"İslam’la ilgili yazan, konuşan, haber yapan herkes daha dikkatli olmalı"

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, İslam’la ilgili yazan, konuşan, haber yapan herkesin daha dikkatli olmak zorunda olduğunu söyledi.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “İl Buluşmaları” kapsamında Hakkari'de görev yapan din görevlileri ile bir araya geldi. Hakkari Kültür ve Turizm Müdürlüğü Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen toplantıda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, din görevlilerinin sundukları hizmetin özü ve ruhu itibariyle İslam kültüründe asırlar boyu hademe-i hayrat olarak anıldığını söyledi.

Hademe-i hayrat olan bir kimsenin bulunduğu yerin sıkıntılarına çözüm üretmesi gerektiğini ifade eden Başkan Erbaş, “Derdi olan dermanını sizde bulmalı, hasta olanlar sizinle teskin olmalıdır. Kırık kalpleri siz onarmalı, acıyan yaraları siz sarmalısınız. Bir yetimin başına dokunan şefkat eli sizin eliniz olmalı, bir yoksulun ocağında pişen çorba tadını sizden almalıdır” dedi.

Başkan Erbaş, Hademe-i hayrat yaşadığı çağın ihtiyaç ve beklentilerini hesaba katarak hizmet üretmesi gerektiğine işaret ederek, “Hademe-i hayrat, doğru bilgiyle milletimize rehberlik etme, hikmetli sözle Hakk’a çağırma, ahlaklı davranışla örnek olma gibi büyük ama mukaddes bir yükü taşımanın sorumluluğunu yüklenmelidir” diye konuştu.
Bugün yaşanan önemli sorunlardan birisinin de hayat, huzur ve hakikat dini İslam’ın birçok açıdan değişik isim, görüntü, tutum, davranış ve söylemlerle istismar edilmesi olduğuna vurgu yapan Başkan Erbaş, şöyle konuştu:
“İslam’ın bütün hakikatlerinin nasıl tahrif edilerek istismar edildiğini ve ihanete alet edildiğini 15 Temmuz’da çarpıcı bir şekilde gördük. Başta DAEŞ gibi yapılar olmak üzere terör örgütlerinin İslam’ın ilkelerini ve kavramlarını nasıl istismar ettiklerini gördük, görüyoruz. Dinin temel kaynaklarına ve akla aykırı, hakikatlerle örtüşmeyen bilgilerle vatandaşlarımızın dini duygularının yanlış yönlendirilmesi, istismardır. Dinimizin ticari kaygılar için kullanılması ve menfaate alet edilmesi istismardır. Milli birlik ve beraberliğimizi zedeleyen, barış ve huzuru bozan, ayrıştırıcı ve tefrikaya sebep olan anlayışlar asla İslami olamaz.”

Başkan Erbaş, toplumun genelini ilgilendirmeyen tarihte kalmış, belki özel alanda ilim adamlarının konusu olan meselelerle toplumun meşgul edilmesini anlamsız ve faydasız bulduğunu belirterek, “İyi niyet ve samimiyetle konuşan ve çalışan hocalar da sözlerinin yanlış anlaşılma ihtimalini düşünerek daha dikkatli konuşmalıdırlar. İslam’la ilgili yazan, konuşan, haber yapan herkes daha dikkatli olmak zorundadır” şeklinde konuştu. Başkan Erbaş, din istismarının ve hatalı bilgilerin önüne geçmenin yegane yolunun İslam’ın hakikatlerini ortaya koymak, sahih ve doğru bilgi ile insanların ihtiyaçlarını karşılamak olduğunu kaydetti. Bugün dünyanın, sadece hakikat adına, hiçbir karşılık beklemeden insanlığın yolunu aydınlatan âlimlere her zamankinden daha çok ihtiyacı olduğuna dikkati çeken Başkan Erbaş, konuşmasına şöyle devam etti:

“İnsanlığın vicdanı, huzuru, umudu olmuş, medeniyetlere ev sahipliği yapan bir coğrafyada yaşıyoruz. Bu coğrafyanın tarihinin, hafızasının, medeniyetinin, huzurunun, hikâyesinin, sanatının, şiirinin özünde, mayasında İslam var. Yani İslam’ı dışarıda tuttuğumuzda bu coğrafyada hikmet, merhamet, birlik, kardeşlik, estetik adına elimizde hiçbir şey kalmayacaktır.”

