İYİ PARTİ’NİN DİLEMMASI…

Altılı Masa ile ilgili çok yazıp çizdim. Kanaatim bellidir. Makul değildi, mantıklı değildi.

Pragmatikti.

Türkiye’nin yararına da değildi.

İstenileni veya umulanı vermesinin imkan ve ihtimali de yoktu.

İyi Parti şayet HDP’yi görmezden gelir, desteğine mukabil onlara hükümet halinde birtakım sözler verilip tutulmasına izin verirse belki netice alınacak bir vaziyet vardı.

Nitekim tatlı su solcuları, lümpenler, eski Marksist şimdiki liberaller, bölücü-etnikçi tipler arasında muazzam bir heyecan dalgası yaratan bu ittifakta en sıkıntılı olan parti açıkça İyi Parti idi.

İyi Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener, ittifakın adayı olarak Ekrem İmamoğlu’nu düşünüyordu ve bu konuda kendisine göre bir ilkesel tavır almıştı: Kendisi adaylıktan feragat ediyor, diğer liderlere de bu konuda örnek olmak istiyordu. Aslında mesaj açıkça Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na idi. Ona “Sen de aday olma!” çağrısı idi bu.

Kanaatimce Mansur Yavaş sadece ürün çeşitlendirme veya dolgu idi. O da bunu görüyordu.

Ancak bu açık çağrıya Sayın Kılıçdaroğlu her seferinde aday olmayı kesinlikle düşündüğünü gösterecek netlikte cevaplar verdi. Aday açıklaması bu nedenle mütemadiyen geciktirildi. Arada birbirlerine yönelik parti alt kademelerinden üstlere çıkan göndermelerle bu durumu bir hayli anlaşılır hale getirdiler.

Nihayet seçimin kesinlikle 14 Mayıs’ta yapılacağı hususu netleşince yine toplandılar ve bu kez isimler üzerinde bir uzlaşma alanı aradılar. Mamafih uzlaşma alanı bir “dayatma” biçimine dönüşmüş olmalı ki, masanın iki büyük partisi birbirinden ayrıldı. Diğerlerinin masada kalmalarının çok bir önemi yok çünkü demokrasilerde masada oturmak değil, oyu ile konuşmak mühimdir. İş oy noktasına gelince masada Kılıçdaroğlu lehine oy kullanan dört partinin seçimde onu seçtirebilme kabiliyetinin olup olmadığı izahtan varestedir.

Gelinen bu aşamada İyi Parti linç edilmektedir. Haklılar mı? Bu kısmı iki farklı boyutta ele alınmalıdır.

İlki İyi Parti’nin masaya sunduğu adaylar her ne kadar kendilerinin desteği ile seçilmiş kişiler olsa da CHP’li belediye başkanlarıdır ve orada genel başkanları kendi adaylığını ortaya koymakta ve doğal olarak da onların adaylığını veto etmektedir. Buna hakkı da gücü de vardır. İyi Parti kanaatimce siyasi etik ve nezaket ile bağdaşmaz bir öneri ile masaya gelmiştir.

İkinci olarak, masada bulunan her partinin genel başkanın oyunu en baştan eşit olarak kabul etmek vahim bir yanlıştır. Oyu olmayan kimseleri masaya oturtmak ve eş yetkili kılmak zaten demokrasi ile bağdaşmaz. Bu da siyasi etik ile bağdaşmaz. Ancak esas demokrasiye inançla ters düşer.

Şimdi masa, HDP ile ilişkileri çok daha rahat bir şekilde legalize etmek, öne çıkarmaktan başka bir şey düşünmemektedir. Böylece seçimi ikinci tura bıraktırmak ve ikinci turda Kılıçdaroğlu’nu mecburen seçtirmek hesaplarındadır.

Bazı İyi Parti’liler de bunu ima eden tweetler atmakta, kendilerine yönelik linç kampanyası yürütenleri uyarmaktadır.

Şurasından emin değilim, acaba bu ana kadar giden gerginlik süreci kontrollü müdür?

HDP’yi ilk turda ve nasıl olsa geleceği düşünülen İyi Parti oylarını ikinci turda Sayın Kılıçdaroğlu ile buluşturmak ve kazanmak için mi bu kavga kıyamet görüntüsü verilmektedir?

Şayet hesap bu ise, bilinmelidir ki İyi Parti şimdikinden daha güç bir durumda kalacak, kendisine oy verecek pek çok insanın güvenini sarsacaktır.

Yine bilinmelidir ki, siyasette partilerin aldıkları/alacakları oyları yanyana getirip bir başkası için matematiksel işlemlerle netice alınmaz. Bunlar tecrübe ile sabittir. Hatta Sayın Meral Akşener kendi Cumhurbaşkanlığı adaylığında da bunu deneyimlemiştir. Partisinin altında bir oy almıştır.

İyi Parti açısından masadan kalkmak doğru bir davranıştır, trol tepkilerine kulak asmamalıdır ama adaylık konusunda yaptığı öneriler doğru değildir. Keza, bunu görmüştür. Masayı devirmeyi göze aldıkları isimler kendileri için CHP’yi yuva olarak seçmişlerdir. Daha da geç olmadan, İyi Parti değerlerine yönelmeli ve adaylığı dahi yüksek onurlu bu makam için parti içinden bir ismi çıkarmalıdır.

Tüm yazılarını göster