2. Dünya Savaşı
II. Dünya Savaşı, 1939-45 arasında hemen hemen dünyanın her
yanını kapsayan uluslararası savaş. I. Dünya Savaşının çözümsüz
bıraktığı anlaşmazlıklarla belirlenen yirmi yıllık gergin bir
dönemin ardından patlak veren savaşta Almanya, İtalya, ve
Japonya’nın oluşturduğu Mihver devletleriyle Fransa, İngiltere,
ABD, SSCB ve daha sınırlı bir konumla Çin’in oluşturduğu Müttefik
devletler karşı karşıya geldi. Yükselen Nazi tehdidine karşı genel
bir mücadele niteliğini kazanan savaşın sonunda Dünya güç dengesi
yeniden biçimlendi. Savaş sonunda SSCB ve bazı Doğu Avrupa Ülkeleri
yeni topraklar kazanırken Japon ve İtalya İmparatorlukları
yıkıldı.
Savaşın nedenleri
I. Dünya Savaşı sonunda Almanya yenilmiş ve ağır koşullar içeren
bir anlaşma yapmak zorunda bırakılmıştı. Almanlar 1919’da imzalanan
Versay anlaşmasının haksız maddeler içerdiğini ve yeniden gözden
geçirilmesi gerektiğini düşünüyorlardı. 1920'lerde büyük ekonomik
güçlüklerle karşı karşıya kalan Almanya’da 1933’de Adolf Hitler
önderliğinde Naziler iktidara geldi. Hitler bir yandan Versay
Antlaşmasının geçersiz sayılmasına çalışırken, öte yandan da
silahlı kuvvetlerini yeniden topladı.
1919’da barışı korumak ve uyuşmazlıkları çözümlemek amacıyla kurulan Milletler Cemiyeti, bu görevleri yürütebilmek için gerekli olan yaptırım gücünden yoksundu. ABD bu örgütün dışında kaldı; öbür üyeler arasında da kararlara uymayan devletlere karşı zor kullanma konusunda görüş birliğine varılamadı. Bu sorun, 1931’de Japonya’nın protestolara aldırmayarak Çin’i Mançurya bölgesini ele geçirmesiyle iyici açığa çıktı. Japonya 1930'lar boyunca gücünü artırdı. 1935’te Benito Mussolini yönetimindeki İtalyanlar, Etiyopya‘yı işgal ettiler. Milletler Cemiyeti bu kez de etkin önlemler alamadı.
Bu zayıflıktan yararlanan Adolf Hitler 1936 Mart'ında Almanya’nın Ren Irmağının batısında kalan topraklarına askeri birliklerini gönderdi. Oysa 1925’te Almanya’yla Milletler Cemiyeti arasında yapılan anlaşmaya göre bu bölgede hiçbir devlet asker bulunduramayacaktı. Milletler Cemiyeti bu konuda da protestolar dışında yaptırım uygulayamadı. Ardından İtalya ve Almanya, İspanya’daki iç savaşta cumhuriyetçi yönetime karşı faşist general Francisco Franco’nun saflarında savaşmak üzere asker gönderdi; böylece yeni silah ve uçaklarını da denediler. Yeni toprak kazanımları ve Dünya egemenliği için Almanya, İtalya ve Japonya, Berlin-Roma-Tokyo Mihveri diye adlandırılan bir ittifak kurdular.
1937’de Japonya, Çin’e karşı top yekün bir savaş başlattı. Bir yıl sonra Almanya, Avusturya’yı işgal etti; ardından da Çekoslovakya’da Alman asıllıların çoğunlukta olduğu Südet Bölgesi üzerinde hakkı olduğunu ileri sürdü. İngiltere ve Fransa, Çekoslovakya’yı Hitlerin bu isteğine boyun eğmesinin yararlı olacağına inandırdı ve Eylül 1938’de yapılan Münih Anlaşmasıyla bölge Almanya’ya bırakıldı. 6 ay sonra Hitler başkent Prag’ı bombalayacağını söyleyerek gözdağı verince Çekoslovakya Almanya’nın boyunduruğuna girdi.
