İsrail'in yeni hedefi 'Rahmet Kapısı Mescidi'
İsrail'in yeni hedefi Mescid-i Aksa'nın doğu surlarında yer alan Rahmet Kapısı içindeki mescit oldu. Rahmet Kapısı Mescidi İsrail ile Ürdün arasında yeni çekişme sahası olarak ortaya çıkmaya başladı.
İsrail'in Mescid-i Aksa'ya yönelik uygulamaları kışkırtma ve aşırılık niteliği taşıyor. Çünkü özellikle Kudüs halkı başta olmak üzere Filistinliler geçen aylarda İsrail'i bir kereden fazla hezimete uğrattı.
Mescid-i Aksa'nın doğu surlarında yer alan Rahmet Kapısı, kadim Kudüs'ün en görkemli kapılarından biri sayılıyor.
İsrail'in Doğu Kudüs'ü işgal ettiği 1967'ye kadar hem mescit hem de okul olarak kullanılan Rahmet Kapısı, 2003'te Filistin intifadasının zirvede olduğu dönemde İsrail makamlarınca kapatıldı.
Mescid-i Aksa ve Kudüs'teki vakıfları himayesinde bulunduran Ürdün'e bağlı Kudüs İslami Vakıflar İdaresi'nin yaptığı başvurulara rağmen her yıl bu yasak uzatıldı. İsrail Sulh Mahkemesi de bu uygulamayı 2017'de onayladı.
İsrail güçlerinin 2003'ten bu yana giriş ve çıkışlara kapalı tutulan Rahmet Kapısı'na inen merdivenlerin başındaki kapıyı 17 Şubat'ta zincirlemesi yeniden gerilime yol açtı.
Filistinlilerin bu duruma tepki göstermesi üzerine İsrail polisi, Rahmet Kapısı önünde nöbet tutan cemaate saldırarak bazı kişileri gözaltına aldı.
RAHMET KAPISI MESCİDİ'NDE 16 YIL SONRA CUMA NAMAZI KILINDI
Filistinliler, 16 yıl aradan sonra ilk defa 22 Şubat'ta Rahmet Kapısı'nın içindeki mescitte cuma namazını kıldı.
Kudüs İslami Vakıflar İdaresi'nden yapılan yazılı açıklamada, Rahmet Kapısı'nın İsrail'in onayı olmadan Kudüs Yüksek İslami Vakıflar Konseyi Başkanı Şeyh Abdülazim Selheb tarafından açıldığı ve yüzlerce Filistinlinin cuma namazını burada eda ettiği bildirildi.
İslami Vakıflar İdaresi ayrıca İsrail'in bir işgal gücü olduğunu vurgu yaparak, Rahmet Kapısı ile ilgili kapatma kararının geçersiz, keyfi bir karar olduğunu belirtti.
İsrail polisinin olayları tırmandırması geçen salı günü Mescid-i Aksa'da namaz kılanların tamamını zorla çıkartarak Aksa'nın tüm kapılarını kapatmasına kadar vardı. İsrail polisi, ertesi sabah Harem-i Şerif'in kapılarını açtı.
Bu arada İsrail Başsavcılığı, Rahmet Kapısı'nın kapalı tutulması için Sulh Mahkemesi'ne başvuruda bulunurken İsrailli yetkililerden de yeniden kapatma sinyalleri gelmeye başladı.
Ürdün'den tepkiler
Bu adımlar Amman yönetiminin tepkisini çekti. Ürdün Kralı II. Abdullah, salı günü ABD Kongresi'nden temsilcilerle görüşmesinde, olayların tırmanmasının olumsuz sonuçları olacağı uyarısında bulundu.
Mescid-i Aksa'daki mevcut statükonun korunmasının önemini vurgulayan Kral Abdullah, İsrail'in Kudüs'te olayları tırmandırmasının barışı gerçekleştirme fırsatlarını olumsuz etkileyeceğini hatırlattı.
Ürdün Vakıflar Bakanı Abdunnasır Ebu Basal da salı günü yaptığı açıklamada, namaz kılanların Mescid-i Aksa'dan çıkarılmasını, tüm dini değerlere, hukuka ve anlaşmalara yönelik açık bir saldırı olarak değerlendirdi.
Ürdün ve İsrail arasında devam eden müzakerelerin sonucu beklenirken, Kudüs'teki İsrail Sulh Mahkemesi de salı günü, İsrail Başsavcılığının Rahmet Kapısı Mescidi'nin kapatılması talebiyle ilgili kararını bir hafta erteledi.
İsrail-Ürdün ilişkilerinde yeni bir kilometre taşı
Gözlemciler, Rahmet Kapısı Mescidi'nin İsrail-Ürdün ilişkilerinde yeni bir kilometre taşı haline geldiğini belirtiyor.
