Düşün bir çiftlikte genel müdürsün ve üretilip paketlenen çileklerin içine iğne yerleştiriyorsun… Bunu da sırf insanlardan nefret ettiğin için yapıyorsun. Kendini böyle düşünebildin mi?
Avustralya’da bir çiftlikte genel müdür olan 50 yaşındaki My Ut Trinh, çileklerin içine dikiş iğnesi yerleştirdiği için 7 ayrı suçtan yargılandı ve 10 yıl hapse mahkum oldu. Çilek paketlerinde kadının DNA’sı tespit edilmişti. Dün mahkemeye çıkarılan kadın, kin ve intikam duygularıyla hareket ettiğini söylemiş. Bu kadın hasta mı yoksa sadece kötü bir insan mı bilmiyorum.
Hastalıkla kötülüğü birbirinden ayıran nedir? Elbette bunun tıbbi ve hukuki açıklamaları var ama benim sorduğum fark özle ilgili.
Olaylar, eylül ayında bir kişinin çilek yedikten sonra rahatsızlanıp hastaneye kaldırılmasıyla başladı. Avustralya ve Yeni Zelanda’da marketlerde paketlenip satılan çilek başta başka meyve ve sebzelerde de dikiş iğnelerine rastlandı. İğneli meyve salgını büyüdü, büyüdü, büyüdü…
Diyelim ki 50 yaşındaki kadına bunu yaptıran bir çeşit ruhsal hastalık… Veya kötülük… Olayın ortaya çıkmasının ardından, diğer başka insanların da meyve ve sebzelerin içine iğne yerleştirmeye başlamasını nasıl açıklayacağız? İğne kötülüğünü kendine örnek alan insanlar da mı hasta veya onlarda mı kötü? Bu kötülük akımını nasıl durduracağız?
İnsanın akıl almaz kötülüğünün hep çağımızla ilgili olduğunu düşünürüz. İnsan ömrünün uzaması, nüfusun artması, teknolojik ilerleme, dijital devrim, sosyal medya ve daha pek çok gelişim insanı bozmuştur. Buna gerçekten inanırız.
İnsanın ‘bugün’ kötü olduğuna olan inanç, nostaljik bir kaçıştan başka da bir şey değil.
Bundan 500 yıl önce yaşayan William Shakespeare’i okuyorum ve insana dair hayal kırıklıklarını görüyorum. Onun metinlerinden de insanın geçmişte iyi olduğu yanılsaması akıyor.
Gerçekten insan geçmişte daha mı iyiydi? Bizi bozan, kötüleştiren, zalimleştiren çağ mı, çağın ruhu mu?
O zaman bildiğimiz en eski yazılı metinlere bakalım. Sümer Tabletleri… Orada da insanın yarattığı ihanet, kötülük, savaş ve entrikalar var. Hatta kimilerine göre Tanrı olan, kimilerine göre Tanrımsı insan olan, kimilerine göre de yeryüzüne sonradan gelen insanların ataları olan Nibiru gezegeninin kraliyet ailesi ve ahalisi de kötülükten nasibini almıştı. Nibiru gezegenini kurtarmak için sonu dünyada biten anlatılarda (efsane) insana dair kötülüğün izleri var.
Şimdilik bu kadar, daha ileriye gidemiyoruz. İnsandaki kötülüğün izlerini Sümer Tabletlerinde bile bulmuşken, geçmişte insanların, insanlığın daha iyi olduğuna dair inancı paylaşamıyorum.
Siz yine de çilekleri yemeden önce iyice yıkayın, böbreklerinizde taş olmasın. İnsan düşmanı bir insanın iğneli tuzağına karşı da isterseniz ortadan ikiye bölüp, tabağa yerleştirin.