Almanya’nın sonraki kurbanı Birinci Dünya Savaşı’nın ardından
bağımsız bir devlet olarak yeniden kurulan Polonya’ydı. İngiltere
ve Fransa bu kez alman saldırısına karşı Polonyalılara güvence
verdiler. Almanya, Polonya’ya saldırınca da II. Dünya Savaşı
başlamış oldu.
Avrupa'da savaşın başlaması
İngiltere’yle Fransa sözlerini tutarak 3 Eylül'de Almanya’ya savaş
ilan etti. Avusturya, Kanada ve Güney Afrika’nın da bulunduğu başka
ülkeler de İngiltere ve Fransa’nın yanında yer aldı. Ama
müttefikler Alman kara ve hava güçlerince hızla işgal edilen
Polonya’ya yardım edemedi. 17 Eylül'de SSCB‘de doğruda Polonya’ya
girdi. Polonya teslim oldu. 80 bin kadar Polonya askeri mücadeleyi
sürdürmek amacıyla önce Romanya’ya daha sonra da Fransa’ya giderek
burada toplandı.+
Ekimde SSCB, olası bir Alman saldırısına karşı batıda “Tampon devletler” oluşturmak amacıyla, 3 baltık ülkesini, Estonya, Letonya ve Litvanya’yı işgal etti. Ardından SSCB, Finlandiya’dan birliklerine Finlandiya topraklarına girme hakkının verilmesini istedi. Finlandiya SSCB’nin koşullarını kabul etmek zorunda kaldı.
Bunlar olurken batı oldukça hareketsizdi. Fransa, Almanya sınırında Majino Hattı adıyla anılan savunma hattını kurdu. Kuzeydeki İngiliz Birlikleri, Belçika’nın savaşa girmemesi nedeniyle Almanlarla hiç karşılaşmadı.
<b>Benito Mussolini ve Adolf Hitler</b>
Almanya ve İtalya liderleri
Benito Mussolini ve Adolf Hitler Almanya ve İtalya liderleri
1940 Nisanı’nda Almanlar, Norveç’e saldırdı. Amaçları denizaltıları
için üsler kurmak ve İsveç’in kuzeyindeki madenlerden çıkartılarak
deniz yoluyla Norveç’in Narvig Limanına getirilen demire el
koymaktı. Almanlar kısa sürede Norveç’te müttefiklerin asker
çıkarma girişimlerini önleyecek hava üsleri kurdular. Norveç 9
Haziran'da teslim oldu. Almanların Nisanda saldırdığı Danimarka’da
pek az direnebildi.
10 Mayıs 1940’da başlayan Alman saldırısı, kısa sürede Belçika, Hollanda, Lüksemburg’un işgaliyle sonuçlandı. Yardıma gelen İngiliz ve Fransız orduları da püskürtüldü. 13 Mayıs'ta Sedan’da Alman tankları Maas Irmağını geçti ve Fransa’nın içlerine doğru ilerledi. Hollanda 14 Mayıs'ta teslim oldu. Alman tankları kuzeye kıyıya doğru ilerledi ve geri çekilen Müttefiklerin önünü kesti. Belçika 27 Mayıs'ta teslim oldu.
14 Haziran'da Almanlar Paris’e girdiler, 22 Haziran'da da Fransızlar ateşkes anlaşmasını imzaladılar. Alman güçleri kuzey Fransa’yı ve bütün Atlas Okyanusu kıyılarını işgal etti.
Hitler bir sonraki hedef olarak İngiltere’yi seçti. Alman hava
kuvvetleri Güney İngiltere’deki hava alanlarını ve limanlarını her
gün bombalamaya başladı. İngilizlerin kesin direnişiyle karşılaşan
Almanlar, Londra’yı ve İngiltere’nin iç bölgelerindeki kentleri de
bombaladılar. Bu baskınlar pek çok sivilin ölümüne ve büyük
zararlara yol açtı. 1941 ortalarına kadar bombardımanlar devam
etti.
