet iktidar alanını temsil edenlerin; “iç savaş çıkar”, “dış müdahale var” gibi kavramları, söylemleri bu kadar açık ve rahat konuşabiliyor olmaları, bu yönde endişeye kapılmaları konjonktürel bir durum değil.'' ifadelerini kullanan Karagül, ''Bugüne kadar İslâm şehirlerinde, ülkelerinde gördüğümüz toplumsal travmaların, iç gerilimlerin, kimlik çatışmalarının, refah krizlerinin 21. yüzyılda Batı başkentlerini, şehirlerini vurmayacağını mı sanıyorsunuz?'' dedi.
Karagül'ün yazısının devamı ise şöyle;
''Artık fakir ülkelerin değil, refah ülkelerinin krizleriyle yüzleşeceğiz. Çünkü ürettikleri siyasi söylemler ve sistemler, ekonomik düzenler ve vaatler, toplumsal değerler ve iddialar çöktü. Geriye sadece bu büyük çöküşün hazmedilmesi kaldı.
Artık dünyaya vaatleri olamaz, ‘hayat tarzı’ illüzyonu bile bitti.
Batı; dünyaya, insanlığa, kendi ülkelerine ve vatandaşına bir şey vadedemez oldu. Kimseyi ikna edemez, yönetemez, yönlendiremez, küresel ölçekte dalga oluşturabilecek motivasyon üretemez oldu.
Eskidi, tükendi, inandırıcılığını, güvenini kaybetti. Sömürgeciliğin başlangıcından beri, her milletin, ülkenin kaynaklarını yağmalayıp onlara “hayat tarzı” sevdirme gücünü ilk kez kaybetti.
Ve en önemlisi de; yüzyıllardan sonra ilk kez; Batı’nın küresel saltanatına “hayır” diyen, dünya düzenine boyun eğmeyen, başka bir dünya öneren ülkeler bu kadar güç kazandı.
Batı, beş yüz yıl sonra ilk kez bu kadar tehlikeli meydan okuma ile yüzleşti.
Batı; beş yüzyıllık siyasi tarihinde ilk kez bu kadar tehlikeli ve caydırıcı meydan okumalarla yüzleşiyor. Onların üstesinden gelebilecek siyasi akla, güce, ikna yeteneğine sahip olmadığını keşfetti.
Bu yüzden de, dünyayı toplayıp içeriyi ayakta tutan, zenginlik ve gücü tekeline alan yöntemler artık geçerli değil. Teknoloji farkı, bilgi açığı, insan kaynağı alanında artık rakipsiz değil.
Üstelik bu rakipler, güvenlik ve zenginliğe çok hızlı ulaşıyor. Çok kararlı hareket ediyor. Çok büyük hesaplarla yol alıyor. Derin siyasi geçmişlerinden çok güçlü ilhamlar alarak meydan okuyor.
Hepsinde ortak olan şey; Batı’nın tek yanlı küresel hâkimiyetine son vermek. Bu konuda bir konsensüs, bir ortak bilinç, amaç artık gizlenemez durumda. Artık “Batı için dünyanın sonu” inancı ortak bir kanaate ulaşmış durumda.
Batılı küreselleşme sona erdi. Büyük bir deprem yaklaşıyor. Dünya yarına hazırlık yapıyor.
Çünkü hepsinin ödediği bir bedel var. Çoğunda sömürge hafızası bir siyasi iddiaya dönüşmüş durumda. Çoğu, kaynaklarının yağmalanmasına bir daha asla izin vermeyecek. Hepsi “Batılı hayat tarzı”nın bir yanılsama, yalan ve Atlantik dünya düzenini ayakta tutmaya ayarlı olduğunu biliyor.
ABD ve Avrupa’nın tartışılamaz gücünü sorgulayanlar, Batı eksenli küreselleşmenin artık sona erdiğini biliyor. Buna hazırlanıyor. Yarının dünyasını kurguluyor. Ona göre pozisyon alıyor.
Küresel ölçekte bir deprem yaşanıyor. Yeryüzünün tamamı büyük sarsıntılara, güç kaymalarına, çöküşlere, yeni yükselişlere, yeni yıldız ülkelere hazırlık yapıyor.