Israel Hayom gazetesinin haberinde, İsrail İç İstihbarat Servisi Şin-Bet (Şabak) Başkanı Nadav Argaman'ın son günlerde 2003'ten beri kapalı olan Rahmet Kapısı'nın açılmasının ardından Mescid-i Aksa'da yaşanan gerginlikle ilgili Ürdünlü yetkililerle müzakereler yapmak için Amman'ı ziyaret ettiği belirtildi.
İsrail barış istemiyor ve yasalara da saygı göstermiyor. Ürdün ile barış antlaşmasının bir maddesini ihlal etti.
Bitmeyen gerginlikler
Ürdün ile İsrail arasındaki barış antlaşması gereği iki ülke arasındaki ilişkiler diplomatik çerçevenin ötesine gitmemesine rağmen son olaylar ilişkileri kopma noktasına getirdi.
Ürdün'deki Yermuk Üniversitesi'nden Siyaset Bilimi Profesörü Ahmed Said Nevfel, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İsrail'in uygulamalarının, iki taraf arasındaki barış antlaşması maddeleriyle çeliştiğini söyledi.
Ürdün'ün İsrail'e Tel Aviv Büyükelçisini geri çekme ve İsrail'in Amman Büyükelçisini sınır dışı etme tehdidinde bulunması gerektiğini aktaran Nevfel, iki ülkenin büyükelçilerinin 1994'te imzalanan "Vadi Araba Antlaşması" çerçevesinde göreve geldiğini ve İsrail'in uygulamalarının bu barış antlaşmasıyla çeliştiğini kaydetti.
Ürdün meclisindeki Filistin Komisyonu Başkanı Yahya es-Suud da halkın ve resmi tutumun, kutsalların Yahudileştirmeye maruz kalmasını kesinlikle reddettiğini söyledi.
Suud, bunun dünyadaki Müslümanların duygularını kışkırtan tehlikeli bir aşama olduğunu ve halkları tehdit eden bir aşırılıkçılık ve nefret söyleminin yaygınlaşmasına etki edebileceğini dile getirdi.
İsrail'in Amman'daki büyükelçisini sınır dışı etme yetkisinin hükümete ait olduğunu hatırlatan Suud, "İsrail barış istemiyor ve yasalara da saygı göstermiyor. Ürdün ile barış antlaşmasının bir maddesini ihlal etti." dedi.
Ülkesinin Rahmet Kapısı Mescidi konusunda eli kolu bağlı bir şekilde beklemeyeceğini dile getiren Suud, bunun, Ürdün'ün Kudüs ve orada bulunan İslami kutsallar üzerindeki vesayetinden dolayı İsrail ile bir çatışmaya neden olacağına işaret etti.
"Netanyahu'nun seçim propagandası çerçevesinde olaylar tırmandırılıyor"
İsrail-Filistin meselesinde uzman yazar Hamade Feraine de İsrail'deki seçimler öncesinde Başbakan Binyamin Netanyahu önderliğinde yürütülen seçim propagandası çerçevesinde olayların tırmandırıldığını söyledi.
Feraine, "İsrail'in Mescid-i Aksa'ya yönelik uygulamaları kışkırtma ve aşırılık niteliği taşıyor. Çünkü özellikle Kudüs halkı başta olmak üzere Filistinliler geçen aylarda İsrail'i bir kereden fazla hezimete uğrattı." dedi.
Yazar Feraine, Netanyahu'nun ilk hezimetini, Temmuz 2017'de Mescid-i Aksa'nın kapılarına elektronik kapılar, demir köprüler ve akıllı kameralar yerleştirme kararından Filistinlilerin dik duruşu sonucu vazgeçmek zorunda kalarak yaşadığını belirtti.
Netanyahu'nun, kiliselere yönelik aldığı kararlardan Kudüs'teki Kıyamet Kilisesi'nin ayaklanması sonucu vazgeçerek ikinci hezimetini yaşadığını kaydeden Feraine, üçüncü hezimetinin ise Filistinlilerin direnişi ve dayanışması sonucu Han el-Ahmer köyünü yıkma kararından vazgeçmesi olduğunu dile getirdi.
Feraine, İsrail'in olayları tırmandırmasına karşı koymak için Ürdün-Filistin mutabakatı olduğunu ve bunun 14 Şubat'ta İslami Vakıflar Konseyi'nin oluşumuna yansıdığını kaydetti.
Bu bağlamda Ürdün-İsrail ilişkileriyle ilgili ise Feraine, iki ülke arasında üst düzey siyasi çatışma durumunun hakim olduğunu sözlerine ekledi.