Kuzey Afrika Seferi
10 Haziran 1940’da İtalya, Almanya’nın yanında savaşa girdi. 1940
sonbaharında İtalyanlar Somali’nin İngiliz egemenliğindeki bölümünü
ele geçirdiler. Kuzey Afrika’daki Berka ve Libya o zaman
İtalya’nındı. Bu bölgeler daha sonra Libya Krallığı oldu.
Kızıldeniz kıyısında bulunan Eritre ve Somali’nin bir bölümü de
İtalya’nındı. Etiyopya 1935’te İtalya’nın işgali altına girmişti.
İtalya’nın bölgedeki güçleri ana üssü Mısır’da olan General Sir
Achibald Percival Wavell komutasındaki İngiliz Uluslar Topluluğu
güçlerinden çok üstündü.
1940 sonbaharında İtalyanlar, Somali’nin İngiliz egemenliğindeki bölümünü ele geçirdiler ; ama izleyen kış Wavell’in askerleri bölgeyi ve ayrıca Eritre ve İtalyan Somai’sini aldılar. Sudan’dan hareket eden İngiliz ve Sudan birlikleri Etiyopyaya girdi ve İtalyanlar’ı teslim olmaya zorladı.
Asıl savaş yeri ise Nil Nehri ve Tunus arasında kalan Batı Çöl’üydü. İtalyanlar 1940 sonbaharında Libya’dan girerek Mısır’ı işgal ettiler ; Aralık ayında henüz Nil Irmağına ulaşamadan Wavell’in komutasındaki birlikler tarafından durduruldular. Çarpışmalar sonunda İtalyanlar Bingazi’nin ötesine püskürtüldü.
1941’de durum daha da kötüleşti. Yugoslavya zorunlu bir Alman saldırısından sonra çöktü. Böylece Almanya buradaki güçlerini 1939’da Arnavutluk’u işgal eden ve 1940 Ekim ayından beri Yunanistan’da savaşan ama başarılı olamayan İtalyanlar’ın yardımına gönderdi. İngilizler, Yunanistan’a yardım edebilmek için birliklerini Batı Sahra’dan geri çekmek zorunda kaldılar. Ne var ki, İngiliz Uluslar Topluluğu birliklerinin yardımına karşı Yunanistan yenildi ve 1941 Nisan’ında teslim oldu. Ardından , Mayısta Girit de Almanların eline geçti. Bu sırada Irak, İran ve Suriye’de sorunlar çıktığı için Müttefikler güçlerinin bir bölümünü bu bölgeye gönderdi. Bu gelişmeler Batı Çölü’ndeki İngiliz güçlerini iyice zayıflattı.
Mihver güçleri ise General Erwin Rommel (1891-1944) komutasındaki Alman birliklerinin Trablusgarp ve Trablusşam’a gelmesiyle güçlenmişti. 1941 Nisan’ında Alman tankları ve mekanize piyadeleri doğuya, Mısır sınırına gönderildi. Kasım ayında Almanları geri püskürtmek için yapılan girişim kısmen başarılı olabildi ve Rommel 1942’de yeniden saldırdı. Kıyıda Tobruk kentinde garnizon teslim oldu. Temmuz ayında İngiliz Uluslar Topluluğu güçleri İskenderiye’ye yalnızca 10 km uzaklıktaki bir savunma hattına çekilmek zorunda kaldı. Mısır’ın düşmesi Hindistan yolunun Almanlara açılması demekti.
Ağustos sonunda bir kez daha saldıran Rommel, İngilizlerin
General Bernard Montgomery komutasındaki 8. Ordusu tarafından
püskürtüldü. İngilizler’in Ekimde başlattığı saldırı, el-Alameyn
zaferiyle sonuçlandı. Bundan sonra Almanlar ve İtalyanlar, Batı
Çölü boyunca gerilediler ; Ocak 1943’te 8. Ordu Tunus’a girdi.
