İsrail'i desteklemek ABD'nin yasalaştırılmış devlet politikasıdır

Ceyhun Bozkurt oceyhunb@gmail.com

ABD’de Donald Trump’ın seçimleri kazanmasıyla beraber şimdi de ekibini oluşturması konuşuluyor.

Her ülke kendi adına Trump’ın ekibiyle uygulayacağı politikaları öngörmeye çalışıyor. Ancak Trump’ın da bir öngörülemezliği olduğu için her ne söylense boşa çıkma ihtimali olabilecek bir durum söz konusu.

Ancak Trump’ın öngörülemezliğini de boşa düşürecek bir durum var. O da ABD müesses nizamının bazı temel politikaları. Bu temel politikalardan biri İsrail’e destek politikasıdır.

ABD, İsrail’in kuruluşunu ilan ettiği 1948 yılından itibaren desteğini esirgemedi. Zaten bu ülkeyi ilk tanıyan başkent olan Washington Soğuk Savaş dönemi ve sonrasında da hiçbir şekilde askeri ve ekonomik desteğini kesmedi. ABD Dış İlişkiler Konseyi’nin 2023-2024 verilerinin eksik olduğunu notunu düşerek hazırladığı tabloya göre İsrail 1946-2024 yılları arasında ABD’nin en çok yardım yaptığı ülke durumunda. ABD, işgal edip para yardımı yaptığı Afganistan ve Irak’ta bile toplam İsrail için harcadığı parayı harcamadı. Bu tarihler arasında (2023-2024 yılları eksik olmakla beraber) tespiti yapılan ekonomik ve mali yardım miktarı toplam 308 milyar doları buldu. Bu paranın 80 milyar doları mali yardım, 228 milyar doları askeri yardım.

Bu 78 yılda İsrail’e verilen yardım miktarını Türkiye’nin nüfusuyla kıyaslamalı olarak aktaralım. İsrail’in, kuruluş döneminde nüfusu 2 milyon, günümüzde ise yaklaşık 10 milyon (11 Kasım 2024 Pazartesi itibarıyla İsrail'in nüfusu 9.434.124 olarak tespit edilmiş). Türkiye’nin günümüzdeki nüfusu ise 2024 verilerine göre 85 milyon 372 bin 377.

Yaklaşık 8,5 kat olduğuna göre, aynı tarihler arasında Türkiye’ye 2 trilyon 618 milyar dolar yardım yapıldığını hesaplayın. Bu miktar 78’e bölündüğünde ortalama her yıl 33,5 milyar dolara tekabül ediyor.

Özetle, ABD İsrail’i kuruluşundan itibaren çok ciddi bir şekilde fonlamış.

7 Ekim’den bu yana ciddi destek verdi

İsrail, yıllardır saldırılarını Amerikan yapımı silahlarla gerçekleştiriyor. Biden yönetimi, 7 Ekim 2023 tarihinde Aksa Tufanı Operasyonu’nun ardından başlayan İsrail soykırım sürecinde İsrail'e 100’ün üzerinde askeri yardım transferi yaptı. Dikkat çekici bir not: bu 100’ün üzerinde destekten yalnızca altısı ABD kongresindeki inceleme sürecinde onay alacak türdendi ve bu altı destek kamuoyuna açıklandı.

Ayrıca İsrail ordusunun bilinmeyen çok sayıda deposunda yüksek miktarlarda ABD menşeli silah stokları ortaya çıktı. İngiliz The Guardian, 27 Aralık 2023 tarihli haberinde şu bilgileri paylaşmıştı:

“Tam konumları gizli tutuluyor, ancak İsrail'in bir yerinde sıkı bir şekilde korunan ABD hükümetine ait milyarlarca dolar değerindeki silahların bulunduğu çok sayıda depo bulunuyor.

Uzun süredir gizlilik içinde tutulan depolar, daha önce pek bilinmeyen kapsamlı bir stokun parçası. Ancak Biden yönetiminin İsrail'in Gazze'ye yönelik bombardımanına verdiği destek nedeniyle baskılar arttıkça, bu durum incelemeye alındı.

Stokların bulunduğu depolar ilk olarak 1980'lerde, gelecekteki Orta Doğu çatışmaları için ABD güçlerine hızla tedarik sağlamak amacıyla kuruldu. Ancak zamanla İsrail'in belirli durumlarda stoktan yararlanmasına izin verildi.”

Zaten olağanüstü yardım alan İsrail, aynı zamanda ABD tarafından oluşturulan depolardaki silah stoğuna sahipmiş.

Olağanüstü yardım akışı tank ve topçu mühimmatı, bombalar, roketler ve küçük silahları içeriyordu.

İsrail için özel yasa

 ABD’de İsrail için “gönlünden kopan” desteği vermiyor. Bu desteğin aynı zamanda stratejik ve yasal altyapısını da oluşturuyor. Örneğin ABD’nin özellikle 1960’lı yıllardan itibaren İsrail’in Niteliksel Askeri Üstünlüğü ilkesi var. İngilizcesi Israel’s Qualitative Military Edge. Kısaltması da QME.

1960-70’li yıllardan itibaren politika olarak uygulanan bu ilke, 2008’de yasal altyapıya kavuşturuldu.

Bir sonraki yazımızda detaylı olarak aktaracağımız QME’nin temel mantığı şuydu: ABD, bölgemizde bir ülkeye askeri araç, gereç, silah, mühimmat vb. malzemeler satacağı zaman İsrail için tehdit oluşturup oluşturmadığına bakıyordu. Eğer oluşturuyorsa, o silah sistemleri o ülkeye verilmemekteydi. 

İnsanın aklına, Türkiye’nin F-35 programından çıkarılmasının perde arkasında bu ilke de yer alıyor mu sorusu gelmiyor değil.

Demem o ki, Trump zaten İsrail’e her zaman sıcak bir isim. Ama velev ki, İsrail Trump’ı kızdırdı. Mevcut ABD sisteminde istese de İsrail’i silahsız, desteksiz bırakamaz.

 

Tüm yazılarını göster