İran-İsrail kapışması geçici, borsada hedefler değişmedi
İran’ın İsrail’i vurması, mali piyasaları çok da endişelendirmedi. Petrolün fiyatı biraz artsa da diğer kalemlerde kriz denebilecek olumsuzluklar görülmedi. Uzmanlar, savaş ihtimalinin zayıf olması nedeniyle Türk piyasalarında artış eğiliminin devam edeceğini düşünüyor. İşte detaylar...
Kıbrıs İktisat Bankası analizinde, “Türk mali piyasalarının yerel seçimler ardından çehresinin hızla olumlu anlamda değişmeye devam ettiğini not etmemiz gerekiyor. Her ne kadar seçim sonrası birkaç gün bocalama hatta kafa karışıklığı yaşansa da, TCMB'nin net yabancı para pozisyonunun son 5 iş günü içerisinde 10,4 milyar dolar artış göstererek iyileştiğini peşinen not edelim. Enflasyon sorununu çözmenin kaçınılmaz olduğunu ve bu bağlamda atılan doğru adımların yabancı kurumlar tarafından göz ardı edilmeyerek not artırımı ile taçlandırılmaya devam edileceğini de düşünmeye devam ettiğimizin altını çizelim. Borsa İstanbul ana endeksi bankacılık hisseleri önderliğinde 10 bin psikolojik endeks seviyesine gelerek rekor kırarken, 11-12 bin endeks seviyesindeki hedefimize de doğru da yol almaya devam ediyor.” denildi.
Dolar-TL kuruyla ilgili yapılan yorumda ise, uzun bayram tatili öncesi ortaya çıkan TL ihtiyacının ile son günlerde yerinde saydığı, enflasyon ve faiz hadlerine küçük adımlarla yukarı yönlü ilerleyeceği öngörüldü. Tahvil faizleri yavaş yavaş alımların eşliğinde yönünü aşağıya çevirirken, CDS risk primi ise 300 baz puan seviyesinde denge kazandı.
İran'ın, Suriye'nin başkenti Şam'daki Büyükelçilik yerleşkesine 1 Nisan günü İsrail tarafından düzenlenen hava saldırısı ve yine İsrail'in Filistin ve Hamas'a yönelik artan saldırıları geopolitik riskleri artırmış, Amerikan Wall Street Journal gazetesi, geçen haftanın son günlerinde, İran'ın kısa bir süre içinde İsrail'e karşılık vereceği iddiasında bulunmuştu.
Küresel mali piyasalar ise, haftanın son iş günü, özellikle de İran ile İsrail arasında var olan tansiyonun daha da artacağı ve bölgeye de yayılacağı endişesi ile oldukça sert bir fiyatlama eğilimi sergiledi. Bu bağlamda, belirsizliğin yükseldiği dönemlerin bir numaralı yatırım aracı olan altın, ABD'de risksiz faiz oranı olarak görülen 10 yıllık tahvil faizlerinin katılık gösteren sıcak enflasyon verisi ardından %4,50 seviyesine yükselerek son 5 ayın en yüksek seviyesine gelmesine rağmen, fonlama maliyetini göz ardı ederek, güvenli liman edası ile 2,430 dolar seviyesine kadar yükseldi. Gümüş ise 29,80 dolar seviyesine kadar yükselerek son üç yılın zirvesini test etti.
Ortadoğu'da var olan tedirginliğin arz kesintisine neden olacağı beklentisi ile kuzey denizi petrolü olan Brent, haftayı 90 dolar seviyesinin üzerinde kapatarak son 6 ayın zirvesine yükseldi.
Ortadoğu'da savaş tamtamları yükselse de hatta 3. Dünya savaşının fitili ateşlendi dense de, önden bilgi verilerek yapılan hatta İran'dan İsrail'e atılan çok sayıda füzenin saatlerce yol katederek hava savunma sistemi çok güçlü olan bir ülkeye hedeflerine varamadan düşürülmesi, sadece ve sadece İran'ın Suriye'deki diplomatik yerleşkesine yapılan saldırının karşı misilleme adımı ya da İran iç siyasetine yönelik bir hamle oldu. İranlı yetkililerin saldırıyı çok az hasara yol açmasına rağmen başarılı olarak nitelendirmesi, amacın zarar vermekten çok caydırıcılık mesajı vermek olduğunu da gösteriyor. Dahası, ABD Başkanı Biden'ın tansiyonu artırmayan açıklamalarını da göz ardı etmemek gerekiyor.
Konuyu, mali piyasalar açısından ele almak gerekirse, hafta sonu riski almak istemeyen ve Ortadoğu'da yayılabilecek bir savaş riskini de fiyat davranışına abartılı bir şekilde yansıtan piyasaların yeni haftda taşlar yerine oturdukça daha sağduyulu bir tepki vereceğini düşünüyoruz. Gümüş cephesinde 30 doların eteğine kadar gelerek kısa vadeli hedef seviyemize ulaşırken, altın tarafında 2,500-2,550 dolar olan hedefimize henüz ulaşamasak da, kâr satışı için gelinen seviyelerin elverişli olduğunu düşünüyoruz. Bunu söylerken, küresel manzaranın rahatsız edici olduğunu, Ukrayna ve Filistin tarafında devamlılık arz eden savaşların şiddeti körüklediğini, jeopolitik gelişmelerin -nasıl olsa bir şey olmaz- şeklinde okunmaması gerektiğinin de altını çizmek isteriz. İlaveten, ABD'de enflasyonist baskıların kalıcı bir hâl alması da güvenli limanlara olan talebi güçlü tutmaya devam edecek.