Almanya'nın SSCB’ye saldırması
Hitler’in SSCB ile 1939’da yaptığı saldırmazlık paktının asıl
amacı, Almanya’nın aynı zamanda hem batıda, hem doğuda savaşmak
zorunda kalmasını önlemekti. 1940’ta Alman orduları Fransa’yı
çökertip İngilizleri Avrupa’dan sürünce Hitler, SSCB’ye saldırmaya
karar verdi. Hızlı bir harekatla SSCB üzerinden Ortadoğu’ya inmeyi
tasarlamıştı. SSCB’ye saldırı Napolyon’un 1812’deki başarısız Rusya
seferinden bir gün önce 22 Haziran 1941’de başladı. Finlandiya,
Bulgaristan, Macaristan ve Romanya’da SSCB’ye savaş açtılar. Savaş
başlangıçta Almanlar için oldukça olumlu gelişti. Almanlar
sonbaharda Leningrad kentine, aralık ayında da Moskova’nın
banliyölerine ulaştılar. Daha güneyde de Don Irmağı ağzındaki
Rostov kentine ulaştılar, ama kış geldiğinde Alman birlikleri
yorulmuş, savaşma güçleri azalmıştı.
Ardından SSCB’nin karşı saldırısı başladı. Tasarılarında bu harekatın kış gelmeden tamamlanması öngörüldüğü için, Alman askerlerinin giysileri soğuk kış günlerine uygun değildi. Büyük kayıplar verdiler ve SSCB’nin içlerinde tutunabilmelerine karşın başlangıçtaki güçlerini bir daha kazanamadılar.
1942’de Hitler, Karadeniz ve Hazar Denizi arasında bulunan
Kafkasya petrol yataklarını ele geçirmeyi hedefledi. Bir Alman
ordusu ağustosta Maykop’taki petrol merkezine ulaştı. Daha
kuzeydeki Stalingrad kentine yönelik saldırıları ise başarısız
oldu. SSCB birlikleri kenti sonuna kadar savundu ve kış bastırınca
karşı saldırıya geçtiler. 250.000 kişilik Almanya ve Romanya
birliklerini kuşattılar ve Şubat 1943’te bu birlikler teslim oldu.
SSCB’nin II. Dünya Savaşı’nın bu en büyük kara çarpışmasındaki
başarısı Almanları Kafkasyadan çekilmek zorunda bıraktı. 1943 yazı
başlarken SSCB orduları Almanları geri sürdü ve 1944 başında
Polonya’ya çok geçmeden de Romanya’ya girdi. Bu savaşta SSCB büyük
yıkıma uğradı ve yaklaşık 20 milyon insanını yitirerek II. Dünya
Savaşı’nda en çok can veren ülke oldu.
ABD savaşa giriyor
ABD savaşta tarafsız kalmasına karşın İngiltere’ye destek
sağlıyordu. Örneğin 1940’ta ABD, deniz kuvvetlerinin 50
destroyerini İngiltere’ye ödünç vermişti.
7 Aralık 1941’de Pazar günü sabah saatlerinde, Japon uçak gemilerinden havalanan 360’ın üzerinde savaş uçağı, Hawaii Adalarındaki Pearl Harbor deniz üssünde bulunan ABD savaş gemilerine saldırdı. Japonlar bombaladıkları 8 savaş gemisinden 6’sını batırdı ya da kullanılamaz hale getirdi; ama üssün kendisi pek zarar görmedi. Uçak gemileri o anda başka yerde oldukları için bu saldırıdan kurtuldu. Bu olay üzerine ABD Kongresi 8 Aralık 1941’de Japonya’ya üç gün sonra da Almanya ve İtalya‘ya savaş ilan etti.
