KORONAVİRÜSÜN VÜCUDUMUZA ETKİLERİNİ TEST YOLUYLA ÖĞRENEBİLİR MİYİZ?
Marmara ve Üsküdar Üniversitesi Öğretim Üyesi, Tıbbi Biyoloji ve Genetik Uzmanı Prof. Dr. Korkut Ulucan, koronavirüsün genetik yatkınlığımız üzerindeki etkilerini ve aşı çalışmalarına ilişkin önemli değerlendirmeleri SuperHaber YouTube kanalında anlattı.
9 aydır mücadele ettiğimiz koronavirüs sürecinde, koronavirüs hastalığı herkeste farklı şekilde seyretti. Bazı kişiler yoğun bakımda tedavi görürken, bazısı hiçbir belirti olmadan hastalığı ayakta atlatı, bazıları ise kronik hastalığı olmamasına rağmen hastalığı ağır bir şekilde geçirdi.
Yapılan bazı bilimsel çalışmalarda, bazı kişilerin koronavirüsün şiddetli bir şekilde geçirmesinin nedeninin genlerden kaynaklandığı ortaya konuldu. Türkiye'de bir ilk olma özelliği de taşıyan bu çalışmaya göre, artık koronavirüse yakalanırsak hastalığın vücudumuzda nasıl seyredeceğini genetik yatkınlık testiyle öğrenmek mümkün.
Marmara ve Üsküdar Üniversitesi Öğretim Üyesi, Tıbbi Biyoloji ve Genetik Uzmanı Prof. Dr. Korkut Ulucan, koronavirüsün genetik yatkınlığımız üzerindeki etkileri ve aşı çalışmalarına ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.
KORONAVİRÜS HASTALARINDA GENETİK FAKTÖRLERİN ROLÜ
Prof. Dr. Korkut Ulucan, koronavirüsün bulaşmasında ve vücudumuzdaki şiddetinin seyrinde genetik faktörlerin etkili olduğunun altını çizerek, “Koronavirüse yakalanırsak hastalığın vücudumuzda nasıl seyredeceğini öğrenmek test yoluyla mümkün. Ancak, örneğin şu anda virüsün biyolojisini bildiğimizi zannediyoruz ama 5 tane yoldan koronavirüsün vücut içindeki etkisi devam ediyorsa, bu yollardan tek bir tanesi. İnterferon sistemi, virüse karşı bağışıklıkta rol oynuyor. İlk çalışmalarda bu sistemdeki bazı sıkıntıların bireylerin şiddetli geçirip geçirmeyeceğiyle alakalı olduğu bulunmuş. Metabolik olarak bilgi vermiyor. İkincisi ise, hafif geçiren bir gen yapısına sahip olunsa bile alınan önlemler azaltılmamalı. Ya da şiddetli gen yapısına sahipseniz bu sefer de yakalandığınız zaman çok daha büyük anksiyete yaşamaya sebebiyet verir. Ancak tabii ki bunun üzerinden daha farklı çalışmalar da yürütülecek ve belki de bu çalışmalar bittiği zaman bütünlüğüne baktığımız zaman çok daha farklı bilgiler elde edebileceğiz.” ifadelerini kullandı.
AŞI YAPTIRMALI MIYIZ?
