Siz hiç ‘kafam yeterince çalışmıyor’ diyen birini gördünüz mü?
Boyundan posundan, göbeğinden saçından, burnundan kulağından şikayet eden çoktur ama zekasından yakınan kimse çıktı mı hiç karşınıza?
Benim çıkmadı…
Her türlü insanla tanıştım bu hayatta ama aklından yana dertli birini tanımadım…
İyi de herkes kendinden eminse, nasıl oluyor da bu hale geldi dünya?
Bunca savaşı çıkartan, bunca adaletsizliği yaratan, şu güzelim mavi gezegeni bu denli çekilmez hale getiren hangi akıl bu durumda?
Başlıkta okuduğunuz cümle Tolstoy’un…
Mutlaka okunması gereken kitaplar listesinde kesinlikle ilk sıralarda yer alan ‘İnsan Ne İle Yaşar’ı okurken takıldı gözüme bir yerlerde…
Hayata dair en temel soruları, dört öykü üzerinden yanıtlamış büyük yazar.
İster istemez aynı soruları siz de kendinize soruyorsunuz sayfaları arasında gezinirken…
Hakikaten; insan ne ile yaşar?
Gerçekten ihtiyacımız olan nedir; nedir hayatımızı anlamlı kılan?
Aile, çevre, iş, başarı, zenginlik…
Oysa sağlığınız yerinde değilse, mesela sadece dişiniz ağrısa bile önemi kalmaz o an için çoğunun...
Peki nedir o halde cevabı bu çok derin sorunun?
Tolstoy’la başladık madem; onun cümleleriyle çıktık yola…
Yine o versin cevabı, kendisinin ortaya attığı soruya…
‘Bundan sonra şu gerçeği unutmayın: Tek önemli vakit vardır; içinde bulunduğumuz an. O an en önemli vakittir çünkü sadece o zaman elimizden bir şey gelebilir. En önemli kişi, kiminle beraberseniz odur. Zira hiç kimse bir başkasıyla bir daha görüşüp görüşmeyeceğini bilemez. Ve en önemli iş iyilik yapmaktır. Çünkü insanın bu dünyaya gönderilmesinin yegane sebebi budur…’