Pearl Harbor baskınıyla aynı gün, Formoza’dan kalkan Japon uçakları Filipin Adalarına saldırdı. Bu adalar daha sonra Japon birliklerince işgal edildi. General Douglas MacArthur komutasındaki ABD ve Filipin güçleri yenildiler ve bölgeyi boşaltmak zorunda kaldılar. Japonlar 1942 Mayıs’ında Filipinler’i ele geçirdiğinde 36 bin kadar asker ve 25 bin sivili esir aldılar. Japonlar saldırılarını sürdürerek ABD’den Guam ve Wake adalarını, İngiltere’den de Hong Kong’u aldılar. Japon askerleri Tayland üzerinden hareketle Malaya’yı işgal etti ve yarımadanın alt bölümlerine, Singapur’a doğru ilerlediler ; Singapur 1942 Şubat’ında teslim oldu. Daha sonra, Saravak, Brunei, Borneo, Timor, Cava, Sumatra, Selebes, Yeni Britanya, Solomon Adaları, Yeni Gine’nin doğusu, Gilbert Adaları, Andaman Adası, ve Aleut Adaları da Japonya’nın eline geçti. Buraları savunmaya çalışan müttefik deniz güçleri büyük kayıplar verdi, askerlerinin pek çoğu öldü veya esir edildi.
Bu saldırılar sonucunda Japonya, Güneydoğu Asya’nın denizden
ulaşımını denetleyen adaları ele geçirdi. Japonlar ayrıca Çinhindi
ve Tayland’dan geçerek Birmanya’yı da işgal etti ve oradaki İngiliz
birliklerini Hindistan’a çekilmek zorunda bıraktılar. Güney Asya’ya
kurdukları üslerden Avustralya’ya hava saldırıları
düzenlediler.
Batıdaki deniz savaşları
Savaş başladığında İngiltere ve Fransa‘nın güçlü donanmaları vardı.
Alman donanması ise, daha güçlü olmakla birlikte, modern ve
etkiliydi. Uçak gemisi yoktu, ama savaş gemileri ve hızla artan
denizaltı gücüyle ticaret gemilerine büyük zararlar
verebiliyordu.
Akdeniz’de İngiliz Deniz gücünün üstünlüğü sayesinde asker ve erzak taşıyan düşman gemileri batırılarak Kuzey Afrika harekatına yardımcı olundu. Ne var ki İngiliz donanması da Alman denizatlılarının ve kıyıda üstlenmiş savaş uçaklarının saldırılarıyla ağır kayıplar verdi. Düşman uçaklarının yarattığı tehlike yüzünden İngiliz gemileri Batı Çölündeki savaş için gerekli desteği Cebeli Tarık Boğazı ve Akdeniz’den getirmek yerine çoğunlukla Ümit Burnu ve Süveyş kanalı yolunu izleyerek sağladılar.
<b>Müttefikler</b>
Winston Churchill, Franklin Delano Roosevelt ve Joseph
Stalin
Müttefikler Winston Churchill, Franklin Delano Roosevelt ve Joseph
Stalin
Atlas okyanusundaki asıl savaş Alman denizaltılarıyla oldu. Bu
savaş gece gündüz durmaksızın sürdü.Uçak gemilerinden ve kıyıdaki
hava üslerinden kalkan savaş uçakları, savaş araç ve gereçlerini
taşıyan ticaret gemileri konvoylarını korumaktaydı. Ama Alman
denizaltılarına engel olmak çok güçtü. Savaş süresince bu deniz
altılar müttefiklerin 23.351 ticaret gemisini batırdı; buna
karşılık 782 Alman denizaltısı yok edildi.
Kuzet Afrika Çıkarması
General Dwight D. Eisenhower komutasındaki İngiliz ve ABD
askerlerinden oluşan 100 bin kişilik bir kuvvet Fas ve Cezayir
kıyılarına bir çıkarma yaptı. Müttefikler önce doğuya, Tunus’a
ilerledi ama Akdeniz üzerinden hava ve deniz yoluyla getirilen
güçlü Alman birliklerince durduruldu. 1943 Ocak ayı sonunda
Montgomeri’nin ordusu Batı Çölünü geçerek Tunus’a girdi. Zorlu
çarpışmalardan sonra müttefik orduları Mayıs 1943’te Alman ve
İtalyan kuvvetlerini çökertti.
