Her seçim öncesi bir tane seçim yazısını adet haline getirdim. Bugün de İstanbul seçimlerine yönelik değerlendirmelerimi yazacağım. Daha doğrusu İstanbullularla dertleşeceğim.
Evet, Türkiye’nin birçok meselesini arka plana atan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerine artık sayılı gün kaldı. Hepimiz, 24 Haziran Pazartesi sabahında sandıktan çıkacak sonuca, eğer bir şüphe yoksa, saygı duyarak uyanacağız. Böylece gerçek gündemimiz olan ekonomi ve güvenlik meselelerine yoğunlaşabileceğiz. Yazacaklarım da bununla bağlantılı olacak. Çünkü hem ekonomide hem de güvenlik konularında ortak hareket ederek, sorunları ve başarıları paylaşarak aşabileceğimiz sıkıntılarla karşı karşıyayız.
Karşımızdaki gücün emperyalizm olduğunu iyi hatırlayın. Bu düşmanın yönlendirdiği:
- PKK/PYD terör örgütü,
- DEAŞ terör örgütü,
- FETÖ casusluk ve terör örgütü,
- Ege ve Doğu Akdeniz’de Helenizm rüyaları görmeye başlayanlar,
- ABD’ye teslimiyeti savunan “akıl” sahipleri,
- Şehir devletleri projelerini gündemimize sokan küresel akıl,
- Her siyasi yapının içine yerleşmiş kripto gladyo ve dış akıl sevdalıları,
Ülkemizi kıskaç içine almak istiyor.
Ben de bu çerçevede dostlarımla, hemşehrilerimle biraz dertleşmek, hatta biraz da haddimi aşmadan dostça serzenişte bulunmak istiyorum.
AK Parti’ye gönül vermiş dostlarımıza seslenmek istiyorum:
Partiniz 2002 yılından bu yana iktidarda. Bu dönem yanlışıyla doğrusuyla çok çetin geçti.
Sizin kullandığınız ifadeyle çok badireler atlattınız. Unutmayın ki, bu sürenin belli bir döneminde, bugün sizin karşınızda bulunan bazı isimlerle yan yana yürüdünüz. Bu isimler “iyi şeyler olacak” diyerek Türkiye’yi açılım süreçlerine, Ermeni açılımlarına, FETÖ kurmacalarını “delillendirin” diyerek kumpaslara sürükledi. O dönem bu politikaları eleştirenleri düşman olarak gördünüz. FETÖ’nün nasıl aşağılık ve tehlikeli bir örgütlenme olduğunu hepiniz yıllar sonra anladınız. Bu kişiler ve FETÖ denen casusluk ve terör yapılanması sadece Türkiye’ye değil sizlere de tuzak kurdu. Bugün her siyasi tartışmada bu kişilerin eylemleri, yaptıkları, icraatları hatırlatılıyor. Bugün de çevrenize iyi bakın.
Çok açık ve net söyleyeyim: FETÖ, PKK ve diğer yıkıcı yapılanmalarla mücadelede en samimi isim Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. Onun söyledikleri haricinde her söylenene dikkatli yaklaşmanızı öneririm. Örneğin, Pontus gibi kırıcı söylemlere kanarak Karadeniz Bölgesi’nde canını bu vatan için bir dakika düşünmeden verecek çoğunluğu üzmeyin. Bugünlerde Atatürk ve silah arkadaşlarını daha iyi anlayın. Atatürk asla dinsiz değildi.
Kendisi Eskişehir’de Kılınçzade Hakkı Bey’in “Paşa Hazretleri, yeni hükümetin dini olacak mı” sorusuna “Vardır efendim; İslam dinidir. İslam dini düşünce özgürlüğüne sahiptir” diyecek kadar İslam’a gerçek anlamıyla bağlı inançlı bir insandı. Cumhuriyet öncesi ve sonrası Anadolu’daki dinlerin demografisine baktığınızda Anadolu’nun Atatürk döneminde İslamlaştığını görürsünüz. O sadece aynen Pensilvanya’daki şarlatan gibi dini duyguları sömürenlere ve inançlı insanları şeytanın gizli askerleri yapanlara karşıydı. Her daim Hak’kın yanında oldu. Düşünün. Bu düşünce bugün de geçerliliğini korumuyor mu?
CHP’ye gönül vermiş dostlarıma sesleniyorum:
CHP, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğindeki hareketin partisidir. Kurucu partidir. Acıları da barındıran siyasi gerilimler sadece Türk siyasi hayatının değil dünya siyaset hayatının maalesef bir parçası. Ama öncelikler vardır. Öncelik Vatan’dır, Millet’tir.
