İşte Doğan Grubu'nun 'kriptolaşma' serüveni...

Akademisyen İdris Kardaş ahaber.com.tr'de kaleme aldığı köşe yazısında referandum sürecinde izlenen son algı operasyonu yöntemlerini masaya yatırdı.

Son günlerde İrfan Değirmenci ve Orhan Pamuk üzerinden gündeme getirilen "muhaliflere baskı yapıldığı ya da işlerinden kovuldukları" yönünde algı operasyonunun dinamiklerini okurları ile paylaştı.

Doğan Grubu'nun bu yöndeki haberleri belli bir amaca yönelik olarak servis ettiğini savunan Kardaş, "Çarpıtacak ya da uyduracak bir baskı olmayınca kendileri üretmeye başladılar" diye yazdı.

İşte o köşe yazısı;

* Yalandan hayır gelmez

Referandum süreci başladı. Nasıl devam edeceğiz? Hayır cephesinin en önemli aktörü CHP ve bazı medya grupları yalanlarla süreci başlattılar. Daha da kötüsü yalan için bir zemin yoksa da kendileri bir olay üretip, o olay üzerinden yalanlarını sürdürüyorlar. En son kovulan bir sunucu ve Orhan Pamuk röportajı olayları kurgu dalında önemli ödüller alabilecek nitelikteler.

İlki, hainlik üzerinden tartışılan yalan. Son günlerde çoğu televizyon kanalında, çoğu yazıda, bazen sokakta, kahvede, otobüs ya da apartman yönetim toplantılarında en çok duyduğumuz cümle şu; "Ben hayır diyeceğim. Hain değilim. Kimse bana hain diyemez."

O halde birlikte bakmak şart oldu. Referandumda kullanacağı oya göre kim kime hain demiş?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 5 Ocak'ta Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi'nin temel atma töreninde yaptığı konuşmada "Evet' oyu verenler vatan hainidir."

CHP Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil, 9 Ocak'ta Twitter hesabından; "Bu anayasa halktan geçmez. Çünkü Anadolu insanı Cumhuriyete ihanet etmez."

CHP İstanbul Milletvekili Eren Erdem ise Rıdvan Dilmen'in başlattığı evet diyorum kampanyasına karşı 24 Ocak'ta Twitter hesabından "Bazı troller evet kampanyası başlatmış. Alayınız hainsiniz."

Hainlik tartışması böyle başlamış. Ancak örneklerde de görüldüğü üzere "evet" diyenlere hain denerek başlamış. Hatta birini CHP'nin Genel Başkanı demiş. Sonuç ortada. Bu arada ne evet ne de hayır diyen, hain değildir elbette. Bunu, ayrıca ifade etmek zorunda hissetmem bile absürt.

Gelelim şiddet ve tehdit konusuna. Yine bazı televizyon programlarından ve bazı köşe yazarlarından başlayarak, az da olsa kahvelere, sıkışık otobüslere ve olmazsa olmaz apartman toplantılarında gündem maddesine düşen "Hayır diyenler tehdit ediliyor. Korkuyoruz." söylemleri.

Birlikte bakalım yine. Kim nasıl tehditler yapmış?

Biraz araştırdığınızda karşınıza yine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu çıktığını görüyorsunuz. Hayır kampanyasının en önemli aktörü o nihayetinde.

Kılıçdaroğlu: Sen başkan olamayacaksın kardeşim. Milletin kanında boğulacaksın kanında. (23 Şubat 2016)

Kılıçdaroğlu: Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden gerçekleştiremezsiniz. (11 Mayıs 2016)

Kılıçdaroğlu: Başkanlık olmazsa kan durur. (18 Aralık 2016)

Referandumu yalanlarla ve algılarla kazanacağını düşünen sadece CHP değil. Medya da yalan haberleri kullanarak oluşturacakları algılarla kendi istedikleri yönde bir sonuç çıkacağını sanan diğer bir kesim. Birkaç örnekle bakalım.

Adıyaman'ın Sincik ilçesi Çatbahçe köyüne bağlı Çavçük mezrasının, bağlı bulunduğu Çatbahçe köyünden ayrılması için yapılan referandumda kavga çıkmış. Cümleyi haber metininden direk aldım, farkındayım okunması zor. Ama olay bu. Peki bu kavga, medyada nasıl yer buldu, bakalım.

Sosyal medya hesaplarından olayı duyuran CNN Türk, Hürriyet ve T24.

CNN Türk: Referandum kavgasında kan aktı. Çok sayıda yaralı ve gözaltı var.

Hürriyet: Adıyaman'da "referandum" kavgası. 10 yaralı.

T24: Adıyaman'da "referandum" kavgası: Yaralılar ve gözaltılar var.

Bu haberleri yapan medya grupları, haberi ilk gören herkesin aklına anayasa referandumu geleceğini hesap edememiş olamazlar. Tamam kabul ediyorum naif bir cümle oldu. "Hesap edememişler"in ötesinde, amaçları herkesin aklına anayasa referandumunu getirmek. Referandum sürecinde, şiddet eylemleri oluyor algısını, yanılgısını çoğaltmak. Kaç kişinin aklında, Adıyaman kavgası anayasa referandumu yüzünden oldu, diye kaldı bilmiyoruz nihayetinde.

Uzadı ama bitiriyorum. Bitirdim. Bitirdim. Ama şunu söylemeden bitirmeyeceğim diyen Barolar Birliği Başkanı geldi gözümün önüne.

İrfan Değirmenci ile Orhan Pamuk vakaları da son derece ibretlik. En başta da söylediğim gibi kurgu dalında uluslararası ödüller alırlar. Kimi medya grupları artık söyleyecek yada çarpıtacak hikaye bulamayınca, kendi hikayelerini kendileri yaratmaya başladılar.

Son örnekte sunucusunu "hayır dedi" diye kovduğunu iddia eden bir medya grubu var. Amacı açık. Ülkede "hayırcılara" baskı var diye düşündürtmek. (Yeri gelmişken söyleyeyim. Eskiden başarılı oldukları olmuştur ama artık düşündürtmek istediklerini düşünmüyor kimse) Yeterince uluslararası kamuoyu oluşmayınca, bu kez sahaya Nobel ödülü almış Orhan Pamuk'u sürüyorlar. Kendisi ile röportaj yapıp, sonra yayınlamıyorlar.

Orhan Pamuk da bir açıklama yapıyor. Ama bu açıklama sahte bir sansüre uğramıyor bu kez. Yayınlanmayan röportajında, nedenleriyle birlikte "hayır" dediğini ifade ediyor. Tıpkı her gün yüzlerce kanaat önderi, yazar, televizyoncu, apartman yöneticisinin hiçbir baskı hissetmeden, oyunun rengini açıkladığı gibi Orhan Pamuk da görüşlerini serbestçe açıklamış. Ancak röportaj yaptığı gazete, onunkini yayınlamamış.

Dedim ya, çarpıtacak ya da uyduracak bir baskı olmayınca kendileri üretmeye başladılar. Türkiye ilk kez bununla da tanıştı. Umarım bu çok zekice olduğunu düşündükleri stratejileri için çok fazla kişinin ekmeğiyle oynamazlar. Çünkü referandum için New York Times, Guardian, AB, NATO, AİHM oy kullanmayacak. Yazık etmesinler emekçilerine.

Gözler bugün Beştepe'de: İşte AK Parti kulislerinde konuşulan rakam! MGM, İstanbul dahil çok sayıda kent için saat verdi! İŞ TURKCELL
Sonraki Haber