Kudüs şairinin terk edemediği 3 nesne neydi?
Hürriyet gazetesi edebiyat eleştirmeni Doğan Hızlan, geçtiğimiz hafta vefat eden ünlü yazar, "Kudüs Şairi" olarak tanınan Nuri Pakdil'i köşesine taşıdı.
Pakdil'i, "Bir yazarın yalnızlığı onda adeta simgeleşmişti. Çok çalışanlar daima uzun misafirliklerden hoşlanmazlar." cümleleriyle tanımlayan Hızlan, ünlü yazarın vazgeçemediği ve dergi ofisinden evine taşıdığı 3 nesneyi de açıkladı.
İşte o köşe yazısı;
- Nuri Pakdil’in ardından
Nuri Pakdil’le iki kez karşılaştım.
İlki TÜYAP Kitap Fuarı’nda, ikincisi de Cumhurbaşkanlığı Büyük Ödülü’nü aldığı törende.
TÜYAP’ta buluştuğumda karşılıklı sevgi ve saygı teatisinde bulunduk.
Kutsal günlerde de bana daima mesaj gönderirdi.
Arif Ay’ın yönettiği dizideki Nuri Pakdil kitabını, ayrıca Hece dergisinin “Edebiyat Dergisi ve Nuri Pakdil”deki yazıları da okudum.
Dergideki üç yazıyı okumanızı salık veririm:
Kurtuluş Kayalı
Nuri Pakdil ya da Edebiyat Eksenli Dünya Açılışı
Rasim Özdenören
Nuri Pakdil: Eylemin Arka Yüzü
Hüseyin Su
Takvim Yırtıkları
Birçok Türk aydını gibi Doğu-Batı arasında gelgitleri vardı. Türkiye’yi, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e değişimi anlamak için bu yöntemi kullanmak hepimizi zorlardı.
Bir yazarın yalnızlığı onda adeta simgeleşmişti. Çok çalışanlar daima uzun misafirliklerden hoşlanmazlar.
Dolaştığı, yaşadığı kentleri, özelliklerini birer cımbızla çekerek anlattı:
Maraş
Ankara
İstanbul
Dergicilik tarihinde “Edebiyat”ın seçkin bir yeri vardır. İlk sayısından kapanıncaya kadar bana dergiyi gönderdi, karşılaştığımda teşekkür borcumu yerine getirdim.
*
YAKIN zamanda Mustafa Aydoğan’ın yazdığı “İnancın Parıltısı Nuri Pakdil”* kitabını okuyunca kişiliğini de, gündelik yaşamını da, yazdıklarını da öğrenmiş olursunuz.
Kitabın başında şu alıntı var:
“Ben hep inandıklarımı yazdım. Yazdıklarımla hayatım özdeştir.
Bugün yeniden dünyaya gelmiş olsam bugüne kadar yaptıklarımı aynen gene yapardım. Yaptıklarımdan pişmanlık duyduğum hiçbir şey yoktur.”
Yazar Önsöz’de kitabın özelliğini vurguluyor:
“Bu bir portre kitabıdır.
Pakdil gerçekçi bir yazardır. Muhatabı insandır. İnsanın kadim portresi içindeki manevi neşeyi belirginleştirmek ve onun yaratılış amacına uygun bir konuma yerleştirmek için uğraşmıştır.
Bunu yaparken, gerçeği incitmeden, sahteye itibar etmeden, somut ve her an ulaşılabilir olandan yola çıkmıştır. En büyük rehberi ‘dil’dir.
Pakdil’i üç kelime ile tarif edebiliriz:
İnsan, gerçek ve dil.”
Yazdıklarından seçmeler:
“İnsan, çocukluğuna baktıkça, gününe doğru hızla gelen, defineler yüklü, uzun uzun kervanlarla karşılaşır.”
“– Maraş sizce neyi ifade eder
- Batılı sömürgecilerle işbirliği yapanlara inat, köke bağlı kalmayı ifade eder. Uygarlığımızın düşmanlarının baskılarına direnmeyi, yerli düşünceyi savunmayı ifade eder. Onurlu duruşu olan güzel insanları ifade eder.”
“Dünyanın tüm çiçeklerinin adlarını yaz; uzaktan oku, yakından da hiçbirinin adı, bir kitabınki kadar güzel olamaz.”
“Benim için yazı yazmak bir bakıma da savaşa girmek, savaşmak demektir.”
“Edebiyatın yeri ne mekândı, ne zamandı: destandı!”
“Tek gereklilik, şimdilerde, şehirli derinliği, şehirli şövalyeliği, şehirli bağlılığı.”
Nuri Pakdil, önce dergi bürosunda bulunan üç nesneyi sonra evine taşımıştır:
Picasso’nun ünlü Guernica tablosu.
Büroda bulunan nesnelerden birisi de Kudüs fotoğrafıdır.
Üçüncü nesne atlastır.
“Ben çoktan oyumu verdim: sanata, edebiyata+bunlarla tutuşacak büyük ateşe.”
“Kudüs sevilmeden insanlığa girilemez.” Kudüs’ü çok sonraları ziyaret etmiş, bir okula da onun adı verilmiştir.
“Âh İstanbul, simgesin dâîma:
Varoluş sevdasının simgesi”.
Aydoğan, Pakdil’in yaşamının bütün ayrıntısını, dergi çıkarma sürecini, Sezai Karakoç’la Diriliş ve Edebiyat arasındaki ilişkileri, uzun yürüyüşlerini, uzun muhabbetlerden uzak durmasını ve her daldaki çalışmalarını irdeliyor.
Kitabın sonunda “Tarihlere Göre Kısa hayat Öyküsü”, “Kaynakça” yer alıyor.
Kitap 28 başlıktan oluşuyor.
YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN