Jonah Goldberg, “Liberal Faşizm” kitabında liberallerin İtalyan faşist lider Mussolini hayranı olduğunu aktarır. Hatta Mussolini liderliğindeki İtalya’nın Habeşistan’da yaptığı katliamlarla ilgili “O zenciler, o memleketi nasıl boa yılanlarının elinden aldılarsa, Mussolini'nin de onların elinden almaya hakkı vardır" dediğini aktarır.
Aslında çok mantıklı.
Baksanıza bizdeki liberallerin bayraktarları da, son 30 yılda bölgemizdeki tüm katliamları gerçekleştiren güce aşıklar. ABD, gayri meşru bir şekilde Irak’ta işgal ve katliam yapmaya kalkar “İlk bomba düştüğünde 8,5 milyar dolar cepte” derler; anti emperyalist ulusalcı, Atatürkçü, milliyetçi, Kemalistlere kumpaslar kurulur, her türlü gayri hukuki süreçler işletilir bizim liberaller ellerini ovuşturur, “statüko ile mücadele” der vs.
Terör örgütü PKK’nın her türlü katliamına sessiz kalır, hatta bu terör örgütü ile ittifak kurar, aynı söylemlerle “barış barış” derler. Ama nedense bu barış sözcüğü faşist politikalarının kamuflajıdır.
Gazeteci Hrant Dink alçakça katledilir, “Ergenekon yaptı, derin devlet yaptı” diye bas bas bağırır, sokaklara dökülürler. Ama failin (yine hayran oldukları gücün kendileri gibi bir aparatı olan) FETÖ olduğu ortaya çıkınca maskeleri düşer, “Hrant’ın dostları” değil “Hrant’ın düşmanları” oldukları ortaya çıkar. Çünkü susar, daha fazla detayın ortaya çıkmasını istemezler. Hatta gerçekleri karartmaya bile çalışırlar.
Onlar için hukuk, meşruiyet önemli değildir. Önemli olan savundukları faşist politikaların “demokrasi” kamuflajı adı altında hayata geçmesidir. Aynen ABD’nin Irak’a götürdüğü “demokrasi” gibi bir demokrasiyi savunurlar. Kan, gözyaşı, katliam, hukuk dışılık, meşruiyet dışılık.
Bugünlerde bu liberal faşistlerin yeniden kafa kaldırdığını görüyoruz.
FETÖ’nün her türlü kumpasına ortak olan, PKK terör örgütüne dostluk yapan, Türk milletine ait ne varsa düşman olan, Türk tarihi, Atatürk anti patisi taşıyan bu liberal faşizmin temsilcileri seslerini daha gür çıkarmaya başladı.
FETÖ militanlarını “düşünce suçlusu”, PKK terör örgütünü ve siyasi ayağını “barış sevdalısı” olarak gösteriyorlar.
Yeni kumpaslar, bölünme senaryolarını “adalet, demokrasi” adı altında pişirmeye başladılar.
Çünkü patronları, ABD’de iktidarı yeniden ele geçirmek için düğmeye bastı.
Bugün başta siyahiler olmak üzere tüm insanların haklı olarak isyan ettiği ırkçılık meselesi üzerinden yaşanan olaylar ortada. ABD’de zaten emperyalist politikalarla bağlantılı ırkçılık hakim bir ideoloji. Bizim liberal faşistler, yıllardır fonlandıkları merkezi “Özgürlükler Ülkesi” olarak aktardıkları için, insanlarımız bu ülkedeki ırkçılığı, sorunları pek bilmezdi. Bizim için ayağını basar basmaz para kazanılan, herkesin özgürce yaşadığı bir ülke olarak reklamı yapılırdı. Adı üstünde reklam. Bu reklam paraları da, Türkiye gibi ülkelerde “reklamcılara” dağıtılırdı.
ABD’de NGO’lar üzerinden oluşturulan fonlarla Türkiye’de çok sayıda gazeteci fonlandı, paralar kazandı. Bu paraların karşılığında da ABD’nin reklamını yaptı.
Ancak deniz bitti. ABD’de bile artık insanlar bunu yemiyor.
Buna rağmen, ABD’deki haklı isyan, başka bir yöne evriliyor sanki. Bu işin arka planında da, bölgemizi ateşe atan kuvvet var gibi görünüyor. Yani bizim liberal faşistleri fonlayan patronlar.
Türkiye’deki bu kesimin kafasını kaldırdığı döneme denk gelmesi de bu yüzden dikkat çekici. Kendi ülkesini gözü kırpmadan bu kadar ateşe atan güç, Türk insanına neler yapmaz, onu da siz düşünün.