İklim Kanunu: Büyük adımlar, eksik detaylar!..

Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu mikdat.kadioglu@gmail.com

HavaYorum5 

Türkiye, iklim krizine karşı ilk resmi adımını atıyor: TBMM’deki İklim Kanunu tasarısı, 2053’te “net sıfır emisyon” hedefiyle masada. Kanun taslağı, Sera Gazı Emisyonlarının Azaltılması, İklim Değişikliğine Uyum, Afet Yönetimi, Enerji Verimliliği ve Yenilenebilir Enerji, Kentsel Dönüşüm gibi konulara daha fazla vurgu yapmakta. Bu yüzden sanki daha çok “karbon kanunu” gibi de duruyor ama iklim değişikliği denince akla, kentlerde su kıtlığı, sıcak hava dalgası, hava kirliliği, kent ısı adası, vb birçok şey daha geliyor...

Ancak  yine de bu yasa, tıpkı bir fırtınaya hazırlanırken pencereleri kapatıp çatıyı unutmak gibi… İyi niyetli ama eksik. Peki bu kanun gerçekten işe yarar mı, yoksa kağıt üzerinde mi kalır? İçinde bir dil ve fikir birliği var mı? Detaylarıyla inceleyelim.

  1. İsimdeki Şeytan: ‘Kanun’ mu ‘Mücadele’ mi?

Kanunun adı şimdilik “İklim Kanunu”. Peki ya “İklim Değişikliği ile Mücadele Çerceve Kanunu” dense? Çünkü “değişim” kaçınılmaz, ama “mücadele” aktif bir eylem çağrıştırır. Örneğin, deprem yönetmeliğine “Zemin Kanunu” demek ne kadar anlamlıysa, bu da o kadar anlamsız. Adına “mücadele” eklemek, devletin bu işi ciddiye aldığını vurgular. Üstelik, “iklim değişikliği” ifadesi, bilimsel literatürle de uyumlu. Belki de kanunun ilk maddesi, ismini düzeltmekle başlamalı!

  1. Uzman Kadrosu: Meteorologlar Nerede?

Kanun, “İklim Değişikliği Başkanlığı”nın koordinasyonundan bahsediyor. Peki bu başkanlıkta çalışacak kök nedendeki uzmanların meteoroloji veya iklim bilimi geçmişi şart mı? İklimden hiç anlamayan “iklim uzmanı” olur mu! Şu anki metinde bu net değil. Oysa iklim politikaları, bir mühendislik disiplini, sosyolog veya ekonomistlerin tek başına çözemeyeceği kadar teknik. Bir benzetme yapalım: Kalp ameliyatı yapacak ekibin içinde kardiyolog yoksa, ne kadar güvenilir olur? İklim mücadelesi de ancak alanında eğitimli uzmanlar ile sağlam temellere oturur.

  1. Afetler: Sadece İklim Kaynaklı mı? ‘Hava’ Hepimize Düşman Değil!

Tasarı, “iklim değişikliği kaynaklı” afetlere odaklanıyor ama bunların ne olduğu belli değil, kafalar karışık, tercüme kokan teknik literatüre uyumsuz, yani uyduruk bir terim. Ancak ani seller, aşırı sıcaklar veya dolu yağışları da var… Bunların hepsi iklimle ilişkili ama doğrudan hava olayları. Kanun, yalnızca “iklim kökenli” bir kaç afeti değil, tüm meteorolojik, hidrolojik ve klimatolojik riskleri kapsamalı. Çünkü bugün Karadeniz’i vuran sel ile Antalya’da aniden bastıran dolu, aynı hava sisteminin parçası. İklimi “uzun vadeli hava” olarak düşünürsek, tüm hava olaylarını görmezden gelmek, yangına körükle gitmek olur. 

  1. İletişim Krizi: ‘Karbon Ayak İzi’ Dediniz, Vatandaş Çorabını Koklattınız!

Kanun, sera gazı azaltımından bahsediyor ama kamuoyu ne anlayacak? Örneğin, “karbon vergisi” dendiğinde vatandaşın aklına “cepten para çıkışı” gelecek. Oysa bunun gelirlerinin yenilenebilir enerjiye aktarılacağı açıkça anlatılsa… İklim politikaları, şeffaf ve anlaşılır bir dille anlatılmalı. Belki de devlet, sosyal medyadada “İklim Dedektifi” karakteriyle karbon ayak izini nasıl azaltacağımızı anlatsa? Unutmayalım: Yanlış anlaşılan bir kanun, iklim inkârcılarının ekmeğine yağ sürer.

Peki Bu Kanun Neden Hala Önemli?

  • Net Hedefler: 2053’e kadar net sıfır emisyon! Bu, Türkiye’nin uluslararası arenada elini güçlendiren cesur bir adım.
  • Yeşil OSB’ler: Sanayide dönüşüm başlıyor. Organize Sanayi Bölgeleri’nin “yeşil” olması, rekabet gücünü artırabilir. Tarım alanları ve su havzalarını koruyabiliriz.
  • Sıfır Atık & Döngüsel Ekonomi: Çöp depolama alanlarının kapatılması, geri dönüşüm oranının artırılması…

Bunlar çok güzel ve somut iyileştirmeler ama yetmez! Kentlerde su verimliliği, şehirlerde yeşil alanları artırma, hava kalitesini iyileştirme, sıcak hava dalgaları, tropikal hasaltıklar vb. yok…

Son Söz: Eksik Parçaları Tamamlamak Bizde!

Bu kanun, Türkiye'nin iklim değişikliğine karşı attığı ilk ciddi adımı simgeliyor. Ancak, bir yapbozda eksik parçaların nasıl önemli olduğunu biliyoruz; burada da detaylar büyük farklar yaratabilir. Adında olmasa da “mücadele” teması altında şekillenen bu yasa, yalnızca bir kaç sektördeki karbon emisyonlarını azaltmakla kalmamalı. Kentlerde Su Yönetimi, Kent Isı Adası Etkisi, Hava Kirliliği, Tropikal Hastalıklar, Toplum ve Eğitim, Tarımda Kapsamlı İklim Adaptasyonu, Biyolojik Çeşitlilik, vb. Bu konuları detaylı ele almak, iklim değişikliğiyle mücadelede daha etkili ve kapsamlı bir yaklaşım sunabilir. Ayrıca, toplumun her kesiminin bu sürece katılması, iklim politikalarının başarılı olması için hayati önem taşıyor. 

Özetle, iklim değişikliği sadece buzulları eritmekle kalmaz; devletlerin samimiyetini ve etkinliğini de sorgulatıyor. Bu nedenle, bu kanun, ülkemizde gerçek bir kararlılığın ve çevreye duyarlılığın başlangıcını simgeler.  Unutmayalım ki, her bireyin de bu süreçteki rolü de çok önemli. Örneğin, yazıyı okurken bir karton bardakta kahve içiyorsanız, lütfen bardağı geri dönüşüme atmayı unutmayın…

Geleceğimiz için atılan bu adımlar, sadece bugünü değil, yarınımızı da şekillendirecek. Hep birlikte eksik parçaları tamamlayarak daha yeşil bir dünya oluşturabiliriz!...

Tüm yazılarını göster