Son noktayı Nihat Hatipoğlu koydu...
Ramazan ayına sayılı günler kala, "Koronavirüs salgını sürecinde oruç tutulur mu?", "Kimler oruç tutmalı", "Teravih namazı kılınacak mı?" gibi sorular üzerinde tatışmalar yapılmaya devam ediyor. Tüm bu sorulara ilahiyatçı Nihat Hatipoğlu yanıt verdi....
Çin'den dünyaya yayılan ve Türkiye'yi de etkisi altına alan koronavirüs salgını İslam coğrafyasında Ramazan ayı arefesinde hararetli tartışmalar yaşanmasına neden oldu.
Salgın kapsamında yaklaşan Ramazan ayı çerçevesinde hangi tedbirlerin alınacağı merak konusu olurken, "Ramazan ayı ertelenir mi?" gibi sorular da gündem geldi.
Diyanet İşleri Başkanlığı bu konuda net tavır alırken, Ramazan ayının ertelenemeyeceğini ve koronavirüs salgınının oruç tutmaya mani olmadığı duyuruldu.
Yapılan duyurulara karşın vatandaşlarda kafa karışıklıkları giderilemezken bu konuda son açıklamalar Sabah Gazetesi yazarı, ilahiyat profesörü Nihat Hatipoğlu'ndan geldi.
Hatipoğlu, "Hastalık korkusuyla oruç tutmazsak günaha girer miyiz?", "Ramazan ayı ertelenir mi?", "Teravih evde kılınabilir mi?" ve "Virüsle uğraşan sağlıkçılar oruç tutamayabilirler mi?" gibi merak edilen sorulara şu yanıtları verdi;
"Kronik hastalığınız varsa elbette ramazan ayında oruç tutamazsınız. Hasta iseniz elbette oruç tutmazsınız. Ama sırf hastalık endişesinden dolayı oruç tutmamanız doğru olmaz. Kaldı ki oruç bağışıklık sistemine müsbet anlamda fayda sağlar. Zarar vermez. Bir rahatsızlığınız söz konusu ise elbette doktorunuza danışın.
Ramazan ayı Kuran-ı Kerim'de belirlenmiş bir aydır. Kuran'ın indiği aydır. Oruç bu ay içinde emredilmiştir. Bakara suresinin 185. Ayeti şöyledir: "Ramazan ayı içerisinde insanlar için hidayet rehberi, doğruyu gösteren açık belgeleri kapsayan ve hak ile batılı birbirinden ayıran kitap olan Kuran'ın indirilmiş olduğu aydır. Sizden kim bu aya erişirse onda oruç tutsun. Kim de hasta veya yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar..." Bu nedenle ramazanın herhangi bir zaman dilimiyle değiştirilmesi söz konusu olamaz.
Teravih namazı Hz. Peygamber (s.a.v.) zamanında hem cemaat halinde hem de ferdi olarak kılınmıştır. Hz. Ebu Bekir zamanında da teravih namazı hem küçük kümeler halinde ve hem de tek tek kılınmıştır. Hz. Ömer zamanına gelindiğinde büyük bir cemaat mescidi saadette bir imamın arkasında teravihi cemaatle kılmaya başladılar. Hz. Ömer bu uygulamadan son derece memnun kaldı. Zira Hz. Peygamber (s.a.v.)'de bir müddet teravih namazını cemaatle kıldırmıştı. Ancak bilindiği gibi salgın virüs dolayısıyla camilerde cemaatle namaz kılmak sakıncalı bulunuyor. Bizler de teravih namazlarımızı evlerimizde tek başımıza kılabiliriz. Dileyenler evlerinde aile fertleriyle cemaat kurup namazlarını kılabilirler.
Sağlıkçılar zor şartlarda çalıştıkları malum. Özellikle hastahanede, yoğun bakımda hastalarla muhatap olan sağlıkçılar daha riskli şartlarda çalışıyorlar. Sürekli su içmek, ilaç almak zorunda olabilirler. Mevcut olan yoğunluk devam ettikçe oruç tutamayabilirler. Bu tamamıyla kendi şartlarını ve sıhhatlerini göz önünde tutarak alacakları bir karardır. Ramazanda oruç tutamayacak olan kişiler ramazan sonrasında on bir ay içerisinde oruçlarını kaza etmeliler.
- Bir mızrak boyu uzaklaş
Eski dönemin en korkulan hastalıklarından biri olan cüzzamın bazı türlerinin bulaşıcı olduğu biliniyor. Hz. Ömer Bedir savaşına katılmış sahabeden olan Muaykıb ile karşılaştı. Muaykıb cüzzam hastalığına yakalanmıştı. Muaykıb Hz. Ömer'e yaklaşmak istediğinde Hz. Ömer ona şöyle dedi: "İclis minni kayde rumhin- Bana bir mızrak uzaklığında otur." Bir mızrak uzaklığı yaklaşık 1.5 metreye tekabül ediyor. Hz. Ömer bulaşıcı olma ihtimali olan bir hasta ile kendi arasındaki mesafeyi korumaya çalışıyor ve modern tıbbın bugün bize anlattığı 'sosyal mesafeyi' hatırlatıyor.
NOT: Bu rivayetin kaynağı: İbn Battal, Şerhu Sahihi'l Buhari, 9/411)"