İstanbul Şehir Üniversitesi krizini bir de böyle okuyun...
Kamu arazisi üzerine, kamu bankalarından alınan kredilerle kurulan İstanbul Şehir Üniversitesi son günlerde Danıştay'ın verdiği karar üzerine yeniden gündeme geldi.
Yeni parti çalışmaları yapan Ahmet Davutoğlu'nun kuruculardan biri olduğu üniversite hakkında kredi borcunu ödeyemediği gerekçesiyle haciz işlemi başlatıldı.
Ahmet Davutoğlu cephesi ise üniversitenin siyasi gerekçeler ile kıskaca alındığı görüşünde...
İstanbul Şehir Üniversitesi'nde neler yaşandığını ve haciz işlemine kadar gelen süreci
Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç bugün köşesinde tüm detayları ile paylaştı.
İstanbul Şehir Üniversitesi'ni, "Üniversite değil, adeta eski Konya milletvekili Ahmet Davutoğlu’na 'diplomalı taraftar' yetiştirme ocağı..." şeklinde tanımlayan Kekeç, üniversitenin kuruluşu sırasında ciddi haksızlıklar yapıldığını belirtti.
Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç'in o makalesi;
- Şehir Üniversitesi’nde ne oluyor?
Muhafazakâr camianın “zeki çevik ve ahlaklı” çocuklarının Koç, Sabancı, Bilkent gibi seküler yaşamı dayatan (!) üniversitelerde heba olmaması için kurulduğu öne sürülen Şehir Üniversitesi ile ilgili son günlerde bir bardak suda fırtınalar kopartılıyor.
Öncelikle “muhafazakâr kesimin akıllı, başarılı, zeki çocuklarını seküler yaşam dayatan Sabancı, Koç ve Bilkent gibi üniversitelere yedirmeme” iddiasına bakmak gerek...
Şehir Üniversitesi’nin eğitim kadrosuna baktığımızda bu iddianın, daha doğrusu bu vaadin boş olduğunu görüyoruz.
Çünkü, bilumum Gezi’ci, solcu, yeminli “Erdoğan düşmanı” akademisyen bu okulun kadrolarına doldurulmuş durumda.
Bu Gezi’ci, solcu akademik kadronun sosyal medyadaki sözlerine bakarsanız görürsünüz; neredeyse CHP’den sufle alıyorlar.
Bir de üniversitenin “işleyiş” ve “faaliyetlerine” bakalım...
Üniversite değil, adeta eski Konya milletvekili Ahmet Davutoğlu’na “diplomalı taraftar” yetiştirme ocağı... Yani, aklın, bilimin, bilginin, kuşkuculuğun tam egemen olduğu üniversiteden çok, şeksiz şüphesiz “tam teslimiyeti” gerektiren bir tekkeye benziyor.
Kaldı ki üniversitenin kuruluşu sırasında ciddi haksızlıklar yapılmış; daha doğrusu “kamu malının gasp edilmesi” eylemi gerçekleştirilmiş. Konya eski milletvekili Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından “Başbakanlık” makamına oturtulduktan bir süre sonra yangından mal kaçırırcasına, kamuya ve millete ait olan devletin İstanbul’daki en kıymetli arazilerini “bila ücret” (ücretsiz) kendi üniversitesine tahsis etmiş. Yani, masanın bir ucunda Başbakan olarak oturmuş, “verdim araziyi” demiş. Sonra masanın karşısına geçip, üniversitenin hamisi olarak, “Bila bedel verdiğiniz bu kıymetli arazileri alıyorum” demiş.
Tek kişilik tiyatro dedikleri böyle bir şey herhalde...
Sonra ne oluyor?
Davutoğlu’na “diplomalı taraftar” yetiştirme projesi yürümüyor. Daha doğrusu, Gezi’ci takımı, işleri yüzüne gözüne bulaştırıyor.
Tabii bu süreçte aldıkları kredilerin de vadeleri gelip geçiyor. Krediler, ha babam de babam “yapılandırılıyor...”
Gelgelelim, üniversite yönetimi, yapılandırma ile ilgili verilen sözleri de tutmuyor. (Kamu arazilerini “ipotek” ettirip, kamu bankalarından kredi almak nasıl bir kurnazlıktır? Davutçu medya, tezvirata sapmadan, bu konuda doyurucu bilgi verebilir mi?)
Sonra bankalar, “yasal zorunluluk” gereği, verdikleri parayı tahsil işlemlerini başlatıyor.
Devletin beleş arazi tahsisleri ve Türkiye’nin en büyük dolar milyarderinin yaptığı onca finansal desteğe, kamu bankalarının sınırsız kredilerine rağmen, Davutoğlu ve adamları, küçücük bir üniversiteyi işletemiyorlar. Ve bu beceriksizlerini de kamu bankalarına, bu ülkenin Cumhurbaşkanına “iftira” atarak gizlemeye çabalıyorlar.
İşin ilginç tarafı şu:
Üniversite yönetimi ile ilgili bir A, B, C planı oluşturamayan, dört tarafı duvarla çevrili bir mekânı işletemeyen, yani “eğitim işlerini tedvir edemeyen” Ahmet Davutoğlu, ateşin ortasındaki 82 milyonluk koca Türkiye’yi yönetmeye talip oluyor...
Şehir Üniversitesinin hikâyesi “kısaca” böyle...
İşin bir de “Danıştay” boyutu var.
Davutoğlu’nun “verdim gitti” diyerek “bila bedel” tahsis ettiği arazi, Danıştay kararıyla Şehir Üniversitesi’nden alındı. Yani, “Davutçu medya”nın öne sürdüğü gibi, işin içinde “Külliye” filan yok!