Pakistan ve Hindistan arasında dördüncü savaşın ayak sesleri iyice hissedilmeye başlandı. Son savaş 1999 yılında yine Cammu Keşmir meselesi yüzünden gerçekleşmiş ve pek çok insanın hayatına mal olmuş idi.
Bilindiği üzere, Hindistan, 5 Ağustos'ta yarım asırdan uzun süredir Cammu Keşmir'e ayrıcalık tanıyan Anayasa'nın 370'inci maddesini iptal ederek bölgenin özel statülü yapısını ortadan kaldırmıştı.
Hindistan'da Cammu Keşmir'i iki birlik toprağına ayıran "Cammu ve Keşmir'in Yeniden Yapılandırılması Teklifi" önce federal parlamentonun üst kanadı RajyaSabha'da (Eyaletler Meclisi), daha sonra da federal parlamentonun alt kanadı Lok Sabha'da (Halk Meclisi) kabul edilmişti.
Alınan kararı kınadığını açıklayan Pakistan yönetimi, Hindistan ile diplomatik ilişkilerin seviyesini düşürme kararı almış ve Hindistan'dan İslamabad'daki büyükelçisini geri çekmesini istemişti.
Pakistan, Hindistan'ın Cammu Keşmir'e ayrıcalık tanıyan anayasa maddesini iptal ederek bölgenin özel statülü yapısını ortadan kaldırması üzerine bu ülkeyle ticari ilişkilerini de resmi olarak askıya almıştı.
Maalesef çok uzun bir süreden beri küçük çekişmeler dışında böylesine büyüme istidadı göstermeyen sorunu kaşıyan Hindistan Başbakanı Modi oldu.
Modi, ırkçı düzeyinde bir Hindu milliyetçisi olarak tanınan siyasetçi. Hal böyle olunca bölgede barış ve huzur kalmıyor. Pakistan Başbakanı İmran Han’ın Modi ve Hindistan politikalarını hedef alan şu tweeti de bu bakımdan önemli ve anlamlı: "Faşist, Hindu Üstüncüsü (Narendra) Modi hükümeti bilmelidir ki, ordular, militanlar ve teröristler üstün güçler tarafından yenilgiye uğratılabilse de tarih bize, bir ulusun özgürlük mücadelesinde bir araya geldiğini ve ölmekten korkmadığını gösteriyor. Hiçbir güç, onun bu hedefine ulaşmasını engelleyemez. Faşist taktiklerle Keşmirlilerin kurtuluş mücadelesini bastırma girişiminin acınacak biçimde başarısızlığa uğrayacaktır. Dünya, Hindistan işgali altındaki Keşmir'de, Müslümanlara yönelik Srebrenitsa benzeri bir diğer katliam ve etnik temizliğe sessizce tanıklık mı edecek? Uluslararası toplumu, buna izin vermesi halinde, gelişmelerin Müslüman dünyasında radikalleşme ve şiddet döngülerine yol açacak sert yankılar ve tepkiler doğuracağı konusunda uyarmak istiyorum."
Keşmir konusunun halli için Pakistan Türkiye’nin arabulucu olmasını istedi. Bu gerçekten çok yerinde bir istektir. Türklerin ve Türkiye’nin Pakistan’a ve Pakistanlılara sevgisi, aynı şekilde Pakistanlıların ve Pakistan’ın bize olan samimi kardeşliği elbette bu arabuluculukta bizi muazzam büyük ve onurlu bir yükümlülük altına sokmaktadır.
Ancak bizim arabuluculuğumuz sadece Pakistan için değil, Hindistan için de tarihi bir sorumluluk ve görev olarak değerlendirilmelidir…
Bize çok uzak bir coğrafya gibi görülse de bölge tarihi Türkler olmadan düşünülemez.
Mamatha Gandi der ki, "Hindistan bir anadır. Onun iki çocuğu vardır. Bunların biri Türkler diğer ise Hintlilerdir".
Onun Hintliler dediği insanlar arasında elbette bugün Pakistan’da, Bangladeş’te ve hatta Afganistan’da yaşayan insanlar da vardır.
