Şu günlerde Irak’la devamlı bir nota teatisindeyiz. Alıyoruz, veriyoruz; diplomasimizi canlı tutuyoruz. Nereye kadar böyle devam eder, Allah bilir…
Türkiye’nin Irak’ın Kuzeyinde Başika’da oluşturduğu askeri eğitim kampını boşaltmasını istiyormuş, Irak merkezi yönetimi…
Türk askerinin orada bulunuşunun Irak’ın egemenlik haklarını ihlal ettiğini ileri sürüyorlarmış. Yedi düvel Irak’ta asker bulunduruyor, terör örgütleri fink atıyor, ne sınırı var, ne kamu otoritesi var, ne dinleyeni var, ne itibarı var, bir garip ülke ve yönetimi Türk askerinden rahatsız olmuş ve herkes kalsın Türkler gitsin diyor…
Şaka gibi…
DAİŞ’i, PKK’sı ile sürekli Türkiye için de, bölge için de ve hatta kendi vatandaşları için de büyük tehlike ve tehdit unsurları, terörist yapılanmalar ellerini kollarını sallayarak ülke içinde kamplar kurarken, kurtarılmış bölgeler elde ederken, Türkiye’nin varlığı bu hazretleri rahatsız etmiş…
Oysaki sürecin işleyişine bakıldığında, belgeler ve bilgiler gün ışığına serildiğinde Türk ordusunun unsurlarını da oraya çağıran ve başlarına musallat olan teröristlerden kurtulmak için kendilerini eğitmelerini isteyenler de “çıksın, gitsinler” diye bağıranlar.
Türkiye’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan hakları vardır, bu hakları dolayısıyla Irak topraklarından sürekli olarak Türkiye’ye sızan ve terörist faaliyetler gerçekleştiren unsurları tedip için operasyon yapması gerekirse bunu da icra hakkı bulunmaktadır.
Diğer yandan ülkesi sınırları içinde pek çok kampta Türkiye’ye yönelik düşmanca faaliyetler icra eden terörist yapılanmaları barındırmak, bunları engellememek ve hatta bunları engelleme kabiliyeti bile bulamamak gibi pek çok maluliyeti bünyesinde barındıran Irak merkezi yönetiminin birden bire böyle celallenmesinin arkasında acaba Türkiye ve Rusya arasında yeniden normalleşen ilişkiler ağının birilerini ve bir yerleri rahatsız etme ihtimali bulunabilir mi diye de düşünmek lazım…
Türkiye’ye laf söylemek için önce bir kudret gösterip Kandil’i ve diğer terörist yapılanmaları ortadan kaldırması lazım bu ülkenin… Tabii bu yapılanmaları ortadan kaldıracak bir otorite tesisi, yok hükmündeki bir ülke yönetiminin yapabileceği şeyler de değil.
Diğer yandan DAİŞ ülke içinde pek çok bölgede hala hâkim ve Irak merkezi yönetiminin de, yerel otoritelerin de bunlarla mücadele edecek güçleri hiç yok. Bunun içindir ki, Türkiye’ye de, diğer ülkelere de gelin ve bu beladan bizi kurtarın diye davetiye çıkaran da kendileridir.
Şimdi ise “Aman Türkiye Musul harekâtına katılmasın” korkusu ve paniği içinde sürekli gereksiz ve yanlış davranışlar içinde kıvranıyorlar.
Türkiye dış politikasını yüz yıla yakın bir zamandan beri netleştirmiş ve komşularıyla iyi ilişkileri prensip edinmiş bir ülkedir. İyi ilişkinin zemini de ancak komşulardan Türkiye’ye yönelik bir doğrudan veya dolaylı tehdit gelmediği dönemlerde sağlam ve sağlıklıdır. Bunun haricinde zaten Irak devleti ile iyi ilişkinin hiçbir şartı tahakkuk edecek durumda değildir. İstikrarsız, siyasi ve ekonomik bakımdan perişan, halkının büyük bir kısmı başta Türkiye olmak üzere pek çok ülkeye dağılmış ve mahvolmuş bir ülke olan Irak’ın önce içindeki birlik ve beraberliği, barışı temin etmesi gerekir.
Kendi ülkelerinden Türkiye’ye sabah akşam terörist yapılanmalarda saldırılar olacak, bunları engellemeyecekler, yeni yeni terörizm merkezleri, kampları açmalarına da göz yumacaklar, akabinde Türkiye tüm terörist yapılanmaları ortadan kaldırmak için bir çaba ortaya koyunca da telaşla saldırganlaşacaklar…
Bu kabul edilebilecek bir hal değildir, ama çadır devleti kadar bile hükmü, ciddiyeti olmayan Irak devleti için fazla cüretkâr bir çıkıştır.
Türkiye’nin yaklaşımı çok açıktır: Kendiniz halledebiliyorsanız derhal halledin. Yok, halledemeyecekseniz, buna rağmen Türkiye’nin Başika’dan çıkması gibi bir ısrarınız varsa konu bu şekilde kalmaz, kalamaz, bunu da bilin ve ayağınızı denk alın, adımlarınızı ona göre atın. Kuru gürültü ile tehdit ile şantaj ile Türkiye sizinle masaya oturup, sizi dinler mi?
