Hafızam beni yanıltmıyorsa, Ertem Eğilmez’in Hababam Sınıfı serisindeki ‘Badi Ekrem’ tiplemesiyle tanıdım ilk onu.
Kemal Sunal’dan Tarık Akan’a, Adile Naşit’ten Münir Özkul’a onlarca dev ismin arasından sıyrılmayı başarıyor, kırlaşan saçlarına rağmen muazzam enerjik, genç ve güçlü bir oyunculuk koyuyordu ortaya.
Hani bazı oyuncular vardır, göründüğü anda yüzünüze bir tebessüm yayılır ya; işte daha o zamanlarda seyircide bu duyguyu yaratmayı başarmıştı Şener Şen...
Sonra Gülen Gözler’de evin üstünde sorti yapıp duran pilot Vecihi geldi. Nefisti...
Tosun Paşa, Süt Kardeşler, Neşeli Günler derken bana kalırsa Türk sinemasının başyapıtlarından biri olan Kibar Feyzo’da, Maho Ağa olarak çıktı karşımıza...
“Ağa pohunun üzerine poh olir mi” derken maraba Kemal Sunal’a, feodalitenin de resmini çiziyordu beyazperdede adeta...
İlyas Salman’la karşılıklı oynadığı Çiçek Abbas ise köyden kente göçen, kentin varoşlarında hayat mücadelesi veren dar gelirli insanların fotoğrafını çeken bir filmdi.
Müjde Ar’lı Şalvar Davası ise, Anadolu’nun erkek egemen toplum yapısına adeta destansı bir eleştiri gibiydi...
Namuslu, Değirmen, Çıplak Vatandaş derken gönlümde ve bana sorarsanız Türk sinema tarihinde çok özel bir yeri olan Muhsin Bey geldi...
Büyülendiğim, defalarca ve defalarca izlediğim bir şaheserdi...
Hele de çiçeklerini sularken, onlarla konuştuğu o sahne: “Nasılsınız bakalım? Suyu görünce kendinize geldiniz değil mi? Efendim. Ne dediniz? Peki başüstüne. Bir daha müziğinize zamanında başlarım... Ya siz? Siz nasılsınız Sevda Hanım? Bunlar duymasın ama Safiye Ayla'yı sizin için çaldığımı bilin. Size özel bir ilgi duyduğumu bilmenizi isterim...”
Gelmiş geçmiş izlediğin en iyi on filmi say deseler, içine muhakkak Muhsin Bey’i koyarım.
Aralarında Muhsin Bey’in olmadığı bu tip listelere de, kimse kusuruma bakmasın ama biraz şüpheyle bakarım...
Selamsız Bandosu, Arabesk, Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni...
Hepsi de en başta onun oyunculuğuyla zihnimize kazınan efsane filmlerdi...
Ve elbette yine bir başyapıt olan Eşkıya... Türk sinemasında çıtasını koyduğu yere çok zor ulaşılacak bir nirvana...
Son yıllarda eskisi kadar sık film çekmiyor büyük usta.
Hatta son filmi Yol Ayrımı tartışıldı medyada, sağda solda...
Hoyratça, haksızca, insafsızca...
Geçiniz efendim geçiniz; Türk sinemasından Şener Şen’i çıkarınca geriye kaç kıymet kalır siz önce bir onu hesap ediniz!
Ve bunca başyapıt arasından, eğer bulabilirseniz bana bir tane vasat filmini gösteriniz!
Elbette herkes eleştirilebilir ama mesele Şener Şen olunca, bize kattığı bunca güzel hatıranın hatırına kelimelerinizi biraz ihtimamlı seçiniz...
Velhasıl bugün Şener Şen’in doğum günü. Filmlerinin ve aynı masadaki kısacık sohbetimiz esnasında gördüğüm tevazusunun büyük bir hayranı olarak, canı gönülden kutluyorum yeni yaşını...
Hafızamda Sezen Aksu sesiyle, sözüyle, şarkılarıyla nasıl derin ve çok kıymetli bir iz bıraktıysa, onun görsel karşılığında da senin imzan ve filmlerin var usta...
Sağlıkla, mutlulukla, huzurla ve elbette sanatla, sinemayla doğum günün kutlu olsun...
Senin sanatını tarif etmeye benim kelimelerim kifayetsiz kalır; bu da benden sana dilim döndüğünce naçizane bir doğum günü armağanı olsun...
Ellerinden öperim...