Hint coğrafyasının Türklerle ilişkisi çok eskidir.Hem Milattan önce, hem Milattan sonra tarih boyunca Hindistan'a en fazla egemenlik kuran millet Türklerdir. Türklerden önce yabancı kavimler Hindistan'a kısa süre hakim olmuşsa da, hiçbiri Türkler kadar uzun kalamamıştır. Hint coğrafyasında en önemli eserlerde Türk mührünü görmek mümkündür.
Hindistan tarihi zaman KuşanTürkleri’ni, Akhun’ları, Gaznelileri, Gurları, Delhi Türk Sultanlığı’nı, Timur Devletini, Babür Devletini bir kenara bırakarak asla yazılamaz…
Milattan önce -1000'li yıllarda her türlü madeni ustaca işleyen Türkler sayesinde, Hindistan’da demir kullanımı başlamıştır. Hindistan’daki hemen her yerel dilde Türkçe kelimeler bulunmaktadır ve bunların da kökeni İsa'dan önce 2500 ile 1500 yılları öncesine dayanmaktadır.
Elbette bu kadar uzun asırlar boyunca o büyük coğrafyada olan Türklerin tüm dinlere, milletlere etkisi yüksek olmuştur.
Kuşan dönemi Hint heykellerinde Türk süvarilerine ait elbiseler, paralar üzerinde Türkçe güzel anlamına gelen Kucula gibi ünvanlar vardır. Türklerin girdiği her dini yüceltme geleneği, Budizme inanırken de değişmemiştir. Budizm din olarak Kuşan Türkleri sayesinde bu kadar yayılabilmiştir. Türk adı olan Manas kelimesi de bu dönemde Brahmaputra nehrinin bir koluna ad olarak verilmiştir ki, o kolların aktığı yer Hinduizm de Yaratıcı Tanrı'yı temsil ettiği için Hintlilerce çok kutsal bir alandır.
İslam’ın bu coğrafyaya gelişi de yine Türkler ile olmuştur, Gazneliler Hindistan'ı İslâm diniyle tanıştırmıştır
Gazneli Türk devletinden sonra, Güney Türkistan ve Hindistan bölgesine Gurlu Türk Sultanlığı adıyla, Güney Türkistan'ın Gur kentinden çıkan Gur Türkleri hakim oldu. Delhi’nin ortasında hala bir büyük Türk hatırası olarak varlığını koruyan KutubMinar Sultan AybegHan'ın eseridir.
Tuğluk Türkleri hanedanlığı döneminde, Firuz Han 83 yaşında ölen Firuz Han 50 sulama bendi, 40 cami, 30 okul, 20 hamam, 100 kervansaray ve han, 5 hastane, 100 türbe ve mezar, 10 aşevi, 150 sulama kuyusu ve havuz, 100 köprü yaptırmıştır.
1526 yılında Babür Türk Hanlığı gelerek, seyyidiler ile başlayan 111 yıllık fethret dönemini kapatıp, Hindistan’da Türk hâkimiyetini tekrar sağlamıştır. 1858'e kadar Hindistan'a tek başına hükmetmiş olan Babür Türk Hanlığı; Babür Han ile başlayarak, Hümayun Han, Ekber Han, Cihangir Han, Şah Cihan ve Evrengezib Han ile devam etmiştir. Bugün Hindistan’daki en önemli tarihi eserlerin, çok büyük bir kısmı Babür Türkleri dönemine aittir. Dünya'nın yedi harikasından biri kabul edilen Tac Mahal Babür dönemindendir.
Pakistan’da yine onlarca Türk eseri bulunmaktadır. Hepsi bize gurur verdiği kadar aziz ve kardeş Pakistan halkına da gurur vermektedir.
Şimdi fanatik bir politikacı çıkmış huzuru, barışı tehdit ediyor. Elbette Türkiye bu meseleye tüm yönleriyle ilgi duyacak ve kendisine önerilen arabuluculuk rolünü işte tarihten aldığı bu haklı ve büyük güç ile ifa edecektir.
Bilinmelidir ki, o coğrafyada yaşayan her insan dinine, milliyetine bakılmaksızın büyük ve kadim tarihimizden, kültürümüzden, medeniyetimizden izler taşımaktadır. Kültür ve gönül coğrafyamızın bir parçasıdır. Bizler de burada huzurun, barışın egemen olmasını isteriz…