Kovid-19'da aşı müjdesi Ankara'dan geldi
"VİRÜSLE BULAŞTIĞI YERDE SAVAŞMAYA BAŞLAYACAĞIZ"
Geliştirilen aşının dünyadaki örneklerden farklı olarak
enjeksiyonla değil nazal yolla yani burundan verilecek şekilde
dizayn edildiğini vurgulayan Prof. Dr. Yazıhan, "Nazal aşılar
genellikle çok tercih edilmiyor. Ama bu virüsü düşündüğünüzde,
enfeksiyonun ilk bulaşma yolu nazal sistem. Burada da mukoza
dediğimiz bir yapı var. Aslında bağışıklığımız için de çok kritik
mukoza yapısı. Hem bir bariyer görevi görüyor hem de hastalık için
ortam oluşturuyor. Bizim yaptığımız çalışmayı dünyadaki
benzerlerinden ayıran ve kritik olan kısmı, aşı formülasyonunu
hangi maddeler içinde verdiğimiz ve nasıl uyguladığımızla ilgili.
Çünkü aşıda en önemli nokta, doğru ve güçlü bir bağışıklık yanıt
oluşturmanız ve aşı uyguladığınız kişiye bir zarar vermemeniz. Tüm
bunların ince ayarlarını biz buradaki çalışmamızda yaptık. Akciğere
özel makrofaj dediğimiz, insan bağışıklık hücreleriyle de çalıştık.
Yani sadece hayvanda tek tip hücre ile değil, hem hayvan
çalışmasını hem de insan bağışıklık hücreleri üzerindeki çalışmayı
bir arada yürüttük ve bu nedenle de sonuca yaklaşmak açısından
oldukça zaman kazandık" şeklinde konuştu.
"DÜNYADAKİ AŞILARA GÖRE BİZİM AŞIMIZIN POTANSİYELİ DAHA YÜKSEK"
Bağışıklığı uyaran aşı formülasyonlarının yanına ek maddeler olarak
konulan adjuvanların da vücutta aşırı yanıt oluşturmadan
bağışıklığı doğru yönlendirebilmesini sağladıklarının altını çizen
Prof. Dr. Yazıhan, "Bu açıdan baktığımızda, insan denemelerinde de
olumlu sonuçlar alabileceğimizi ve diğer aşılara nazaran bizim
aşımızın potansiyelinin daha yüksek olabileceğini düşünüyorum.
Sonuçların başarısı açısından şu anda gündemde de olan uluslararası
aşı çalışmaları ile aynı noktadayız diyebilirim. Hatta nazal aşı
olması itibariyle alternatifimiz yok. Nazal aşı zor bir aşı ama
diğer yandan da hem uygulama alanı virüsle mücadele açısından çok
uygun, hem de enjeksiyon gibi farklı uygulama yöntemlerine nazaran
etkinliği daha yüksek. Deney hayvanlarımızdaki sonuçlarımız böyle.
Sıçan çalışmalarını tamamlamış durumdayız. Herhangi bir yan etki de
görmedik. Bu, çok önemli. Böyle olduğu için de artık maymun
çalışmalarına başlayabiliyoruz. Klinik çalışmalara yani gönüllü
insan denemelerine geçebilmemiz için etik kurulu başvurularımızı,
dosyalarımızı, raporlarımızı ilgili yetkililere sunduk. Süreç
olumlu devam ederse insan çalışmalarına hazırız" ifadelerini
kullandı.
HAYVAN DENEYLERİNDEKİ İLK SONUÇLAR
Hayvan deneylerinde elde ettikleri sonuçlara göre, geliştirdikleri
aşının yaklaşık bir yıl koruma sağladığı yönünde sonuçlar
aldıklarını söyleyen Prof. Dr. Yazıhan, "Tabii ki sıçanların yaşam
ömrü ile insanların yaşam ömrü çok farklı. Onların haftalık
dönemine göre süreyi hesaplıyoruz. Mesela sıçanlarda gebelik süresi
3 hafta, insanda 9 ay. Yani onlarda yapacağınız 3 haftalık bir
çalışma aslında bizim 9 ayımıza denk geliyor. Bu hayvanlara iki
dozlu aşılama yaptığımızda, yaklaşık 2 ila 4 hafta etkisinin devam
ettiğini gördük ki bu da bir yıllık bir süre demek kabaca. Bu da
gayet iyi bir sonuç. Ama bu bir öngörü sonuçta. Asıl sonuçları
insan çalışmaları yapıldığı zaman göreceğiz" dedi.