İmralı görüşmesinden notlar... Nuran Yıldız yazdı: Sırrı Süreyya Önder aslında kendini Kürt sanan bir Türk'tür

SuperHaber yazarı Nuran Yıldız, İmralı’da terörist başı Abdullah Öcalan ile DEM’li heyetin yaptığı görüşmeyi mercek altına aldığı bir yazı kaleme aldı. Yazıda, görüşmenin sadece bir diyalog süreci olduğu ve çözüm garantisi taşımadığı vurgulandı. Yıldız, görüşmenin iletişim boyutuna dair üç önemli not paylaştı.

İlk olarak, diyalogun bir iletişim formu olduğunu ve tarafların birbirlerini daha iyi tanımasını sağladığını belirten Yıldız, bunun çözüm anlamına gelmediğini ifade etti. İletişim yönetiminin, devletin aldığı kararların millet tarafından benimsenmesi açısından kritik bir rol oynadığını da vurguladı.

Yıldız’ın yazısında dikkat çeken bir diğer nokta, Öcalan’ın açıklamalarında yer alan “Adım atmaya ve çağrı yapmaya hazırım” ifadesiydi. Bu ifadenin bir pazarlık süreci mesajı taşıdığını belirten Yıldız, Öcalan’ın neyi kastettiğini devletin bildiğini ifade etti.

Yazının en çarpıcı bölümü ise Sırrı Süreyya Önder’e dair tespitlerdi. Yıldız, Önder’in genelde bir Kürt olduğu sanılsa da aslında kendisini Kürt hisseden bir Türk olduğunu belirtti. Bu tespit, sosyal medyada geniş yankı uyandırdı.

Görüşmenin ve heyetin detaylarının kamuoyunda tartışılmaya devam edeceği aşikar. Yıldız’ın iletişim boyutuna dair analizleri, süreçteki mesajların ne anlama geldiği konusunda önemli ipuçları sunuyor.

İşte Nuran Yıldız'ın SuperHaber.com için kaleme aldığı son yazısından bir bölüm

İmralı görüşmesi için üç iletişim notu

Bir, DEM’li heyetin İmralı’da terörist başıyla görüşmesi, iç cephenin bütünleşmesi yolunda başlayan diyalog zincirinin görünen halkasıydı.

Diyalog bir iletişim formudur ve çözüm anlamına gelmez. Tarafların birbirleri hakkında bilmediklerini öğrenme sürecidir ki, diyaloğu önemli kılan da budur. Son kertede milletin, hakkında iyi olacağına dair devletin kararlarına güvenini sağlamak da bir iletişim yönetimi işidir.

İki, açıklamada yer alan “Adım atmaya ve çağrı yapmaya hazırım” cümlesi, bir pazarlık süreci ifadesidir, “Siz bir şey yapın ki, ben de yapayım” demektedir. Kastettiği “şeyi” devlet biliyordur.

Üç, İmralı’ya giden heyette bulunan Sırrı Süreyya Önder, şiveden tavra kadar bir Kürt sanılsa da aslında kendisini Kürt hisseden bir Türk’tür.