Irak’tan Türkiye’ye şaka gibi nota
Şu günlerde Irak’la devamlı bir nota teatisindeyiz. Alıyoruz, veriyoruz; diplomasimizi canlı tutuyoruz. Nereye kadar böyle devam eder, Allah bilir…
Türkiye’nin Irak’ın Kuzeyinde Başika’da oluşturduğu askeri eğitim kampını boşaltmasını istiyormuş, Irak merkezi yönetimi…
Türk askerinin orada bulunuşunun Irak’ın egemenlik haklarını ihlal ettiğini ileri sürüyorlarmış. Yedi düvel Irak’ta asker bulunduruyor, terör örgütleri fink atıyor, ne sınırı var, ne kamu otoritesi var, ne dinleyeni var, ne itibarı var, bir garip ülke ve yönetimi Türk askerinden rahatsız olmuş ve herkes kalsın Türkler gitsin diyor…
Şaka gibi…
DAİŞ’i, PKK’sı ile sürekli Türkiye için de, bölge için de ve hatta kendi vatandaşları için de büyük tehlike ve tehdit unsurları, terörist yapılanmalar ellerini kollarını sallayarak ülke içinde kamplar kurarken, kurtarılmış bölgeler elde ederken, Türkiye’nin varlığı bu hazretleri rahatsız etmiş…
Oysaki sürecin işleyişine bakıldığında, belgeler ve bilgiler gün ışığına serildiğinde Türk ordusunun unsurlarını da oraya çağıran ve başlarına musallat olan teröristlerden kurtulmak için kendilerini eğitmelerini isteyenler de “çıksın, gitsinler” diye bağıranlar.
Türkiye’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan hakları vardır, bu hakları dolayısıyla Irak topraklarından sürekli olarak Türkiye’ye sızan ve terörist faaliyetler gerçekleştiren unsurları tedip için operasyon yapması gerekirse bunu da icra hakkı bulunmaktadır.
Diğer yandan ülkesi sınırları içinde pek çok kampta Türkiye’ye yönelik düşmanca faaliyetler icra eden terörist yapılanmaları barındırmak, bunları engellememek ve hatta bunları engelleme kabiliyeti bile bulamamak gibi pek çok maluliyeti bünyesinde barındıran Irak merkezi yönetiminin birden bire böyle celallenmesinin arkasında acaba Türkiye ve Rusya arasında yeniden normalleşen ilişkiler ağının birilerini ve bir yerleri rahatsız etme ihtimali bulunabilir mi diye de düşünmek lazım…
Türkiye’ye laf söylemek için önce bir kudret gösterip Kandil’i ve diğer terörist yapılanmaları ortadan kaldırması lazım bu ülkenin… Tabii bu yapılanmaları ortadan kaldıracak bir otorite tesisi, yok hükmündeki bir ülke yönetiminin yapabileceği şeyler de değil.
Diğer yandan DAİŞ ülke içinde pek çok bölgede hala hâkim ve Irak merkezi yönetiminin de, yerel otoritelerin de bunlarla mücadele edecek güçleri hiç yok. Bunun içindir ki, Türkiye’ye de, diğer ülkelere de gelin ve bu beladan bizi kurtarın diye davetiye çıkaran da kendileridir.
Şimdi ise “Aman Türkiye Musul harekâtına katılmasın” korkusu ve paniği içinde sürekli gereksiz ve yanlış davranışlar içinde kıvranıyorlar.
Türkiye dış politikasını yüz yıla yakın bir zamandan beri netleştirmiş ve komşularıyla iyi ilişkileri prensip edinmiş bir ülkedir. İyi ilişkinin zemini de ancak komşulardan Türkiye’ye yönelik bir doğrudan veya dolaylı tehdit gelmediği dönemlerde sağlam ve sağlıklıdır. Bunun haricinde zaten Irak devleti ile iyi ilişkinin hiçbir şartı tahakkuk edecek durumda değildir. İstikrarsız, siyasi ve ekonomik bakımdan perişan, halkının büyük bir kısmı başta Türkiye olmak üzere pek çok ülkeye dağılmış ve mahvolmuş bir ülke olan Irak’ın önce içindeki birlik ve beraberliği, barışı temin etmesi gerekir.
Kendi ülkelerinden Türkiye’ye sabah akşam terörist yapılanmalarda saldırılar olacak, bunları engellemeyecekler, yeni yeni terörizm merkezleri, kampları açmalarına da göz yumacaklar, akabinde Türkiye tüm terörist yapılanmaları ortadan kaldırmak için bir çaba ortaya koyunca da telaşla saldırganlaşacaklar…
Bu kabul edilebilecek bir hal değildir, ama çadır devleti kadar bile hükmü, ciddiyeti olmayan Irak devleti için fazla cüretkâr bir çıkıştır.
Türkiye’nin yaklaşımı çok açıktır: Kendiniz halledebiliyorsanız derhal halledin. Yok, halledemeyecekseniz, buna rağmen Türkiye’nin Başika’dan çıkması gibi bir ısrarınız varsa konu bu şekilde kalmaz, kalamaz, bunu da bilin ve ayağınızı denk alın, adımlarınızı ona göre atın. Kuru gürültü ile tehdit ile şantaj ile Türkiye sizinle masaya oturup, sizi dinler mi?