Kovid-19'da aşı müjdesi Ankara'dan geldi
"İLK KEZ BİR AŞININ TEDAVİYİ DESTEKLEYİCİ ÖZELLİĞİ DE OLACAK"
Koronavirüste bağışıklık sisteminin virüsle savaşırken aşırı
çalışması sonucu vücuda da zarar verebildiğine işaret eden Prof.
Dr. Yazıhan, "Hücresel düzeyde lenfosit dediğimiz, daha uzun dönem
kalıcı bağışıklık sağlayan hücrelerde azalmalar görüyoruz Kovid'de.
Bunun önüne geçebilmek için immünmodülasyon denilen (bağışıklık
sistemini düzenlemeye yönelik) bir sistemin doğru yönlendirilmesi
önemli. Bizim şu an çalıştığımız aşının bu özelliği de olacak. Asıl
amaç bağışıklık hücreleri içerisinde yer alan T hücrelerini aşı ile
doğru yönlendirebilmek. Aksi taktirde bu T hücreleri, vücuda zarar
veren bir sistem halini alabiliyor. Eğer siz bu T hücrelerini doğru
yönlendirebilirseniz, hem hastalıkla savaşabiliyorsunuz hem de bu
bağışıklık hücrelerinin bu savaşı daha sonra tekrar hatırlamasını
sağlıyorsunuz ki aynı etkenle karşılaştığında ne yapacağını bilsin.
Bu aşının etkinliğini biz hem doğal katil hücrelerinde, hem T
hücrelerinde, hem de makrofajda denedik. Aslında aşılardan tedavi
edici bir etki beklemeyiz normal şartlarda. Ama bu yönüyle bizim
aşımızın çok uzun süreli olmasa da böyle bir etkisi de söz konusu
olacak. O zaman aşının destekleyici içeriğini hastalığın erken
dönemlerinde immünoterapi tedavilerine ek olarak kullanma imkanı da
doğacak. Dünyadaki çalışmalara baktığımızda, denek hayvanları ve
hücre kültürü sonuçlarımızın onlarla yarışabilecek düzeyde olduğunu
ve en az onlar kadar etkili bir aşı geliştirdiğimizi görüyoruz"
şeklinde konuştu.
"AŞININ FORMÜLÜ BU LABORATUVARDAN ÇIKTI"
ODTÜ Kimya Bölümü'nden Doç. Dr. Görkem Günbaş ise aslında başka bir
araştırma için aldıkları fonla kurdukları laboratuvarda, Kovid
aşısı çalışmalarına katkıda bulunmak için ekibiyle beraber yola
çıktıklarını anlatarak "Biz burada daha çok aşının fikir bazında
öncül çalışmalarını yaptık. Temel mantığımız, virüsün kendisi
olmadan üzerinde olan bir yapıyı, enjeksiyonla değil nazal yolla
vererek vücudu Kovid spesifik bir antikor üretmeye ikna edebilir
miyiz şeklinde oldu. Bu ana fikirle geliştirdiğimiz ana
formülasyonun çıkış noktası bu laboratuvar oldu" dedi.
"HEM BAĞIŞIKLIĞI ARTIRIYOR HEM DE YAN ETKİSİ YOK"
Doç. Dr. Günbaş'ın laboratuvarında biyokimya alt grubunun takım
lideri olarak çalışan Moleküler Biyoloji Uzmanı Dr. Ahmet Çağlar
Özketen ise Dünya Sağlık Örgütü'nün listesinde Kovid aşıları için 4
senaryonun önde olduğunu belirtti ve "Birincisi zayıflatılmış virüs
aşıları, ikincisi mRNA bazlı aşılar, üçüncüsü 'virus like particle'
dediğimiz virüs benzeri parçacıklar içeren aşılar ve dördüncüsü de
'subunit vaxcine' dediğimiz virüs elementlerinin yani virüsün belli
protein veya DNA ya da RNA parçalarını içeren aşılar. Bizimkisi bu
sonuncu gruba giriyor. Subunit aşılar genelde daha az yan etkili
olması yönünden tercih ediliyor. Aşı formülümüzde, virüsün
insandaki ACE 2 reseptörüne bağlanma bölgesini modifiye ederek
çıkardığımız bir protein var. Buradaki ana hikaye, adjuvan
formülasyonunuz yani aşıya eklediğiniz katkı maddeleri oluyor. Bir
de biz nazal uygulamayı seçtiğimiz için, hem bağışıklığı artırıcı
hem de istenmeyen yan etkileri ortadan kaldıran bir formül denedik.
Bununla alakalı hayvan deneylerinde olumlu sonuçlar aldık. Herkes
belirli ülkelerle anlaşma yapıp onların tesislerini kullanıp büyük
dozajlarda ürün üretmeye çalışıyor. DSÖ'nün tahminine göre 2021
ortalarında aşı çıkacak ama belirli bir süre de sırf aşının
ülkemize gelmesi için beklemek söz konusu olabilir. O yüzden
maliyetli de olsa yerli aşı çalışmalarına geçmek çok önemli"
şeklinde bilgi verdi.