İstanbul'un üzerinden radyasyon bulutları geçti!

Hepimizin bildiği gibi maddenin yapı taşı atomdur. Atom ise proton ve nötronlardan oluşan bir çekirdek ve çekirdeğin etrafında dönen elektronlardan oluşmaktadır. Eğer herhangi bir maddenin atom çekirdeğindeki nötronların sayısı proton sayısından fazla ise çekirdekte kararsızlık oluşur ve fazla nötronlar parçalanır. Bu parçalanma sırasında ortaya alfa, beta, gama adı verilen ve çıplak gözle görülmeyen ışınlar çıkar. Bu ışınlara “radyasyon” denir. İnsan sağlığı açısından tehlikeli (Rutenyum-106) radyoaktif izotop maddesini içeren bulutların, kimsenin ruhu bile duymadan İstanbul ve Trakya bölgesinin üzerinden geçerek Avrupa’ya ulaştıkları ortaya çıktı. Bulutların izlediği güzergahın haritası yayınlandı. Radyasyon nedir? İstanbul'dan neden radyasyon bulutları geçti? Radyasyonun zararları nelerdir? Detaylar haberimizde...

Radyasyon ilk çağlardan beri vardır ancak insanlığın radyasyonu keşfetmesi 1896’da Fransız fizikçi Henri Becquerel’ın uranyum tuzunun ışınlar yaydığını fark etmesiyle gerçekleşmiştir. Teknolojinin ve sanayinin gelişmesiyle de uranyum elementi kullanılmaya başlanmış ve radyasyonun etkileri giderek artmıştır. Radyasyon bulutlarının İstanbul ve Trakya bölgesinin üzerinden geçerek Avrupa’ya ulaştıkları ortaya çıktı. Bulutların izlediği güzergahın haritası yayınlandı. Radyasyon nedir? İstanbul'dan neden radyasyon bulutları geçti?? Radyasyonun zararları nelerdir? Detaylar haberimizde...

29 Eylül tarihinde ilk önce İtalya, Avusturya ve Almanya’da tespit edilen, ardından 6 Ekimde Fransa Nükleer Güvenlik Enstitüsü (IRSN) tarafından doğrulanan ve 1986 Çernobil faciasında olduğu gibi paniğe yol açan aşırı dozda radyasyonlu bulutların büyük olasılıkla Rusya kaynaklı oldukları tartışılmaya devam ediliyor. Türkiye açısından işin vahim boyutu ise dün yeni ortaya çıktı. İnsan sağlığı açısından tehlikeli (Rutenyum-106) radyoaktif izotop maddesini içeren bulutlar kimsenin ruhu bile duymadan İstanbul ve Trakya bölgesi üzerinden geçerek Avrupa’ya ulaştıklarının haritası yayınlandı.

ESRARENGİZ RADYASYON BULUTLARI İSTANBUL'UN ÜZERİNDEN GEÇTİ

Hürriyet'in haberine göre, radyasyonlu bulutların bir ayı aşkın sürede izlediği güzergahı gösteren harita Rusya Meteoroloji Dairesinin ölçüm verilerine dayanılarak hazırlandı ve Rus basını tarafından kamuya sunuldu. Hazırlanan haritaya göre en yüksek radyasyon Eylül ayı ortalarında ilk önce Rusya’nın Ural dağları doğusundaki Çelyabinsk ile Ozersk kasabalarında tespit edilmişi. Bu iki kasabada Rusya’nın nükleer artıklarını işlemden geçirdiği “Mayak” adlı iki fabrikası bulunuyor. Ardından Rusya’daki bir dizi şehr ve kasaba üzerinde geçerek Karadeniz kıyısına ilen bulutlar doğrudan İstanbul boğazına yönelmiş. Rüzgarın yönü değiştiği için Akdeniz istikameti yerine Trakya bölgesine dönüş yapan bulutlar buradan sırasıyla Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan ve Hırvatistan üzerinden İtalya, Avusturya ve Almanya’ya kadar ulaşmış.

RUS YETKİLİLER SESSİZLİĞİNİ KORUYOR

“Açık Rusya” İnternet haber sitesinde yayınlanan radyasyonlu bulut haritasıyla ilgili resmi Rus makamları ise hala sessizliğini koruyor. Başlangıç noktası olarak adı geçen Çelyabinsk ile Ozersk kasabalarında nükleer artık işleme fabrikalarının sahibi “Rosatom” şirketi bahsedilen tarihlerde hiçbir vukuat yaşanmadığı savunmaya devam ediyor. Ancak Rusya’nın Meteoroloji Kurumu olay patlak verdiği ilk günlerde Çelyabinsk bölgesinde 900 misli daha yüksek radyasyon ölçümleri yapıldığını ilan etmişti. Halkı sakinleştiren ek açıklamada ise “Rutenyum-106 izotop maddesi Uranyum gibi uzun ömürlü değil. Süratle parçalandığı için insan sağlığına zarar vermeden kendiliğinden yok oluyor”.