Ayağımızı bastığımız vatan toprağı olmasa, ne Mustafa Kemal bırakırlar elimizde ne umut ne de adalet. ‘Adalet olmazsa vatan olmaz’ diyorsunuz. Hz. Ömer’in ifadesidir: Adalet mülkün, yani devletin temelidir. Eyvallah, hiçbir itirazım yok. Ama şu açıdan da bakın. Vatan olmazsa ne devlet ne de adalet kalır. Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’da devlet ve adalet görebiliyor musunuz? İngilizler de 100 yıl önce kendilerine göre adalet dağıtıyorlardı.
İşbirlikçilerini koruyor ama Türk’e kan kusturuyorlardı. Mustafa Kemal “Geldikleri gibi giderler” diyordu. Peki siz günümüzün İngiltere’sine kucak açanlara kanacak mısınız? Elbette inandığınız adaya destek verin. Bu sizin özgür iradenizdir. Zaten bu sözlerim adayları kapsamıyor. Ancak dindarları veya AK Parti’ye gönül verenleri düşman bellemeyin.
Mustafa Kemal Atatürk’ün TBMM önünde dua ederken olan meşhur fotoğrafında Ramazan dolayısıyla dua okuyan Raif Hoca Efendi, Kuvayi Milliye için Ankara Hacı Bayram ve yurdun dört bir yanındaki camilerde ibadetlerini yapıp, dualar eden dedelerimiz AK Parti’ye gönül veren vatandaşlarımızın da dedeleri değil mi? Sizden görünmeye çalışan ama asla sizden olmayan casusluk ve terör örgütlenmesi FETÖ ve Gladyo artıklarına, PKK terör örgütünün alçak militanlarına prim vermeyin.
Bu sözlerim sadece bu iki partiye değil aslında. MHP, Saadet Partisi, İyi Parti, DSP, Vatan Partisi vs. bütün partilerimiz için geçerli.
HDP’ye oy veren ama asla aklını, namusunu terör örgütüne teslim etmeyen, destek verdikleri partilerini PKK’nın etkisinden kurtarmak gibi bir ütopyaya inanan Kürt veya başka etnik kökene sahip dostlarıma da sözlerim var elbette. Bugün Suriye ve Irak’taki Kürtlere bakın.
Tepelerindekiler rahat bir yaşam sürerken, ezilen yine Kürt oluyor. Terör örgütünün tarihçesine bakın. Tarihin en büyük Kürt katliamlarını PKK terör örgütü gerçekleştirmiştir. Bugün aynı şekilde Suriye’de, Irak’ta kendileri gibi düşünmeyen her Kürt’ü katletmeye devam ediyorlar. Bunu da “demokrasi, barış” söylemi altında gerçekleştiriyorlar. Kürt bu coğrafyanın ayrılmaz parçası. Her içiniz yandığında bizim de içimiz yandı. Terör saldırılarında şehit olanlara, katledilenlere bakın. Türk ile Kürt yan yana uzandı kara toprağa. Ama Kürt asla zalime uşak olmadı. Hele hele Arz-ı Mev’ud gibi Emperyalist-Siyonist zalimlerle aynı safta olmadı, olmayacak da. Bakın Arap dünyasına…
Türk insanında halen Arap dünyasının hiç suçu günahı olmayanlar dahil olmak üzere genele bir tepki varsa, bunun nedeni Lawrence’larla bir olup Türk’ü sırtından vuran bir avuç azınlık kabile şefinin alçaklığıdır. Sizler günümüz Lawrence’larının peşinden gitmeyin.
Diyap Ağaları örnek alın, Kürdistan Teali Cemiyeti adlı emperyalist uşaklarını değil…
Özetle birlik olursak bu seçimden hangi sonuç çıkarsa çıksın hepimiz kazanırız. Olamazsak demiyorum, çünkü bu milletin binlerce yıllık devlet ve medeniyet kodlarına inanıyorum.
Rahmetli Attila İlhan’ın “Türkiye’nin bir hain kontenjanı var. Bu, nüfusun yüzde 10’udur” diye tanımladığı kesime ise sözüm yok. Onlar zaten karşımızdalar ve Konstantinapol, Bizans, kukla Ermenistan, kukla Kürdistan, ENOSİS vs. hayalleri görmeye devam edecekler.
Etsinler. Kazanamayacaklarını kendileri de biliyor zaten…
Son sözüm ise şu olsun: İstanbul Ankara’dan, yani Cumhuriyetimizin, ülkemizin başkentinden yönetilir, küresel zalimlerin/emperyalistlerin merkezlerinden değil…