Müttefikler Kuzey Afrika’daki başarılarını 1943 Temmuz'unda Sicilya’yı işgal ederek sürdürdü. Sicilya'nın yitirilmesi ve İtalya’nın müttefiklerce bombalanması İtalyan diktatörü Benito Mussolini’yi çekilmeye zorladı. Eylül başlarında İtalya teslim oldu ve Malta’daki donanmasına el kondu. Bu olay İtalya’da müttefikler ile Almanları karşı karşıya bıraktı.
Ekimde Napoli’ye ulaşan müttefikler yarım adanın ortalarında
güçlü bir Alman savunması tarafından durduruldu. 1944 Ocağında
müttefikler Anzio’ya çıkarak bu savunma hattının ardına geçmeye
çalıştılar. Polonya birliklerinin Cassino’yu almasından sonra
Anzio’daki kuvvetlere katılmak üzere kuzeye doğru ilerlemeyi
başardılar ve 4 Haziran’da Roma alındı.
Almanya'ya hava saldırıları
II. Dünya Savaşı’nın özelliklerinden biri, iki tarafın da düşmanı
havadan bombalayarak yenme çabasıydı. Hava kuvvetlerinden büyük bir
bölümünü SSCB’ye gönderen Almanlar’ın İngiltere’ye dönük hava
saldırıları 1941 Mayısına doğru azalmıştı. İngilizlerin Almanya’yı
ciddi bir biçimde bombalamaları da bu döneme rastlar. Köln, Essen,
Bremen, Hamburg ve başka Alman kentlerine yoğun hava saldırıları
düzenlendi.
Başlangıçta bombalar tam hedefi bulamıyordu. Ama daha sonra
eğitilmiş havacıların kullandığı keşif uçakları geliştirildi.
Bunlar radar yardımıyla hedefi bulunuyor ve tam üzerinden atarak
yerini belirliyorlardı. Belli başlı hedefler çelik üretim alanları,
savaş gereçleri yapılan fabrikalar, limanlar, petrol rafinerileri
ve demir yollarından yükleme yapılan merkezlerdi.
Büyük Okyanustaki savaşlar
Avustralya ve Yeni Zelanda güçlerince desteklenen ABD güçleri Büyük
Okyanus’ta Japonların eline geçen bölgeleri geri üstlendi.
Japonların Hint Okyanusunu geçerek Vichy Fransa’sının yönetimindeki
Madagaskar adasını almasından ve müttefiklerin orta doğuya araç
gereç sağladıkları yolu kesmesinden korkulduğu için bir İngiliz
birliği de Mayıs 1942’de adaya çıktı ve Kasım'da tüm adayı ele
geçirdi. Büyük Okyanusun güney batı bölgeleri ABD ile Japonya deniz
kuvvetleri arasında yapılan birkaç deniz savaşı sonrası geri
alındı. 1942 Mayısında Yeni Gine’de bir limanı ele geçirmekle
görevli olan bir birlikleri taşıyan Japon savaş gemileri Avustralya
ile Yeni Kaledonya arasında yer alan Mercan denizinde ABD
güçlerinin saldırısına uğradı. İki tarafta yaklaşık olarak eşit
kayıplar verdi. Ama Japon gemileri geri dönmek zorunda kaldı. Bu
savaş, uçak gemilerin düşman gemilerini görmediği yeni tür deniz
savaşlarının ilkiydi.
ABD Japonları Guadalcanal ve Solomon adalarından çıkardı. Avustralya ve ABD birlikleri 1943 başlarında Papua'yı, ve 1944 Haziran’ında Yeni Gine’yi tümüyle geri aldılar.
