"İki operasyon da aynı kaynaktan yönetiliyor" uyarısı

İbrahim Karagül: Türkiye’deki Suriyeli karşıtlığı ile Fırat’ın Doğu’suna operasyonu engelleme, Güvenli Bölge planını boşa çıkarma arasında bağ vardır. Görüyorsunuz, bütün bu planları planlayanlar terör saldırılarıyla da bu planları güçlendirmeye başladılar.

ABD Başkanı Donald Trump’ın çekileceğini açıkladığı Suriye’nin kuzeyinde terör örgütü YPG/PKK denetimindeki Menbiç’te bombalı saldırı düzenlendi.

Patlamanın YPG’li heyetin, Suriye’de kalmaya devam edeceğini açıklayan Fransızlarla görüşürken meydana geldiği iddia edildi. Devriye gezen 4 ABD askeri dahil 14 kişi öldü. Saldırıyı terör örgütü DEAŞ üstlendi.

Yeni Şafak Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül ise bu kanlı saldırının çok ilginç bağlantılarını bugün köşesinde deşifre etti.

"Son dönemde Türkiye içine servis edilen “Suriyeli karşıtlığı” ile, ABD’yi bölgede kalmaya zorlayan ve DEAŞ üzerinden servis edilen saldırı arasında birebir ilişki vardır." diyen Karagül, Türkiye'de yayılmak istenen ‘Suriye düşmanlığının’ büyük bir tuzak olduğunu vurguladı.

Münbiç’te oyun kurup “DEAŞ burada, ölmedi, ABD sen gitme” diyenlerle bu senaryolar arasında da birebir bağlantı vardır. Yani Türkiye’deki Suriyeli karşıtlığı ile Fırat’ın Doğu’suna operasyonu engelleme, Güvenli Bölge planını boşa çıkarma arasında bağ vardır. Görüyorsunuz, bütün bu planları planlayanlar terör saldırılarıyla da bu planları güçlendirmeye başladılar.

İşte o köşe yazısı; 

* Münbiç’te “DEAŞ bitmedi gitme” saldırısı.. * İçeride neden ‘Suriyeli düşmanı’ olduk? * İki tarafta da Türkiye’ye tuzak kuruluyor.

Münbiç’te, ABD askerini hedef alan dünkü saldırı ABD’ye “buradan gitme” demek için yapılmıştır. “DEAŞ bitmedi, burada, nereye gidiyorsun” diyerek, ABD Başkanı Donald Trump’ın “DEAŞ’ı yendik, çekileceğiz” tezini boşa çıkarmak için yapılmıştır.

Suriye’nin kuzeyine yönelik harita planını uygulayanlar, Türkiye’yi bölgenin dışında tutmaya çalışanlar, Münbiç üzerinden yeni bir senaryo, tertip devreye almıştır. Bu; ABD’nin kalıcılığını tesis ederek Türkiye’nin elini-kolunu bağlamaya çalışanların tertibidir. Bu, Türkiye’yi Suriye’nin dışında tutmaya dönük bir tertiptir ve ABD eliyle, ABD tepkileriyle gerçeğe dönüştürülmek istenmektedir.

ABD’yi bu amaçla provoke etmek için de, DEAŞ gibi, artık kullanımı eskiyen bir kartı tekrar devreye sokmaya çalışıyorlar. Kendi üretimleri olan, Suriye ve Irak’ı perişan ettikleri bir örgütü, yeniden devreye almak istiyorlar. Peki, bu saldırıdan faydalananlar, ABD’yi tahrik edip bölgede kalmaya zorlayanlar kimler?

DEAŞ saldırısı aslında PKK/PYD saldırısıdır

1- Elbette en başta PKK/PYD. DEAŞ başından beridir PKK/PYD’nin ve bu örgüt üzerinden terör koridoru inşa etmeye çalışanların ajandasına göre hareket ediyor. DEAŞ saldırılarının büyük bölümü aslında PKK saldırılarıdır. PKK’yı kullananların saldırılarıdır. Türkiye içindeki terör saldırıları da, Suriye’deki terör saldırıları da böyledir. Bu saldırı da bu yüzden açık biçimde PKK/PYD lehine saldırılardır.

2- Bu saldırı; Trump’ın çekilme kararını boşa çıkarmaya dönük ABD yerleşik sisteminin lehinedir. Onlar başından beri İran sınırından Akdeniz’e uzanan bir harita projesi uyguluyorlar, kendi ürettikleri DEAŞ’ı gerekçe olarak pazarlıyorlardı. Çekilme meselesi gündeme gelince hesapları karıştı. Trump’ı vazgeçirmeye çalıştılar. Hâlâ başarılı olamadılar. Ama bundan vazgeçmeyecekler. ABD yerleşik sistemi, “DEAŞ burada, gitme” tezinin en güçlü sahibidir.

İsrail, BAE, S. Arabistan: Hedef aynı, yöntem aynı

3- Terör koridoru, garnizon devlet, Türkiye ile Arap dünyası arasına kalın duvarlar örme, Suriye’yi parçalama projesi İsrail öncelikli bir projedir. İsrail’in güvenliği belirleyicidir. Bölgedeki terör organizasyonları da, ABD yerleşik sistemini bu anlamda yönlendiren ve yöneten de İsrail’dir. “DEAŞ bitmedi, gitme” tezi İsrail için en öncelikli konudur. Zira ABD giderse hiçbir şey yapamayacağını bilmektedir. Ayrıca Suriye’deki ABD askeri varlığı doğrudan İsrail tarafından yönetilmektedir.

