Barış Pınarı Harekatı beş gün süreyle durduruldu. ABD Başkan Yardımcısı başkanlığında gelen heyet ve Türk heyeti arasında varılan 13 maddelik bir mutabakat çerçevesinde hedeflenen Suriye sınırlarımız boyunca 30 km derinlikli bölge üzerinde net bir çerçeve çizildi.
Her kafadan bir ses çıkıyor: Kazanan kim?
Ekim ayının başında Türkiye, çok kararlı mesajlarla ABD ile ortak devriyeden bir netice çıkmaz ise kendi göbeğini keseceğini, askeri harekatı başlatacağını söylüyor, içerden ve dışardan muhtelif sesler “Ortadoğu batağına saplanmaktan” bahsediyordu.
Ekranlar yerli yabancı uzmanlardan, görüş ve demeç açıklayanlardan geçilmediği için herkeste bir kafa karışıklığı, bilgi kirliliği ve endişe vardı. 9 Ekim günü TSK, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın emri ile harekatı başlatıp çok kısa bir süre içinde ABD destekli PYD teröristlerini darmadağın etmeye başlayınca tüm dünyadan Türkiye’ye yönelik “operasyonu durdurun” tazyikleri başladı. Bir haftalık süre içinde bölgede artık TSK’ya karşı koyacak bir güç olmayacağı anlaşıldı.
Ortadoğu bataklığına Türkiye’nin itildiği iddialarını dile getirenler şimdi beş günlük süre ile operasyona ara verilmesine yönelik anlaşmayı eleştiriyor…
Sınırımızın tam karşısında muhtelif noktalarda terörist yapılanma bayrak gösterme uğraşındaydı, ülkemize mütemadiyen tacizlerde bulunabiliyordu.
Bir devlet hedefleri vardı, varlığı tartışmalı Suriye rejiminin ABD destekli bu güce karşı yapabileceği bir şey görünmüyordu.
ABD, az sayıda askeri ile terörist yapılanma üzerinden bölgede ciddi bir yer tutmuş ve bunu sürekli kılabilmek için tırlar dolusu silah ve mühimmatı bu örgüte aktarıyordu. Sadece silah ve mühimmat desteği ile kalmıyor bir de bunları eğitiyordu.
Türkiye dört milyonu aşkın Suriyeli mülteci yükü içinde iken, önerdiği güvenli bölgeye itiraz ediliyor, ülkelerine sığınmacı istemeyen ülkeler taahhüt ettikleri yardımları göndermiyordu.
DAEŞ militanları, PKK ve uzantısı YPG elinde koalisyon ortaklarına karşı bir koz halinde idi ve varlıklarını sürdürme gerekçesi olarak bunlarla mücadele ettiklerini ileri sürüyorlardı…
Daha madde madde bunları uzatmak mümkün…
Peki ne oldu?
Türkiye giremez dedikleri Fırat’ın doğusuna girdi.
Kurulamaz dedikleri güvenli bölgeye en fazla itiraz eden ABD dahil herkesi razı etti.
PKK ve uzantıları büyük darbe yedi, öyle eğit donat ile ordu olunamayacağını, TSK karşısında kağıttan kaplandan başka bir şey ifade etmediklerini onları besleyip büyütenler dahil herkes gördü.
Kendilerince kuracakları devletin sınırları olarak değerlendirdikleri her alandan çıkıyorlar.
Komün yönetimleri çöktü.
Türkiye sınırı boyunca paçavralarını göndere çekecekleri bir santimetrekarelik bir alan kalmadı.
Muazzam kayıplar verdiler.
Arkalarına bakmadan kaçtılar.
Kaçarken kendilerine tırlar dolusu bırakılan silah ve mühimmatı da bıraktılar.
Şimdi güvenli bölge dışına çıkarken anlaşma gereği her türlü silah ve teçhizatlarını bırakarak çıkmaya mecburlar.
DAİŞ ile mücadele etmedikleri, koz olarak kullandıkları bu süreçte anlaşıldı.
Soruyu şimdi bir daha soralım: Kazanan kim?
Ya beş gün içinde çıkmazlarsa, güvenli bölge olarak tanımladığımız yerden çıkmazlarsa…
Onu da artık kendileri düşünsün.
Türk milleti şakası olmadığını gösterdi.