İçinden Nazım geçen bir ömür…

16 Şubat 1926'da, İstanbul Erenköy'de, dedesi Mehmet Ali Paşa'nın köşkünde geldi dünyaya.

Erenköy 38. İlkokulu'nda başladı okumaya; derken Robert Kolej, sonra da İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü…

Çocukluğundan haşır neşirdi hep kitaplarla, yazıyla, edebiyatla...

Hele de Nazım girdikten sonra hayatlarına…

Nazım ile Piraye'nin birlikteliği sürecinde en yakınlarında, yanıbaşlarındaydı…

Piraye, Nazım'ın kız kardeşinin arkadaşıydı.

İki çocuk sahibi, eşinden boşanmış dul bir kadındı.

Çok sevmişti Nazım, Memet’i, Piraye’yi…

Genç kadın, onun mahpusluk günlerindeki kader arkadaşı gibiydi…

Memet’se adeta öz evladı...

Piraye’ye yazdıkları; aşkın, hasretin ve devrimin belki de en güzel dizeleriydi...

"Bu geç vakit
bu sonbahar gecesinde
kelimelerinle doluyum;
zaman gibi, madde gibi ebedî,
göz gibi çıplak,
el gibi ağır ve yıldızlar gibi pırıl pırıl kelimeler.
Kelimelerin geldiler bana,
yüreğinden, kafandan, etindendiler.
Kelimelerin getirdiler seni,
onlar: ana,
onlar: kadın
ve yoldaş olan...
Mahzundular, acıydılar, sevinçli, umutlu, kahramandılar,
kelimelerin insandılar..."

Memet’e de mektuplar yazdı Nazım cezaevinden…

Hadi okuyalım yine onun kaleminden…

“Oğlum, mektubunu aldım. Senin çocukluğunu ve kendi gençliğimi tekrar yaşadım. Dünyada en çok sevdiğim insanlardan biri annendir ve senin sevgin hemen bunun yanında gelmektedir.

O kadar ki ne zaman anneni düşünsem derhal senin çocukluğundan çeşitli basamaklar gözümün önüne gelir.

Seni Kadıköy’de apartmanda, bana kapıyı açarken ve boynuma sarılırken görürüm. Seni Erenköy’de ilk mektebe gittiğin zamanki önlüklü halinle görürüm. Velhasıl sen benim en güzel yıllarımın ve yüreğimin içinde dünyanın en güzel ve en iyi kadın başıyla yan yana ve ondan ayrılmaz bir haldesin oğlum…”

Türk edebiyatına bir yayıncı ve yazar olarak çok önemli şeyler katan Memet Fuat, bundan on beş sene önce, bir 19 Aralık gününde ayrıldı aramızdan.

Nazım ile ilgili en titiz kitaplardan Orhan Veli şiirleri düzeltilerine, edebiyatın en uzun soluklu dergilerinden, en ciddi yayınevlerine hep karşımıza çıktı adı.

Steinbeck’ten Hamingway’e, Jack London’dan Edgar Allan Poe’ya bir çok önemli çeviride de yine onun imzası vardı.

Dilimize, edebiyat ve kültürümüze kattıklarını elbette bugün kültür sanat gazetecileri uzun uzun yazacaklardır; biliyorum. Ben de Memet Fuat’ın anısı önünde, yine Nazım’ın o güzelim dizelerinin refakatinde saygıyla eğiliyorum…

Karşı yaka memleket,
sesleniyorum Varna'dan,
işitiyor musun?
Memet! Memet!
Karadeniz akıyor durmadan,
deli hasret, deli hasret,
oğlum, sana sesleniyorum,
işitiyor musun?
Memet! Memet!

Tüm yazılarını göster