ABD 1944 Haziranı’nda Saipan’ı ve Mariana adalarını ele geçirdi. Ekimde ABD birlikleri Filipinler’de Leyte adasına çıktı. Japonya yeni çıkarmaları önlemek için geri kalan bütün savaş gemilerini bölgeye gönderdi. Ayın sonunda Leyte körfezi deniz savaşında Japon donanmasının büyük bir bölümü yok edildi. Bu II. Dünya Savaşı’nın en büyük deniz çarpışmasıydı. Ocak 1945’te General MacArthur komutasındaki ABD birlikleri Filipin'in en büyük adası olan Luzon’a çıktı ve Martta başkent Manila alında. Bu sırada Avustralya ve Hollanda güçleri de Borneo’yu ele geçirdi. 1945 Şubatı’nda General Nimitz komutasındaki ABD güçleri Tokyo’nun 1200 km güneyinde yer alan Bonin adalarından İvoşima’ya zorlu çarpışmalardan sonra büyük kayıplar vererek çıktı. 1945 Nisanı’nda Ryu-Kyu adalarından Okinova’ya yönelik saldırılar başladı.
Bu arada 1944’te General Ordo Wingate’in birlikleri Birmanya
içlerine kadar ilerlemiş 1945 Mart’ında İngilizler Mandalya’yı ele
geçirmişti.
Müttefikler Fransa'ya giriyor
Fransa’nın kurtarılması için daha çok ABD, İngiliz ve Kanada
birliklerinden oluşan Müttefik güçleri 1944 Mayıs’ında
İngiltere’nin güney kıyılarında toplandı. Ayrıca bu birlikleri
denizin öbür kıyısına götürmek üzere 4.000 gemi ve çıkarma aracı
ile bunları korumak için savaş gemilerinden oluşan bir filo da
hazırdı. Avrupa’nın geri alınması için oluşturulan Müttefik
güçlerinin başkomutanı General Eisenhower’di.
Almanlar Müttefiklerin Dover Boğazı’ndan saldıracaklarını sanıyorlardı. Oysa çıkarma, Cherbourg ile Le Harve arasında yer alan Normandiya kıyısında başladı. 6 Haziran’da paraşüt birlikleri, bombardıman uçakları desteğinde askerler ve tanklar gemilerden kıyıya çıktı. Almanlar kıyıya engeller ve mayınlar yerleştirilmişti, ama akşama doğru General Montgomery’nin komutasındaki 85 bin asker kıyıya ulaşmayı başardı.
12 Haziran’da Almanlar Londra’yı uçan bombalarla bombalamaya başladılar. Bunlar ucunda 1 ton patlayıcı taşıyan ve düz gidebilmeleri için otomatik pilotla yönlendirilen küçük, jet motorlu araçlardı. Kuzey Fransa’daki rampalardan havalanıyorlardı. 30 Ağustos’a kadar 8.500’ü aşkın uçan bomba atıldı. Pek çoğu İngiliz savaş uçakları ve uçak savar toplarınca yok edildi; ama 2.000 kadarı Londra ve çevresine ulaşarak 6 bin kişinin ölümüne ve 40 bin kişinin yaralanmasına yol açtı.
20 Temmuz’da Alman suikastçiler içinde bomba bulunan bir dosya çantası ile Hitler’i öldürmek istedilerse de bunu başaramadılar. Almanları Kuzey Fransa boyunca batıya süren Müttefikler 25 Ağustos 1944’te Paris’i kurtardılar. Eylülde General Eisenhower Fransa’daki Müttefik kuvvetleri komutanlığına getirildi. ABD birlikleri güneye, İngiliz ve Kanada orduları ise Belçika’ya ilerledi. Müttefik Generallerin en başarılılarından biri de ABDli George S. Patton’du.
Müttefiklerin ilerleyişi Şubatta da sürdü. Alman tanklarının
çoğunluğu doğu cephesine gönderilmişti. Martta Ren’i geçen
Müttefikler Almanya’ya doğru hızla ilerledi; Alman güçlerini
yararak Hollanda’ya girdi. Nisan 1945’te ABD birlikleri Leipzig,
Karl-Marx-Stadt ve Münih’i aldı; Elbe ırmağı üzerindeki Torgau’da
SSCB birlikleriyle buluştu. Daha kuzeyde Montgomery’nin askerleri
Elbe’yi geçerek Hamburg’a girdi ve ardından Baltık Denizi’ndeki
Lübeck ve Wismar’a doğru ilerlemeyi sürdürdüler.