ESRARENGİZ RADYASYON BULUTLARI İSTANBULUN ÜZERİNDEN GEÇTİ

Rusya hükümeti konuyla ilgili açıklama yapma gereği duymadığı için sadece basın olayın izini sürmeye devam ediyor. Uzmanların çoğu radyasyon kaçağının nükleer santralde olamayacağını dile getiriyor. Nükleer santralde kaza yaşanmış olsaydı havada sadece “Rutenyum-106” değil, birçok başka tehlikeli maddenin de gözlenmesi gerektiğini söylüyorlar. Akla en yatkın şıkların başında olayın kazara Çelyabinsk şehri yakınındaki “Mayak” fabrikasına işaret ediyor. Burada 1000 dereceye yakın sıcaklıkta tehlikeli maddeler cam ile kaplanarak ardından çelik kaplara yerleştiriliyor. Rutenyum’un koruyucu cam tabakasıyla bütünleştirilmesi işlemi sırasında teknolojik süreçten sapma yaşandığı için kaçağın atmosfere karıştığı varsayımı üzerinde duruluyor.

Tedirgin edici hadisenin en vahim sorusu ise “Rusya yönetimi neden tıpkı Sovyet döneminde olduğu gibi küçük de olsa kaza meydana geldiğini çıkıp açıklamıyor?”

RADYASYON NEDİR?

Hepimizin bildiği gibi maddenin yapı taşı atomdur. Atom ise proton ve nötronlardan oluşan bir çekirdek ve çekirdeğin etrafında dönen elektronlardan oluşmaktadır. Eğer herhangi bir maddenin atom çekirdeğindeki nötronların sayısı proton sayısından fazla ise çekirdekte kararsızlık oluşur ve fazla nötronlar parçalanır. Bu parçalanma sırasında ortaya alfa, beta, gama adı verilen ve çıplak gözle görülmeyen ışınlar çıkar. Bu ışınlara “radyasyon” denir.

Malesef günümüzde doğal olarak ya da teknolojik gelişmeler sonucu üretilen bir çok cihaz radyasyon yaymaktadır. Radyasyon yayan bu maddelere ise radyoaktif madde denir. Biz hiç farkında olmadan organlarımız, dokularımız sürekli olarak radyasyonla etkileşime girmektedir. Bu etkileşim bazen gözle görülür durumlarda olurken bazen de hiç haberemiz olmadan vücudumuzu etkilemektedir.

Radyasyon, dalga, parçacık veya foton olarak adlandırılan enerji paketleri ile yayılan enerjidir ve daima doğada var olan, birlikte yaşadığımız bir olgudur. Radyo ve televizyon iletişimini olanaklı kılan radyodalgaları, endüstride kullanılan x-ışınları ve güneş ışınları günlük hayatımızda alışkın olduğumuz radyasyon çeşitleridir.

Radyasyon ilk çağlardan beri vardır ancak insanlığın radyasyonu keşfetmesi 1896’da Fransız fizikçi Henri Becquerel’ın uranyum tuzunun ışınlar yaydığını farketmesiyle gerçekleşmiştir. Teknolojinin ve sanayinin gelişmesiyle de uranyum elementi kullanılmaya başlanmış ve radyasyonun etkileri giderek artmıştır.

RADYASYON ÇEŞİTLERİ

A.İyonlaştırıcı Radyasyon: Girdiği ortama iyonları ayrıştıran radyasyonlara denir. İki tip iyonlaştırıcı radyasyon vardır;

1) Elektromanyetik radyasyonlar: Gama (Y) ve X ışınları elektromanyetik radyasyonlardır. Bunlar yüksek frekanslı görünen ışık ve radyo dalgaları gibi elektromanyetik dalgalardır ve dalga boyları çok küçük olmasına rağmen enerjileri yüksektir.

Gama (Y) Işınları: Manyetik alanda sapmadıkları için belirli bir elektrikle yüklü değillerdir. Gama ışınları elektromanyetik dalgalardan meydana gelmiştir. Radyoaktif bozunmalar ya da nükleer reaksiyonlar sonucu oluşan kararsız atom çekirdeklerinden yayılan bir çeşit elektromanyetik ışınlardır.
X Işınları: Hızlandırılmış yüksek atom numaralı elektronlar hedef seçilen atomların çekirdeklerine yaklaştıklarında, yavaşlamalar olur. Bu yavaşlamalar sonucu x ışınları oluşur.
2) Parçacıklı Radyasyon:

