“Dünyayı kadınlar yönetiyor. Göçmenler yönetiyor. Sen feminist! Kıllı suratlı! Mangina! ‘Ben feministim’ diyor. Sen zayıfsın. Taş*klarını kes ve bırak dünyayı kadınlar yönetsin.”
Bu kadar mı? Değil tabii ki!
“Neden dünyanın a*** konuldu? Çünkü feminist ve göçmen dolu. Neden benim ülkemin a*** konuldu? Çünkü feminist ve göçmen dolu.”
Londra’nın zenci mahallesi Brixton’da beyaz bir İngiliz yukarıda okuduğunuz ırkçı, seksist ve yabancı düşmanı cümleleri bir McDonald’s restoranında dün haykırıyordu. Dünyayı, medeniyeti beyaz adamın kurduğunu da iddia ediyordu.
Irkçılığı ve yabancı düşmanlığıyla ilgili olarak, kendi sömürgeci tarihine ve bugününe baksın ve sonra konuşsun, demek yeterli.
Böylesi bir kadın düşmanlığı geliştirmek için nasıl bir hayat yaşadı acaba?
***
Türkiye’de ise bir tane hoca çıkmış; kadının yolda, pazarda ortada yürümesinin dinen caiz olmadığını anlatıyor. Ortada yürürse kadının memeleri (hoca göğüs diyor ama ben organın doğru adını yazmayı tercih ediyorum) dahil çeşitli uzuvlarının erkeklere sürtünebileceğini, bunun erkekleri tahrik edeceğini söylüyor.
Herkes adına konuşmak istemem ama beyefendi, emin olun hiçbir kadın size hiçbir uzvunu sürtmez, sürtmek istemez; müsterih olun.
***
Arizona Phoenix’te 10 yıldır bitkisel hayatta bulunan bir kadın doğum yaptı.
Yanlış okumadınız. Bir klinikte yatan kadına muhtemelen hastane personelinden biri tecavüz etti. Üstelik doğuma kadar kadının hamile olduğunu anlaşılamamış.
Polisin araştırdığı olay, Kızılderili kadının ailesini de perişan etmiş.
Kliniği işleten Haienda HealthCare isimli şirketin CEO’su skandal üzerine istifa etmiş.
Bir yanda erkeğin akıl almaz saldırganlığı ve zulmü, diğer yanda bitkisel hayattayken bile dünyaya bir can getirebilme fonksiyonunu yitirmeyen kadın bedeni…
Kolay değil kadın olmak, o bedeni taşımak… Ancak kadın dayanabilir biyolojinin getirdiği ağır döngülere, acılara; omuzlara yüklediği ayarsız sorumluluklarla ‘kadın düşmanı’ ismini alması gereken toplumun gaddarlığına…
Erkeklere doğum sancısı verilen araştırmaları duymuş muydunuz? Çoğu erkek 30 saniyeden çok dayanamadı, önemli bir kısmı ise baygınlık geçirdi.
***
Kadına yapılan zulüm de bitmiyor hakaret de!
Bitmiyor!
O erkekler ki çok değil bundan 50 yıl önce kadınların maraton koşmasına bile karşıydı. Boston’da Kathrine Switzer’ın maraton koşmasını hem erkek atletler hem de gözü dönmüş görevliler engellemeye çalışmıştı. Utanç fotoğraflarına uzun uzun bakmalı her erkek ve kadın haklarının nasıl kazanıldığını umursamayan her kadın.
Kadın ve erkek eşit mi?
Değil tabii ki! Fiziksel olarak üstünsün benden. Evet, bedenin daha iri, daha güçlüsün. Evet, bir yumrukla beni devirebilirsin. Ama mesele bu mu?
Kadının ve erkeğin eşitliği ahlaki ve hukuki bir mesele… Yoksa beraber koşardık 100 metreyi, 1000 metreyi.
***
Dün ilginç bir gündü. Kadın düşmanlığının şahlandığı günlerden biriydi.
Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi’nin Sosyal Psikoloji 1 ders kitabındaki sorular haber oldu.
Hangi mesleğin kadının evde yaptığı işlerle uyumlu ve evdeki sorumluluklarını aksatmayacak nitelikte olduğu, hangi özelliğin ve işin kadını daha çekici yapacağı soruları vardı kitapta.
Ankara’daki bir ortaokulun müdürü ise kadınların topuklu ayakkabı giymesini yasakladı.
Biri çıkar kadının çalışma hayatında yer almasının işsizliğin en büyük nedeni olduğunu anlatır, biri çıkar hamile kadınlar sokakta gezmesin diye buyurur.
Bu kadınlar size ne yaptı da böylesi kadın düşmanı oldunuz, meraktayım.
Bazen diyorum ki bu dünyadaki bütün kadınlar gitse de burada erkek erkeğe bir başınıza kalsanız…