Aşı yaptırma konusunda önemli ayrıntılara değinen Prof. Ulucan, “Aşı süreci yaklaşık bir 8-9 aylık bir deneme sürecinden geçtikten sonra karşımıza gelmesi gerekir.Diğer aşılarla kıyaslandığında 18-24 ay Faz 3’ün devam edip, mevsimleri geçirip iyice bir metabolizmasını anlamak gerekiyordu. Şu anda da pandemi sürecinde bu bir risktir. Ancak şu ana kadar ki Faz 3 verileri aslında çok büyük bir vakayı göstermediğini ben eriştiğim makalelerde görebildim. Bir sıkıntı olma ihtimali var ama hasta olduğunda daha büyük bir sıkıntıyla karşılaşma ihtimalinden dolayı ben bu işin içinde olan birisi olarak artıya ve eksiye baktım ve olma yolunda verdim. Aşının tipine cinsine bakmayacağım, DSÖ’nün ve sağlık bakanlığımın kontrolünden geçip piyasaya sürülmüş aşıyı bu hastalık için olacağım. RNA teknolojisi, yeni bir teknoloji ve onay almış herhangi bir aşı yok. 2008’li yıllarda çalışmalara başlandı, hala devam ediyor. RNA aşısının bir güzelliği de, daha ucuz ve her ortamda üretebilme olasılığı daha yüksek bir aşı. O aşıyı almak ve çoğaltmak zor bir iştir. Bu aşıda virüsün bir bölümünü alıp çoğaltıyorsunuz. O yüzden RNA aşıları daha pratik olma adına geliştirilen aşılar. Tam da pandemiye denk geldi. Herkes kendi kararını kendi verecek. Bu Covid-19, bize ezber bozdurarak bilgilerimizi güncellememize sebep oldu. İmmünoloji ile ilgili ‘artık bu böyledir’ dediğimiz şeylerde yeni hipotezler katmaya başladı. Mantık olarak bu aşıyı olduktan sonra, iyi bir antikor seviyesi oluşturursa ve bizim hafıza hücrelerimize bu bilgi eklenebilirse bizim kolay kolay Covid-19 olmamamız gerekiyor. Ancak bize ikinci kez geçiren vakalar geliyor, antikor seviyeleri ne seviyede bilmiyoruz, bunu test edebilmek için de gerekli süre yok. Faz 3’ü bitirdi birçok firma. O yüzden de bunu beraber bekleyerek göreceğiz. Kar ve zarara bakılarak hangi taraf ağır basıyorsa bireyler ona göre aşı yaptırsın.” dedi.
KORONAVİRÜS İLE KAN GRUPLARI İLİŞKİSİ
Koronavirüs ile kan grupları arasındaki ilişkiden bahseden genetik uzmanı, A kan grubuna sahip kişilerin daha riskli grupta olduğuna dikkat çekerek, “Koronavirüsle ilgili ilk yapılan çalışmalar, kan grupları üzerine yapılan bir çalışmaydı. Özellikle Wuhan ve çevresindeki eyaletlerde ufak bir grupta kan grubuyla ilgili ilk veriler çıktığı zaman, virüsün A kan grubuna ait bireylere daha kolay bulaşabileceği, 0 RH grubunun ise biraz daha zor bulaşacağına yönelik çalışmalar yapıldı. Şu anda geldiğimiz nokta önemli çünkü, dünyada 0 kan grubu daha yüksek oranda olmasına rağmen, ülkemiz A RH+ ülkesi. O yüzden bizim için biraz kötü ifade ediyordu. Şu an için bunları iddia etmek çok zor. Sebebi ise, virüs hala devam ediyor ve önümüzdeki günlerde yeni yeni bazı şeyler oturmaya başlayacak. Neden bazı insanlar daha kolay yakalanıyor ya da neden bazı insanlar hastalığı daha şiddetli geçiriyor? Bunun altında mutlaka genetik faktörler var. Bağışıklık sistemi, genetik faktörlerde bizi en çok zorlayan sistemlerden biri oldu. Çünkü çok karmaşık bir sistem. Sürekli yeni bir virüse karşı yeni gen kombinasyonlarının oluştuğu çok farklı bir sistem. İngiltere’de nisan mayıs ayı gibi 30 bin kişi üzerinde total genomuna baktıkları, hastalığı hafif ya da şiddetli geçirenler konusunda bir çalışma yapıldı. Zaman alan bir çalışma olduğu için hala sonucu gelmedi. Belki de bu ön bilgilerden bir tanesidir. Yalnız bu küçük bir grupla yapılan bir çalışma. Bunun genelleme yapılabilmesi için farklı toplumlarda farklı verilerle desteklenme ihtiyacı var.” sözleriyle belirtti.
Prof. Dr. Korkut Ulucan’ın açıklamalarının tamamını SuperHaber YouTube kanalında izleyebilirsiniz…