İrfan Burulday, Twitter’deki hesabında şu twit’i paylaştı dün ‘’ Dün Türkiye ve Güney Kurdistan hükumeti arasındaki ticari anlaşmalar sonucu Kerkük petrolü Türkiye üzerinden taşınıyordu. Tarihin cilvesine bakınız ki, şimdi de Irak hükümeti tarafından İran'a aktarılıyor. Kaybeden kim?’’… Son tahlilde İran siyasetinin özünü özetleyen bir cümle bu! Her ne kadar cümle bir soru ile bitiyorsa bile, esasında, gelinen aşama bir soruyu değil bir tespite işaret ediyor. Reel olarak resmen ve fiilen, Ceyhan’a akması gereken petrol, eğer İran topraklarına doğru bir seyrül sefer içindeyse bu durum somut bir sonucun resmidir. İran ne yapıp edip kendi çıkarlarını öncelemiştir.
Bilindiği gibi 25 Eylülde Kürdistan Bölgesel yönetiminde bir bağımsızlık referandumu yapıldı. Koşulları, doğuracağı siyasi sonuçları iyi hesap edilmeden yapılan bu talihsiz referandum, her bakımdan yanlış bir siyasi hamleydi. Peki, bu yanlış siyasi hamleden kim nemalandı? İran. Peki, ama en az İran kadar bu yanlış hamle karşısında enerjik pozisyon alan Türkiye ne elde etti? Hiç. Bu nasıl olabiliyor? Bal gibi oluyor işte. Kerkük petrol’u İran’a akıyor. Sonuç bu.
O zaman şöyle bir tespit yapmak hiç yanlış değil; Kerkük’ün düşürülüşü İran’ın işe yaradı. Sonuçta Kerkük petrolleri İran tesislerine akıyorsa, kim bu tespite hayır deyip karşı çıkabilir?
İran’ Ortadoğu siyasetinde sadece kendi çıkarlarını önceleyen bir devlettir. İran müttefiklik ilişkilerine, karşılıklı sözleşme ve anlaşmalara riayet eden bir devlet değildir. Tarih bunun örnekleriyle doludur.
Hafızlarımızı biraz zorlayarak yakın geçmişimizi hatırlayalım. PKK’nin ‘’devrimci halk savaşı’’ ilanının arkasındaki güç kimdi? PKK’ye Sur’da Cizre’de Silopi’ de hendek kazdıran ve bu yerleri cehennem ateşine dönüştüren asil irade kimdi? Elbette İran. Çünkü İran, hem çözüm sürecinden rahatsızdı hem de PKK’nin bütün güçlerini Suriye’ye taşımasını istiyordu. Bir taşla birkaç kuşu vurdu. Türkiye’de Kürt Türk barışını engelledi.
Esasen Türkiye’nin Kürt sorununun çözümünde belirleyici rol almasından hiç memnun değildi.
Türkiye’nin Kürt dinamizmiyle Ortadoğu’da kendi egemenliğine son verebileceğini biliyordu. Bölgesel Kürdistan yönetimiyle kurulan ilişkilerin yanı sıra Çözüm süreciyle, Türkiye’nin ulaşabileceği devasa gücü, İran’ı tedirgin ediyordu. Güçlü Türkiye, İran’ı Ortadoğu’da dengeleyecek tek güçtü ve İran bütün kurnazlığıyla bu yolu tıkadı.
Güvenilir kaynaklardan bana ulaşan son bilgilere göre, PKK’nin Şengal ve Afrin’den çıkmasını sağlayan güç İran’dır. Görünür de olumlu gibi duran bu gelişmenin altında İran parmağı olması hiç de hayra alamet değil. Çünkü İran iyice realize etmediği hiçbir düşünce ve eylemin içinde olmaz. Kendi çıkarlarını öncelemeden asla adım atmaz.
PKK’ yi Şengal’den çıkarıyor; çünkü Kürdistan Bölgesel yönetimi üstünde oynadığı rolü, Türkiye’den kaparak pekiştiriyor. Irak’da oluşan nimetleri afiyetle mideye indiriyor. Nasıl olsa Türkiye gibi bir rakibi ekarte etmiş durumda. Bu siyasetle ABD ile gerilen siyasetine PKK’yı kullanarak gözdağı veriyor.
PYD/YPG’nin Afrinden çıkışını öğütlüyor; çünkü durum, Guta ve İdlip siyasetinde ona uygun manevra alanı açıyor. Nitekim Guta'yı bitirdir. Sıra İdlip’de.
Bu siyasetin tek amacı ve hedefi var; Suriye’yi Iraklaştırmak. Suriye’de Esad yönetimini tek egemen güç haline getirip onu kendisi için kuklalaştırmak.