“BİZE DÜŞEN, YEDİ KITAYA YENİDEN İLİM, HİKMET, SEVGİ VE MUHABBET TAŞIMAKTIR"

“Bizim en büyük gücümüz, imana dayalı kardeşliğimizdir” diyen Erbaş, “Irk, mezhep, meşrep farklılıkları başta olmak üzere hiçbir şeyin kardeşlik hukuku ve muhabbetini zedelemesine fırsat vermeyeceğiz. Bizim medeniyetimizin iki büyük ölçüsü vardır. Birincisi vahyin karanlıktan aydınlığa çıkaran ışığıdır, Kur’an-ı Kerim’dir. İkincisi kutlu Peygamberin üstün örnekliğidir. O da sünneti seniyyedir. Hepimize düşen bu iki ölçüyü kuşanmak ve bu topraklardan yedi kıtaya yeniden ilim, hikmet, sevgi ve muhabbet taşımaktır” dedi. “Bugün bölgemizin, İslam coğrafyasının ve bütün yeryüzünün çok ciddi sorunları var” diyen Erbaş, şöyle dedi: “Dünyamız, tarihinin en zor dönemlerinden birini yaşıyor. Bölgemizde yaşananları görüyorsunuz. Etnik kavgalar, mezhepsel gerginlikler, terör, taşeron örgütler, zorba iktidarlar ve bu sarmalın içinde yorgun düşmüş, çaresiz, yoksul, acı ve gözyaşı içinde yaşayan insanlar. Ümmet olarak Müslümanların ciddi sıkıntıları var. Dünya insanının büyük bir kısmı kendini huzur ve güven içinde görmüyor ve geleceğe umutla bakamıyor. İster bireysel, ister bölgesel, ister küresel olsun yaşanan bütün sorunları ancak İslam’ın bilgi ve hikmete dayalı üstün ahlakı ve bakışıyla çözebiliriz.”

“SORUNLARIN EN BÜYÜK SEBEBİ EMPARYALİSTLERİN VARLIĞIDIR"

Emperyalistlerden bu coğrafyaya iyilik beklemenin bir aldanış olduğunu ifade eden Erbaş, “Kendi menfaatleri için gözlerini kırpmadan milyonlarca insanı açlığa, susuzluğa, ölüme terk edebilecek yapıda insanlardır emperyalistler. Sorunun en büyük sebebi zaten onların varlığıdır. Emperyalistlerin kuklası taşeron yapılar ve örgütler de bu topraklara kan ve gözyaşından başka bir şey bırakmamıştır. Çözüm nedir? Çözüm asırlardır ecdadımız, bu topraklarda farklılıkların bir arada yaşamasının en güzel örneklerini sergilemişler, en güzel örnekleri barındıran bu coğrafyayı kendi değerleri ile buluşturmuşlar. Biz de bugün bunu gerçekleştirmeliyiz. Bu topluluk, milletin, ümmetin ve insanlığın umududur. Çünkü bizler hayra çağıran bir topluluğuz” ifadelerini kullandı.

