"Küresel barışın önündeki en büyük engel ABD-NATO-İsrail ittifakıdır"

Dış politika uzmanı Dr. Furkan Kaya, son günlerde Türkiye'nin yakın çevresinde yaşanan gelişmeleri ele alan bir değerlendirme yayımladı. Türkiye'nin 1950'lerde Menderes hükümeti ile başlayan çok yönlü dış politika anlayışını anlatarak başladığı analizinde son dönemde "Atlantikçilik" ve "Avrasyacılık" eksenlerinde kurulan dengeye işaret ediyor. Türkiye'nin uçak krizinin ardından yeniden yükselen Rusya ile ilişkilerine işaret eden Dr. Kaya, yeni dönemin yeni siyasi ittifaklar ve siyasi bağlar getireceğini söylüyor. Rusya'nın Suriye'den askerlerini çekme kararını ele alırken, Türkiye ve İran ile birlikte bu ülkedeki garantörlüğünün büyük önem arzettiğine işaret ediyor. ABD'nin bir sonraki hedefinin İran olacağını belirten Kaya, Trump'ın son Kudüs kararı ile fanatizmi dinamitlediğini, barışı imkansız hale getirdiğini vurguluyor. Ve ekliyor, "Bugün küresel barışın önündeki en büyük engelin ABD-NATO-İsrail ittifakı olduğu unutulmamalı"

İşte Dış Politika Uzmanı Dr. Furkan Kaya'nın Türkiye'nin çevresinde yaşanan sıcak gelişmelerle ilgili analiz yazısı...

Türkiye, Soğuk Savaş boyunca sınır komşusu olan Sovyetler Birliği tehdidinden NATO şemsiyesi altında yer alarak korunmuştu. Fakat özellikle Menderes hükümetinin son döneminde, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu tarafından başlatılan “çok yönlü dış politika” anlayışıyla Sovyetler Birliği ile ilişkilerin iyileşme sürecine girmesi kuşkusuz en çok ABD’yi rahatsız etmişti. Soğuk Savaşın sona ermesi ve özellikle Putin’in Rusya devlet başkanı olmasıyla Türk-Rus ilişkileri yeni bir döneme girdi.
İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan düzen yıkılıyor.
Rusya, jeopolitik özellikleriyle enerji kaynakları ve bunların kontrol edilmesi, taşınması ve küresel meselelerin çözümünde anahtar ülke konumunda. Yeni dünya düzeninde artık ekonomik ve siyasi dengeler hızla değişirken, bu değişimlerinde aynı oranda büyük belirsizliklere zemin hazırlanıyor. Dolayısıyla evrenin bu yeni yapısı güç dengelerinin bu hızda değişimine cevap verecek yeni uluslararası kurumların inşasını gerekli kılıyor. İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan dünya sistemi artık yıkılmak üzere.
Yeni siyasi ittifaklar, yeni siyasi bağları getirecek.
Türkiye-Rusya ilişkilerinin akıbeti küresel barışın tesisinde önemli bir adım olacaktır. Rusya’nın uzun zamandır geliştirdiği Avrasyacılık ve ABD’nin Atlantikçilik kavramları önümüzdeki yıllarda daha büyük yarış içinde olurken, dünya yeni bir yönetim modelinin sunumu ihyacında olacak. Bu demek oluyor ki, yeni siyasi ittifaklar yeni ekonomik bağları zorunlu hale getirecek.
Türkiye’nin jeopolitik ve jeostratejik yapısı, ulusal menfaatlerinin buluştuğu en yüksek noktalarda işbirliğine gitmeyi gerektiriyor. Bu Türkiye’nin tam bağımsız bir devlet olarak en tabii hakkıdır. Elbette Türkiye’ye karşı uzun süredir devam eden “eksen kayması” iddiaların karşı vermiş olduğu en güçlü yanıt, “çok yönlü dış politikasının” gerekliliği olarak denge politikasını yürüterek bunu rakip işbirliği platformu üzerinde karşı tarafa kabullendirmesidir.
Suriye’nin geleceğinde Türkiye-Rusya-İran’ın garantörlüğü büyük önem arz ediyor.
“Uçak krizinin” ardından kopma noktasına gelen Türkiye-Rusya ilişkileri, fetret döneminden sonra yeninden yükselişe geçti. Kuşkusuz iki ülke arasındaki en hassas mesele, Suriye’nin geleceği. Son olarak Devlet Başkanı Putin’in Lazkiye’de Esad ile bir araya gelmesi ve Rus askerlerini geri çekme kararı aldığını açıklaması, Rusya’nın Suriye’de daha farklı kalıcı bir yapılanmaya doğru gittiğini gösteriyor. Suriye’nin geleceğini şekillendirmede Türkiye-Rusya ve İran’ın garantörlüğü önemli rol oynayacak. Türkiye için önemli olan ise Suriye’nin kuzeyinde terör örgütü PKK’nın organik uzantısı olan PYD kontrolünde bir yönetimin oluşma ihtimalidir. Nitekim DAEŞ bitme noktasındayken, ABD, uygun bir zeminde Türkiye’ye karşı PYD kartını kullanmaya devam edecektir.
Son dönemde ABD’nin hedefi İran.
ABD, terörizm ile savaş bahanesini kullanarak, Orta Doğu coğrafyasına, Orta Asya’ya, Afganistan’dan, Irak, Suriye ve Yemen’e kadar askeri müdahalede bulunmaktan çekinmiyor ve milyonlarca sivilin hayatını kaybetmesine neden oluyor. Hedef, rejim değişikliği adı altında kırılgan ve kontrol edilebilir yönetimleri getirmek. Bir sonraki hedef ise elbette İran olacak.

Küresel barışın önündeki en büyük engel ABD-NATO-İsrail ittifakıdır.
Bugün küresel barışın önündeki en büyük engelin ABD-NATO-İsrail ittifakı olduğu unutulmamalı. Nitekim Trump son imzalamış olduğu Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararı ile bu bir kere daha ispat edilmiş oldu. Coğrafyada fanatizm dinamitlenirken, barış imkansız hale geldi.
Dolayısıyla, Türkiye, yer aldığı bu kritik coğrafyada son derece dinamik bir dış politika takip etmek zorunda. Fakat Türkiye-Rusya ilişkilerinin iyileşmesi çok yönlü dış politikasının gerekliliği olduğu unutulmamalı. Rusya’nın Akdeniz, Kafkasya hatta Avrasya politikalarında Türkiye anahtar ülke konumundadır. Dolayısıyla “kazan-kazan” prensibiyle ilerleyecek Türkiye-Rusya ilişkileri diğer bölge ülkelerini de içine alacak bölgesel ittifaklar ile küresel barışa hizmet edecektir.

İsrail'den Husilerin liderine 'Haniye, Sinvar ve Nasrallah' tehdidi! ABD'den Çin'e bir ilginç soruşturma: Bu kez neden iletkenler! Ankara Valiliği "Ezan okutulmadı" iddiası üzerine tahkikat başlattı
Sonraki Haber