Avrupa'da savaşın sonu
İtalya’daki Müttefik güçler 13 Ağustos 1944’te Floransa’yı aldı.
Almanlar bunun üzerine Pisa ile Rimnini arasında bir savunma hattı
oluşturarak kış gelene kadar burada tutundular. Nisan 1945’te
Müttefikler Po ırmağını geçti ve Alp Dağlarına doğru ilerledi.
İtalya’da Almanlar 2 Mayıs’ta teslim oldular. İki gün sonra da
Müttefikler Avusturya’dan güneye doğru ilerleyen ABD askerleriyle
buluştu.
SSCB birlikleri ise 1944 Haziranı’nda Doğu Avrupa’da bir harekat başlattı. Temmuz sonunda Varşova’nın karşısında Vistül Irmağı’nın doğu kıyısına doğru ilerlediler. Daha güneyde SSCB ordusu iki koldan ilerlemeye ilerlemeye başladı. Biri Baltık Denizi’nin doğu kıyıları boyunca, öbürü de Tuna vadisi üzerinden Macaristan’a doğru ilerledi. Almanlar bu ilerlemeyi durduramayarak geri çekildiler.
1945 başlarında, Almanya’nın artık uzun süre savaşamayacağı ortaya çıkmıştı. Müttefik liderler, ABD başkanı Roosevelt, İngiltere başbakanı Churchill ile SSCB’nin önderi Stalin Kırım’daki Yalta kentinde toplandılar ve Almanya’nın koşulsuz olarak teslim alınmasında anlaştılar. Ayrıca savaş sonrası Avrupa’ya ilişkin planlar da yaptılar. Ocak 1945’te SSCB askerleri Oder Irmağı’nı aşarak Silezya’ya girdi. Güneyde ise Şubatta Budapeşte’ye, nisan başında da Viyana’ya girdiler ve Berlin’e doğru ilerlediler. 25 Nisanda Berlin’i kuşattılar. Kentin merkezindeki bir yer altı sığınağından savunmayı yönetmekte olan Hitler savaşın yitirildiğini kavrayarak 30 Nisan’da intihar etti. Amiral Karl Dönitz’i kendi yerine atamıştı.
Dönitz’in temsilcileri Reims’e Müttefiklerle görüşmeye gitti.
Batıda Müttefiklere teslim olmayı; ama doğuda SSCB ile savaşmayı
sürdürmeyi istiyorlardı. Eisenhower Almanların her yerde koşulsuz
teslim olmaları konusunda ısrar etti. Almanya’nın teslim olması 8-9
Mayıs 1945’te gece yarısı gerçekleşti.
Japonya'nın teslim olması
ABD, Japonya’nın kıyı kentlerini yoğun bir biçimde bombaladığı
sırada başkan Truman, Japonların direnişini kırmak ve savaşı
kısaltmak gerekçesiyle atom bombası kullanmaya karar verdi. Atom
bombası ABD’de gizlice geliştirilen ve büyük yıkım gücü olan bir
silahtı. 6 Ağustos 1945’te ABD hava kuvvetlerinin bir bombardıman
uçağı Hiroşima kenti üzerine ilk atom bombasını attı. 3 gün sonra
gücü azaltılmış bir atom bombası da Nagasaki’ye atıldı. Bu bombalar
Hiroşima’da 200 bin Nagasaki’de 80 bin sivilin ölmesine ve on
binlerce kişinin yaralanmasına yol açtı bu kentler büyük ölçüde
yıkıldı. Bitki örtüsü büyük zarar gördü. Atom bombasının yol açtığı
radyasyonun etkisi yıllarca sürdü. Radyasyon nedeniyle insanlar
daha sonra da sakatlandılar ve öldüler. 8 Ağustos’ta SSCB’de
Japonya’ya savaş açtı ve Japonların elinde bulunan Mançurya ve
Kore’yi işgale başladı. Bunun üzerine Japonya 2 Eylül’de resmen
teslim oldu ve II. Dünya Savaşı sona erdi.