Rahmetli Okay Gönensin, nur içinde yatsın, pazar günleri Sadi Şirazi’den hikayeler yazardı köşesinde…
Yazdığı tüm gazetelerde devam ettirdi bu geleneğini…
Sadi Şirazi okuma alışkanlığı da bana işte onun bu yazılarından geçti…
Elimin altında, yakınlarda her zaman ‘Bostan’la, ‘Gülistan’ bulundururum…
Ne zaman yürek efkar burcuna girmeye başlar, gönül teli hüzzamdan yana çalar, kapatırım kendimi dünyaya Şirazi okurum…
‘Kendinle mutluysan kimseyle derdin olmaz’ demiş Doğu’nun büyük alimi…
Son günlerde bende de tamamen bir kendi kendine olma hali…
Hayat müsaade etse bütün günümü evde, odamda ve hatta hiç çıkmamacasına yatakta geçireceğim…
Tıpta ‘klinomani sendromu’ diyorlarmış bu halet-i ruhiyeye…
Yakınlarım bana pek çaktırmamaya çalışıyorlar ama kaçmıyor gözümden tedirginlikleri, endişeleniyorlar biliyorum halime…
Depresyona dönüşmesinden korkuyorlar bu münzevi iklimin…
Ama gayet mutluyum ben kitaplarımla, anılarımla, filmler, şarkılar, diziler ve kendi kendime geleceğe dair kurduğum hayallerim, hiç biri gerçekleşmeyecek planlarımla…
Belki bütün yılın üzerimde biriken yorgunluğu, belki hala insanlardan bir şeyler bekliyor olmanın hayal kırıklığı…
Oysa bin kere de tembih ettim kendime, kimseden hiçbir şey bekleme diye…
Ama yaşıyoruz işte insanlar arasında çare yok, tüm tembihler nafile…
Şimdi gri, karanlık bu kış öğlesinde, sizlerle hasbıhal ettikten sonra yine kitaplarıma, hatıralarıma, kendi küçük dünyama döneceğim…
İlk defa bir yeni seneye bu kadar heyecansız ve tatsız giriyorum hayırlara çıksın…
Madem Şirazi’yle başladık yazıya, yine onun bir sözüyle bitireceğim…
‘Ya unuttuğun kadar özgürsündür, ya da unutamadığın kadar esir…’