Afrin'e düzenlenen askeri operasyonla ilgili olarak yüzlerce yazı yazıldı ve konuşuldu.
Planlama ve yığınaklanma konusunda bizler de fikirlerimizi beyan ettik.
Onları kısaca tekrar etmek gerekirse;
1) Suriye sınır hattına yapılan yeni düzenlemelerin sınır güvenliğine neler kazandırdığını...
2) Savunma sanayisine yapılan yatırımın yalnızca askeri değil diplomatik ve ekonomik olarak faydalarını...
3) PKK’ya yurt içi ve dışında yapılan başarılı operasyonlar sayesinde bu operasyonun geri emniyetinin sağlanabildiğini...
4) Diplomatik esnekliğin ve asimetrik dış politikanın sayesinde engellerin aşıldığını...
5) Sosyal medya hesaplarındaki bölücü ve yıkıcı faaliyetlerin engellenmesinin avantajlarını hep beraber gördük.
Harekatın bugün birçok etkene rağmen yapılabilmesini bu değişimler sayesinde başarabildik.
Ben bunu sağlayan herkese bir vatandaş olarak şükranlarımı sunuyorum.
Şimdi gelelim askeri operasyonun teknik detaylarına:
Açıkcası harekat herkesin beklediğinin aksine Azez bölgesinden değil de tam aksi bir istikamet olan dağlık bölgelerden başlatıldı.
Reyhanlı ve Kilis sınırından büyük bir zırhlı birlik operasyonu bekleyenlerin aksine, ağırlığı özel kuvvet ve komando birliklerinin karışımından olan piyade unsurları ile yapıldı.
Beklenenden daha büyük hava unsuru kullanılarak aslında hem psikolojik hem askeri hem de diplomatik bir güç gösteri yapılmış oldu.
Harekat dalga dalga yapılabileceği halde bütün uçakların havada olması tercih edildi.
Sanırım bu hem PKK, hem "Türkiye Suriye tarafına uçak geçiremez" diyenler, hem de "TSK’da personel zafiyeti var" diyenler için şok bir baskın oldu.
Bazen büyük güç kullanmak normal askeri başarıdan daha büyük çarpan etkisi oluşturabilir.
Yukarıda saydığım avantajlar operasyonun ilk günlerinde oldukça başarılı kullanıldı. Bu sayede şehit vermeden hızlı bir şekilde ilerleme sağlandı. Ancak artık kritik olan saatlere geldik. Afrin'e yaklaştıkça doçka, keskin nişancı, mayın, EYP ve anti tank füze tehlikesi daha da artacak. En kritik 72 saate giriyoruz.
Herkesten ricam; ne hükümet, ne de TSK üzerinde bir zaman baskısı oluşturmayalım. İlk günlerin hızına bakarak "Operasyon neden yavaşladı?" demeyelim.
Yaşanabilecek istenmeyen olaylar karşısında demoralize olup birilerini suçlamayalım.
Bu en zor harekat şekli olan bir hibrit operasyon. Operasyonun şekli dolayısı ile içinde bir çok riski barındırıyor. Nizami olan kuvvetler ile olmayan kuvvetlerin beraber operasyon yapması zaten zor bir karar.
TSK’nın geldiği teknolojik nokta sanırım operasyonun kaderini de değiştiriyor.
Herkese tavsiyem askerin bu sekiz kilometreyi dağlık ve ormanlık alanda yürüdüğünü, her bastığı yerde mayın ve EYP araması yaptığını ve keskin nişancı ateşi altında operasyona devam ettiğini unutmadan değerlendirme yapsınlar.
Sırtlarında 35 kilo yük var. Hava sıcaklığı eksi derecelerde ve yağmur yağmaya devam ediyor. Isınmak için ateş yakmadılar ve 72 saattir başka bir ülkenin toprağındalar. Küçük fasılalarla uykularını almaya çalışıyorlar.
Bırakalım da ayağı yere basanlar doğru kararı versinler. Onların kahramanlıklarına daha çok ihtiyacımız var.
Allah onları önce ailelerine ve sevdiklerine sonra milletimize bağışlasın.
Allah yar ve yardımcınız olsun.
(Zeytin Dalı Harekatı'nda ilk şehidimiz Piyade Astsubay Üstçavuş Musa Özalkan. Lütfen hayatına ve ailesinin duruşuna bir bakın... İbret almamız gereken vakur duruşu, vatan sevgisini ve imanı görün.)