Erbaş, bugün ülkemizde ve bütün dünyada bilgi ve hikmetle donanmış, vazifesinin ve sorumluluklarının idrakinde din görevlilerine her zamankinden daha çok ihtiyaç olduğunu belirterek, “Bu şuur ve azimle İslam’a ve insanlığa hizmet için çalışmak büyük bir nimet ve onurlu bir görevdir. Sizler Peygamber mirasını omuzlamış, hakikatin sorumluluğunu yüklenmiş, gönül insanlarısınız. Bizim önceliğimiz, Rabbimize, milletimize, insanlığa karşı sorumluluğumuzdur. İnancımızdır. Kulluğumuzdur. İnsanlığın huzurudur. Adaletin, merhametin, güzel ahlakın yaygınlaşmasıdır. Bu şuur ve gaye; çalışmalarımızı, kazancımızı, hayatımızı bereketli kılacaktır. Bir mümin olarak erdem ve güzel ahlakın yaygınlaşması ve yeryüzünün imarı için çalışmak, iman ve kulluk görevimizdir” şeklinde konuştu.

“SINIR ÖTESİ HAREKAT, BÖLGEMİZİN HUZURU VE BARIŞI İÇİNDİR"

Erbaş, milletimizin huzur ve güveni, bölgemizin barış ve istikrarı için güvenlik güçlerimizin sınır ötesi harekâtına başta dualarımız olmak üzere her türlü desteği vermeye devam edeceklerini söyleyerek, “Bu hususta gösterdiğiniz özveriden dolayı hepinize teşekkür ediyorum. Bu kesinlikle etnik bir tavır değildir. Bir insanı ya da olayı sadece ırkından dolayı öne çıkarmak ya da ötelemek her şeyden önce ilkel bir yaklaşımdır. En büyük cahilliktir. Kur’an’ın açıkça yasakladığı bir tutumdur. Hiçbir kimse veya topluluk; etnik, dini, mezhebi ve meşrebi farklılığı ve alt kimlikleri sebebiyle ötelenemez. Farklılıklar kavga sebebi yapılamaz. Yapılan harekât tamamen bölgemizin huzuru ve barışı içindir. Bizler ülkemizde, bölgemizde ve bütün dünyada barış ve esenliğin hâkim olması için çalışmaya mecburuz. İşgaller, savaşlar ve terör örgütleriyle yeryüzünü ve özellikle İslam coğrafyasını kan ve gözyaşı diyarına dönüştüren küresel güçler ve şebekelerle hep beraber mücadele etmeye mecburuz. Bu coğrafya için asıl ve gerçek sorun, üstün ırk saplantısıyla kendinden başkasını insan kabul etmeyen sapkın düşüncedir. Uydurulmuş bir arz-ı mev’ud hayaliyle ve insanlık dışı tavrıyla bölgeyi kan ve gözyaşı diyarına dönüştüren azgın bir topluluktur. Bu bölgedeki asıl sorun, demokrasi getirmek bahanesiyle milyonlarca insanı katleden, tabiatı, tarihi her şeyi tarumar eden emperyalist güçlerdir” diye konuştu.

“BÜTÜN İNSANLIĞIN VİCDANI OLMAK ZORUNDAYIZ"

“Gerçek faili bilmediğimiz sürece sorunu çözmek mümkün değildir” diyen Erbaş, konuşmasını şöyle tamamladı: “Ne adına yapılırsa yapılsın, bu coğrafyada yaşanan kavga ve savaşın yine bizi vurduğunu anlamak zorundayız. Bölgemizin çocuklarının emperyalist güçler ve örgütlerin eline geçerek heba olmasını engellemek zorundayız. Bu coğrafyanın insanının, taşeron örgütlerin ve vekâlet savaşlarının kurbanı olmasının önüne geçmek zorundayız. Hukuk, huzur, adalet, insan onuru ve merhamet adına bütün insanlığın vicdanı olmak zorundayız.” Toplantıya Başbakan Başdanışmanı Adnan İnanç, Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Mehmet Kapukaya, Hakkari İl Müftüsü Faruk Gürbüz, ilçe müftüleri ve çok sayıda din görevlisi katıldı.

Enes Bay Kimdir? Cevdet Konak kimdir? Cevdet Konak neden ceza aldı? Tunceli ve Ovacık'a neden kayyum atandı, sebep ne?
Sonraki Haber