Alfa (α) Işınları: (+) yüklü parçacıklardan oluşur. Bu yöndeki çalışmalar alfa ışınlarının artı yüklü helyum çekirdeklerinden (He++) meydana geldiğini göstermiştir. Bir kağıt parçası veya cildimiz tarafından durdurulabilir.
Beta (β) Işınları: (+) ve (-) elektrik yüklerinden meydana gelmişlerdir. İnce bir su,metal levha yada cam tabakası bu elektronları durdurmak için yeterlidir.
Alfa ve beta ışınları atomun çekirdeğinden kaynaklanan radyoaktif ışınlardır. Her iki ışın da belirli bir kütleye sahiptir. Alfa ve beta ışınları kütleleri ve elektriksel yüklerinden dolayı, X ve gama ışınlarına göre, maddelere daha az nüfuz ederler. Ancak, bu ışınların iyonlaştırıcı etkileri daha fazladır. Nötron ve proton ise kütleleri alfa ışınlarının dörtte biri kadar olan nükleer taneciklerdir. Çeşitli nükleer reaksiyonlar sırasında çekirdekten kopan nötron ve protonlar insan sağlığı için en tehlikeli radyasyonlardır. Özellikle nötron, elektrik yükü olmadığından çok büyük nüfuz etme özelliğine sahiptir. Radyoaktif ışınların insan vücuduna etkisi bu ışınların hareketleriyle ilgilidir.

Serbest Nötronlar: Bunlar radyasyonla oluşan yüksüz parçacıklardır.Bu nedenle her maddeye kolayca girebilirler.Bunların doğrudan iyonlaştırıcı özellikleri yoktur. Ancak bu serbest nötronların,girdikleri maddelerin nötronları ile etkileşimleri sonucu, α β γ ve x ışınları gibi ışınımlar oluştururlar. Bu ışınlar ise etkileşme sonucu girdiği maddenin atomundan koparak iyonlaşmayı gerçekleştirir.

B.İYONLAŞTIRICI OLMAYAN RADYASYONLAR:

1.Optik Radyasyonlar:

Ultraviyole ışınları: Asıl kaynağı güneştir. UV ışınları güneş tam doğarken bolca yayılmaktadır. UV ışınları beyaz elbise giyilerek engellenebilir. Bazen bu ışınlar kar veya kumdan yansıyarak kar ve güneş körlüğü yapabilir. UV’nin derine inmesi (giriciliği) az olduğu için büyük oranda deri ve gözleri etkilemektedir. Bu nedenle deri kanserlerinin %80’i UV ışınlarından kaynaklanmaktadır.

2.EMR Nitelikli Radyasyonlar: Radyo dalgaları, mikrodalgalar, mobil ve cep telefonları, radyo FM ve TV vericileri, radarlar, trafolar, bilgisayarlar, akım taşıyan kablolar bu gruba girmektedirler.

RADYASYONUN ZARARLARI

28Yukarıda bahsettiğimiz iyonlaştırıcı radyasyon, hücrenin genetik materyali olan DNA’yı parçalayabilecek kadar enerji taşımakta ve DNA’nın parçalanmasıyla hücreler ölmektedir. Bunun sonucunda doğal olarak dokular zarar görür ve kansere yol açabilir.

Çevreye rastgele atılan radyoaktif maddeler insan, hayvan ve bitki sağlığına olumsuz etkiler yaparak çevreyi ve ekolojik dengeyi bozmaktadır. Ayrıca radyasyon canlıda genetik değişikliklere ya da vücutta kalıcı değişikliklere sebep olabilir. Radyasyonun etkileri cins, yaş ve organa göre değişmekle birlikte, çocuklar ve gelişme çağındaki gençlerde genellikle gözü etkileyerek görme bozukluğu, katarakt gibi rahatsızlıklara neden olmaktadır.

Radyasyonun etkileri zamanla ortaya çıkmaktadır. Geçmişte yapılan nükleer silah denemelerinden dolayı radyoaktif maddelerle yüklenmiş toz bulutları, atmosferin yüksek tabakalarına ve stratosfere yerleşerek, radyoaktif yağışlar halinde yavaş yavaş yeryüzüne inmekte ve çevrenin, özellikle yüzeysel suların kirlenmesine sebep olmaktadır.

Radyasyonun çevreye zararları sınır tanımaksızın yayılmakta ve kilometrelerce uzağa etki etmektedir. En basit örnekle Ukrayna'daki Çernobil kazası sadece Ukrayna'da oluşan bir kaza olarak kalmamış birçok bölgeyi etkilediği gibi Karadeniz bölgesini de etkilemiştir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan canlı yayında önemli açıklamalar Kemal Can Serveti Ne Kadar? Can Holding Şirketleri Nelerdir? Asıl soru bu: Türk medyasını kim yönetiyor?
Sonraki Haber