4- Birleşik Arap Amirlikleri (BAE) ve Muhammed bin Selman yönetimindeki S. Arabistan, İsrail ve Körfez ülkeleri ile birlikte korkunç bir Türkiye düşmanlığı yürütüyor. Bu ülkeler, ABD ve İsrail ile birlikte Türkiye’yi Suriye’den uzak tutmak için her yolu deniyor. PKK ve DEAŞ’a bu konuda her türlü açık ve örtülü desteği bunlar veriyor. Bölgeye Arap birliği göndermekten PKK/PYD’ye para desteğine kadar her şeyi yapıyor. Öyleyse “DEAŞ bitmedi, gitme” diyenler listesinde bu ülkeler de var.

Ve bu listedeki her grup arasında tartışmasız bir ilişki, koordinasyon var. Bütün bu bağlantıları Türkiye’yi durdurmaya, uzak tutmaya dönüktür. Bütün bu saldırı ve organizasyonlar Suriye’nin kuzeyindeki “Büyük Türkiye Cephesi” projesini devam ettirmeye dönüktür.

Münbiç saldırısı ve Suriyeli düşmanlığı

Çok şaşıracağınız bir not daha aktarayım.

Son dönemde Türkiye içine servis edilen “Suriyeli karşıtlığı” ile, ABD’yi bölgede kalmaya zorlayan ve DEAŞ üzerinden servis edilen saldırı arasında birebir ilişki vardır. Nasıl yani, Suriyeli karşıtlığı ile terör saldırıları arasında ne bağlantı olur, demeyin? Şöyle düşünelim:

Suriye meselesi bir sonuca ulaşmak üzere. Ülkenin kuzeyindeki terör ve yabancı işgaline karşı Türkiye’nin güvenlik koridoru netleştiğinde bu iş bitecek. Hiçbir ülkenin Suriye konusunda söyleyeceği söz kalmayacak. Burada bir netleştirme yapalım.

‘Suriye düşmanlığı’ tuzak ve aynı projenin parçası:

Suriye’ye müdahil ülkelerin hiçbirinin Suriye halkı ile bir bağlantısı yok. ABD ve İsrail’in hiçbir çevre ile bağlantısı yok. Sadece dışarıdan taşıdığı PKK ve DEAŞ’la iş yürütüyorlar. İran’ın Suriye halkı ile bağlantısı yok. Çoğu dışarıdan gelme Şii milisler ve rejimle hareket ediyor. Rusya’nın rejimden başka Suriye halkı ile hiçbir bağlantısı yok.

Sadece Türkiye, Suriye halkı ile derin bir bağlantı kurdu. Ülkede silahlı güçleri hep birlikte değerlendirelim. Suriye halkının bağrından çıkan tek yapı ÖSO. Kendi ülkelerinden başka gidecekleri hiçbir yer yok. Diğer örgüt elemanlarının ülkeleri var ve birçoğu gidecek. Ama ÖSO, Suriye’nin tek yerli silahlı gücü.

Bu gücü Türkiye’nin elinden almak istiyorlar..

Türkiye hem ÖSO ile beraber hem Suriye halkı ile beraber. Sadece Türkiye, Suriye halkı ile çalıştı, bağlantı kurdu, dayanışma içine girdi. Bu, çok büyük bir güç. Hiçbir ülkenin sahip olamadığı bir imkân. Savaş bitince, Suriye halkının yarısı ile güçlü bağları olan bir Türkiye olacak. Diğer hiçbir ülkenin böyle bir bağı olmayacak.

İşte Türkiye’nin bu gücünü, avantajını yok etmek için Türkiye içinde sistematik bir çalışma yürütülüyor. Sempati nefrete dönüştürülecek, Türkiye’nin yıllardır yatırım yaptığı her şeyi yok edilecek. Hesap budur.

Bu ülkede sadece 1 milyon Suriyeli öğrenci var. Milyonlarca insan var. Savaş bitecek ve büyük bir Türkiye sevgisiyle ülkeye dönecekler. Sonra ne olacak? Geleceğin Suriye’sine en yakın ülke Türkiye olacak. Bunca bedel ödeyen Türkiye’ye en ağır darbe bu birikimi yok ederek verilebilir.

İçeriden operasyoncular var

Arap dünyasına servis edilen Türkiye düşmanlığı, Türkiye içine servis edilen Suriyeli düşmanlığı ve bu plan arasında birebir ilişki vardır.

Münbiç’te oyun kurup “DEAŞ burada, ölmedi, ABD sen gitme” diyenlerle bu senaryolar arasında da birebir bağlantı vardır. Yani Türkiye’deki Suriyeli karşıtlığı ile Fırat’ın Doğu’suna operasyonu engelleme, Güvenli Bölge planını boşa çıkarma arasında bağ vardır. Görüyorsunuz, bütün bu planları planlayanlar terör saldırılarıyla da bu planları güçlendirmeye başladılar.

Herkesin bir ajandası var. Dikkatle bakın derim..

Juventus'un efsane isminden Kenan Yıldız'a övgü dolu sözler Chelsea'nin efsane futbolcusunun son hali Kozyatağı Nüfus Müdürlüğü İletişim
Sonraki Haber