Olayları değerlendirirken mutlaka bir tarafa aitmiş gibi gösterilme tehlikesi ne yazık ki yaygın. Bu sorunu kısa vadede aşmak da öyle kolay görünmüyor. Objektif değerlendirme çabaları fayda vermiyor. Yaklaşımlar ABD taraftarı veya İran taraftarı olarak değerlendiriliyor. Her türlü önyargıya peşin cevap kabilinden belirteyim: Tek ölçüt Türkiye’dir. Türkiye’nin yararlarıdır.
İran’ın güçlü figürlerinden Kasım Süleymani ABD tarafından Irak’ta öldürüldü. Kimileri “terörist” dedi, kimileri “şehit”.
Resmi görevi olan, üniforma giyen biri idi. Ama terörizmle iç içe idi. Bölgemizdeki pek çok terörist yapılanma ile irtibatlı idi, hatta pek çoğunun yöneticisi idi. İrtibatlı olduğu örgütlerin terörizm faaliyetlerini yayma alanları içinde Türkiye’de vardı. PKK/YPG ile ilişkilerini açıktan yürütenlerden birisi olduğu için bu kısmını biliyorduk. Ama esas Hizbullah’ın kontrolü tamamıyla elinde olan bir insandı. Dolayısıyla bizim yapacağımız değerlendirmelerin çerçevesini bu kısmı oluşturacaktır.
ABD tarafından hedef alınıp yok edilmesi kuşkusuz ki, aralarındaki örtülü ilişkinin bizzat Süleymani eliyle tahrip edilmesindendir.
Şöyle bir mantık doğru değildir: “ABD tarafından öldürüldüğü için sahip çıkmamız gerekiyor… ABD tarafından öldürüldüğü için iyi adam…”
Hayır, ABD ile büyük bir çatışma içine girdi, ABD’yi tehdit etti ve imha edildi. ABD ile ortak pek çok operasyonun içinde bulunduğu dönemler oldu. ABD’yi tehdit etmediği zamanlarda ise zaten başkaları için yeterince tehdit idi.
Fars kültürü mitler yaratır, mitler üzerinden varlığını besler. Olan budur.
Ölmeden önce oluşturduğu etki alanı içinde İran’ın elitleri için bile büyük bir tehdide dönüşmüştü. Yapılan gösterileri bir yana, ölümüne sevinenlerin sokaklara dökülenlerden kat kat fazla olduğunu söyleyebiliriz. Kaldı ki, sokaklarda üzüntü gösterilerine katılanların içinde dahi önemli bir kısmının içten içe memnun olduğunu söylemek de hiç abartı değildir.
İran tarafı her gün açıklamalar yapıyor, intikam yeminleri ediyor, tehditler savuruyor. Günlerce cenazeyi şehir şehir gezdiriyorlar ve tansiyonu yükselttiler. Amaç belli, karizma fena halde çizildi ve toplumsal psikolojiyi yeniden inşa etmeleri gerekiyor. Bu da ancak böyle olur. Bağırıp çağıracaklar, tehdit edecekler, göstermelik birkaç “intikam” eylemi yapacaklar. İçerde öncelikle insanlar nezdinde itibarlarını toparlayacaklar. Aksi takdirde mevcut rejim çöker. En kudretli adamı küçük bir takip ve hedef alma ile yok edilebilen bir sistemin ayakta kalması mümkün olabilir mi?
Tüm şehirlerde cenaze dolaştırılması ve her yerde nümayiş yapılmasının nedeni de budur: Halk bizimle, bizi destekçisi kalmamış bir rejim gibi görmeyin, mesajı…
Olay bir Şii- Sünni ayrışması veya çatışması da değil. İran böyle olmasını çok ister. ABD’de bunu ister. Olay tamamıyla bir Fars yayılmacılık çabasıdır. Din ile alakası yoktur. Dini değer ve sembolleri de İran’ın bu olay vesilesiyle ne kadar hoyratça kullanabildiğini görebiliyoruz.
Önümüzdeki günlerde de göreceğiz. Öyle büyük ses getirir bir eyleme girişmeleri mümkün olmayacak. Yine ellerindeki terörist yapılanmaları maşa olarak kullanıp, İran dışında bazı Amerikan menfaatlerini hedef alacaklar. Yani, ülkelerini savaş alanı olmaktan uzak tutarak yine Ortadoğu coğrafyasını ateş altına aldıracaklar.
El altından da ABD ile anlaşmanın yollarını arayacaklar.
Ülkemizde bu ülkeye dair çok değerli çalışmaları olan isimler var. Onların yazdıklarını ve söylediklerini ciddiye alıyorum. Elbette böyle bir süreçte değerlendirmelerini önemli ve değerli buluyorum. Ancak, pek çoğu ile aynı fikirde olmadığım husus İran’ın misilleme kabiliyetine sahip olduğu inancı taşımalarıdır.
Yaptıkları en iyi misilleme İran Parlamentosu’nun tüm ABD askeri yetkililerini terörist olarak kabul ettiği kararıdır ki, bunu da hiç kimsenin ciddiye almayacağı açıktır.
Nükleer faaliyetlerine devam edeceklerini açıkladılar, zaten ediyorlardı ve sorun da bundan kaynaklanıyordu.
Trump, İran’ın hiçbir şekilde Obama döneminde yapılan anlaşmaya uyduğuna inanmadı ki… İran nükleer silah üretiminde istediği neticeye ulaşabilir mi? Bundan da emin değilim. Umarım ki böyle bir kabiliyete ulaşmaz. Çünkü İran rejiminin dünya ile irtibatı hiçbir zaman dostane değil ve bundan sonra da olmayacak…
Tüm bu yazdıklarımdan sonra, “ABD’nin Kasım Süleymani’yi ve El Mühendis’i yok etmesini olumlu mu buluyorum?” sorusunu soranlar olabilir… Olumlu veya olumsuz bulacağım bir şey yok. Onlar Irak’ta büyükelçilik işgal girişimi ile ABD’nin karizmasını çizmeye kalkıştılar, ABD’de aynı yerde onlara cevap verdi. “Karizma öyle çizilmez böyle çizilir” dedi. Konu Türkiye’nin dışında. Dolayısıyla bizim taraf olmamız da gerekmiyor.