İŞİMİZE KARIŞMA…

"Zor durumda kaldığı doğru ama yine de Kılıçdaroğlu hafife alınıyor. İmamoğlu ile ilgili yargı kararı, O’nun yeniden aday potasına girmesine yol açmakla birlikte, kararı verecek olan CHP Genel Başkanıdır. O da kararını dün de açıklamıştı, yarın da tekrar edecektir." demiştim, İmamoğlu Saraçhane’ye çağrı yapıp Meral Akşener ile buluştuğunda…

Nitekim ertesi gün özel uçakla gelip Saraçhane Mitingine katılan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu söylemini “Ekrem İmamoğlu 16 Milyon İstanbulluya hizmet etmeye devam edecektir…” cümlesi üzerine bina etmişti.

Buna mukabil Sayın Meral Akşener’in “Ekrem İmamoğlu’nun 86 milyonu kucakladığı” ifadelerinde ısrar ile “adaylık” konusunda tavrını belli etmesinin bir şekilde yansıması olacağını da yine söylemiştim.

Kemal Kılıçdaroğlu: "Bir parti başka bir partinin içişlerine karışmamalı. Her partinin kendi kuralları vardır. İmamoğlu ve Yavaş görevinin başındadır." diyerek  yanıltmadı…

Şu ana kadar altılı masa partileri arasında bir türlü su yüzüne çıkarılmadan götürülmek istenen aday tartışmalarında en sert ve muhtemelen belirleyici cümleler bunlar oldu…

Sayın Kılıçdaroğlu haklı mı? Dedikleri doğru mu?

Nereden baktığımıza bağlı.

Cumhurbaşkanlığı adaylığı için İyi Parti Genel Başkanı tarafından isimleri sıklıkla dile getirilen Ekrem İmamoğlu da, Mansur Yavaş da CHP’den seçilen belediye başkanları.

Dolayısıyla onlarla ilgili bir açıklama veya tasarruf elbette ancak mensubu oldukları parti tarafından yapılabilir. Kendi yetkili kurulları veya liderleri tarafından isimleri dillendirilmediği halde bir başka parti lideri tarafından dillendiriliyor ise bu makul karşılanamaz.

Ancak, İyi Parti’nin her iki ismin de seçilmesine desteği, katkısı inkâr edilemez. Her iki isim de salt CHP oylarına kalsa seçilemezdi. Hatta bu iki partinin dışında başta HDP olmak üzere masada görünen ve görünmeyen tüm partilerin desteği ve katkısının da seçilmelerine büyük etkisi var. Ancak aday gösteren, listelerinde yer veren parti CHP ise, hala bu kişiler CHP’nin üyeleri iseler etik olarak haklarında bir karar imal etmesi, konuşması gereken merci de CHP olmalıdır.

CHP adına Sayın Kılıçdaroğlu aylardır diyor ki, “belediye başkanlarımız görevlerini yapmaya devam edecekler. Cumhurbaşkanı adayımız olmayacaklar.” İyi Parti ısrarla bunların isimlerini ileri sürüyor. Kemal Kılıçdaroğlu işi bir adım daha ileri götürüyor, kendi adaylığını dillendiriyor, yine İyi Parti aynı yönde hareket ediyor…

Muhtemeldir ki, İyi Parti bu belediye başkanlarını partileriyle sorunlu hale getirmek ve kendisine geçmelerini temin için uğraşıyor. Aksi takdirde bu neviden yöntemlerle adı geçenlerin Cumhurbaşkanı adayı olamayacaklarını biliyordur… 

Şimdi geldiğimiz noktada şu soruyu sormak gerekiyor: Altılı masa devam edecek mi?

İşlerin umdukları gibi gitmediği kesin. Büyük bir kırılma var. İki büyük parti arasında bir güven kaybı açık. Ancak ilişkiyi bozan görüntüsünü kimse üstlenmek istemiyor. Her kim bu masayı dağıtır görünürse aylardan beri büyük umutlar içine sokmuş oldukları seçmenden ters bir tepki ile karşılaşacak. Bunun içindir ki, tüm hamleler masadan ilk çekilen olmamak üstüne…

Ancak CHP Genel Başkanı’nın Cumhurbaşkanı adaylığı İyi Parti için hiç iyi olmayacak. İyi parti genişleme zemini olarak CHP tabanını görüyor. Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ise CHP seçmenini bir araya getirir, başka yerlere oy gitmesini önler ve bundan da İyi Parti zarar görür.

İyi Parti’nin hesabı Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmak üzerine değil, seçimden CHP’den yüksek oy alarak çıkmak üzerine. Bu da ancak masada kendi belirlediği bir ismin adaylığı ile mümkün.

Burada eğer dediğini yaptırır ise İyi Parti iki türlü kazançlı çıkmış olacak, aday kazanırsa kendi belirlediği isme kazandırmış olacak, kaybederse CHP’li bir aday kaybetmiş olacak. İkinci olarak da CHP’nin oylarını konsolide etmesinin önüne geçip masanın tabanından aslan payına konmuş bulunacak.

Aslına bakılırsa İyi Parti’nin stratejisi doğru. Peki, etik mi?

Değil ama sonuçta yapılan işin adı siyaset.

At binenin, kılıç kuşananın…

CHP Genel Başkanı’nın partisi içinde en büyük rakibine ilişkin bir yargı kararı açıklanacağı gün, bile bile Almanya seyahatinde olmasının öngörü ile ilgisi olabilir mi?

Sonra özel uçakla apar topar gelmesinin ve müdahil olmasının izahı kabil mi?

Siyasette bu neviden golleri yememek lazım. Sayın Kılıçdaroğlu kalesinden top çıkarmaya uğraşıyor.

Tüm yazılarını göster