Zihin haritaları değişti. Ve her şey değişecek!
Artık siyasi dil, kimlik, taraf olma kavramları değişti. Çoğunun bir anlamı bile kalmadı. Güç, iktidar ve bunların kullanım araçları değişti. Çünkü zihin haritaları değişti. Bu değişince de dünyada her şey değişecek demektir.
ABD ve Avrupa’nın “Roma İmparatorluğu” tezleri 21. yüzyılda olmayacak. Yeni imparatorluklar Doğu’dan yükselecek. Kendi ülkelerini, toplumlarını, düzenlerini ayakta tutmak, aralarındaki ilişkinin Birinci ve İkinci dünya savaşlarındaki gibi, yeni bir “Batı İç Savaşı”na dönmemesi için uğraşacaklar.
Doğu’nun eski imparatorlukları 21. yüzyıl silâhları ile dönüyor.
Zihinlerdeki Batı imajı, inancı büyük sarsıntılar yaşayacak. Dikkatler, beklentiler dünyanın yeni merkezlerine yönelecek. En azından bu dengelenecek, Batı tek adres olmaktan çıkacak.
Çünkü Doğu’nun büyük imparatorlukları, medeniyet kimlikleri, 21. yüzyıl silâhlarını kuşanmış olarak çok daha cesurca sahneye geçecek.
Türkiye’de hafızamızın algılayamadığı, kavrayamadığımız gerçek bu. Hâlâ birilerinin ABD ve Avrupa’dan vesayet arayışlarının, iktidar satın alma girişimlerinin, Biden’dan Türkiye’ye müdahale beklemelerinin sebebi bu körlük.
Stres ve öfke Batı’nın şehirlerini patlatacak.
Ne garip, onlarca yıldır bizim şehirlerimiz, ülkelerimiz için öngördükleri güvenlik ve çatışma stratejilerinin tamamıyla şimdi kendileri yüzleşiyor.
Elbette biz, bu yaşananları hiçbir zaman unutmayacak, belleklerimizden silmeyeceğiz. İntikamcı değil ama gerçekçi olarak yeni dünyada yerimizi belirleyecek bütün tedbirleri alacak, hazırlıklarımızı yapacağız.
Bugün ABD ve Batı şehirlerinde işaretlerini gördüğümüz şey; o büyük stresin, sıkışmışlığın patlayacağına dönük işaretlerdir. Dünyadaki güç hareketliliği bu şehirleri patlatacak, kitlesel öfke ve huzursuzlukları tahrik edecek.
Çatışma İstanbul’da, Kahire’de değil, Paris, New York sokaklarında olacak.
ABD ve Avrupa ülkelerin tamamının “dış müdahale” ifadelerini sıkça kullanmaları, onların da bu gerçeği algılamada bir siyasi körlüğe saplanıp kaldıklarına işaret ediyor.
Dünyanın bu yönelimi bize, sosyal patlamaların Kahire’de, Karaçi’de, Tahran’da, İstanbul’da değil; Paris’te, Berlin’de, Madrid’de, Brüksel’de, New York’ta yaşanma ihtimalinin ne kadar yüksek olduğunu haber veriyor.
Türkiye bunlara hazır. Peki, siz hazır mısınız?
Türkiye, işte bu yeni dünyaya hazırlık yapıyor. Kendini buna göre kuruyor. Savunma kalkanlarını, bilgi ve teknoloji devrimini, en önemlisi de siyasi bilinç devrimini bu yüzden besliyor, güçlendiriyor.
İçeride anlatamadığımız bu. Bu mücadeleye, hesaplaşmaya hazır olmalarını beklediğimiz bazı kesimlerin sahadan kaçması sonrası, gerçek Türkiye mücadelesinin arınmasına tanık oluyoruz. Bu bir zayıflık değil, güç kazanmadır. Kalelerin sağlamlaştırılmasıdır.
Türkiye her şeye hazır. Öyle Batı’dan gelecek rüzgârlarla savrulacak bir ülke hiç değil. Onlar kendi dertleriyle boğuşurken biz büyük yürüyüşü devam ettireceğiz.
Peki, siz buna hazır mısınız?