Bilindiği üzere yeni bir şirket kuruluşuna karar verildiğinde ilk akla limited şirket gelirdi.
Çünkü Anonim Şirket kuruluşu daha çok teferruatlı ve maliyetli idi.
14.02.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve birçok hükmü ile 1 Temmuz 2012’de yürürlüğe giren 6102 sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunu ile Anonim Şirket kuruluşu limited şirketten daha avantajlı hale gelmiştir.
Bir büyük avantajı da yargı sağlamıştır. Zira, Danıştay, limited şirketleri adeta bitiren bir karar verdi.
Öncelikle mevcut durumda anonim ve limited şirket arasındaki bazı farklara göz atalım.
ANONİM ŞİRKET LİMİTED ŞİRKET BAZI FARKLARI
Hissedar Sayısı/ Ortak Sayısı
6102 sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunu ile en radikal değişiklik gerek A.Ş. gerekse Ltd.Ş. kuruluşunda sadece “1”(Bir) ortak yeterli hale gelmiştir. Eskiden A.Ş. için en az 5, Ltd.Ş. için ise 2 ortak zorunluluğu vardı.
Limited şirketlerde ortak sayısı en az 1, en fazla 50 dir. Anonim şirketlerde ortak sayısı en az 1, en fazla 500 hissedar olabilir. 500 üzeri ise Halka açık olması mümkün olabilmektedir.
Sermaye Tutarı ve Blokaj
Limited şirketlerde asgari sermaye 10.000 TL, Anonim şirketlerde ise asgari sermaye 50.000 TL dir.
Limited şirketlerde tescilden önce bankaya para yatırılması, bloke edilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. Anonim şirketlerde ise en az 12.500 TL bloke edilmesi gerekmektedir.
Sermayenin Tamamlanması
Limited şirketlerde Şirketin tescilinden 24 ay içinde en az 10.000 TL şirkete konulması gerekmektedir. Anonim Şirketlerde ise tescilden sonra en geç 24 ay içinde en az (50.000–12.500 =) 37.500 TL daha şirkete konulması ve sermayenin tamamlanması gerekmektedir.
Hisse Devri ve Satışı
Limited şirketlerde hisse devri için noter, sonrasında da ticaret sicile kayıt zorunluluğu olduğu için bir maliyet söz konusudur.
Anonim şirketlerde yönetim kurulu karar defterine yazıp, sonrada ortaklar defterine kayıt yeterli.
Gerçek kişilere ait anonim şirket hissesi, iki yıl geçtikten sonra “pay senedi devri” şeklinde yapılırsa, elde edilen kazanç, tutarı ne olursa olsun vergilendirilmez (GVK. Mük. Md. 80/1). Limited şirketlerde ise, pay senedi devri söz konusu olmadığından, pay devri 10 yıl sonra da yapılsa, “değer artışı kazancı” olarak gelir vergisine tabi (GVK Mük. Md. 80/4).
Anonim şirketi kurunca, hisse senedi bastırmanız ya da geçici ilmühaber düzenlenmesi gerekir.
Avukat ile Çalışma Zorunluluğu
Limited için zorunlu değil, ama anonim şirketlerde sermayenin 250.000 TL ve üzeri olması halinde avukat ile çalışma zorunluluğu bulunmaktadır.
Halka Açılma
Limited şirket halka açılamaz, anonim şirket halka açılabilir.
Anonim ve Limited Şirketlerde Borçtan Sorumluluğu
İşte yazı başlığımızdaki adeta darbe niteliğindeki en önemli fark Danıştay’dan geldi.
Şöyle ki;
Anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi olmayan ortaklarının kamu borçlarından dolayı sorumluluğu yoktur.
Limited şirketlerde ise her ortak hissesi oranında sorumludur.
Limited şirket ortaklarından en az birinin, “müdür” olması gerekiyor. Bu da müdürün şirketin vergi ve sigorta primi borçlarından, bütün malvarlığı ile sorumlu olması anlamına geliyor.
Anonim şirketlerde ortaklardan en az birinin “müdür” ya da “yönetim kurulu üyesi” olması gibi bir zorunluluk yok.
Limited şirketlerde kamu alacağı için önce müdüre yani kanuni temsilciye gidilir sonra ortaklara hisseleri oranında gidilirdi.
Ancak mükellefler ile maliye idaresi arasında farklı uygulamalar yaşanmakta idi.
Bu duruma son noktayı 20.06.2019 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 2013/1 Esas No. ve 2018/1 No.lu Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararı ile Danıştay koydu.
Yani müdüre gitmeden direkt ortaklara da borç için gidilebilir.
İŞTE İÇTİHAT KARARI
Tüzel kişilerde, vergi borçları nedeniyle doğan sorumluluk tüzel kişiliğe ait olduğundan, limited şirketin vergi borçları için önce limited şirket tüzel kişiliği takip edilmekte, vergi alacağının şirket malvarlığından tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde kanuni temsilci veya ortak takibata tabi tutulmaktadır. Buna göre kanuni temsilcinin ve ortağın sorumluluğu, ikinci dereceden bir sorumluluktur. Vergi alacağı için şirket tüzel kişiliği aleyhine hiçbir takibat yapılmaksızın doğrudan doğruya kanuni temsilcilere veya ortağa başvurmak mümkün değildir.
Dolayısıyla vergi alacağının limited şirket kanuni temsilcileri veya ortaklarından tahsil edilebilmesi için, limited şirket hakkında Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un öngördüğü tüm cebri takip yollarının uygulanması, tahsil edilememesi veya edilemeyeceğinin anlaşılması gerekmektedir.
Vergi Usul Kanunu ile Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'da, vergi borcunun tahsili için önce kanuni temsilciye mi yoksa ortağa mı gidileceği düzenlenmemiş ise de, 6183 sayılı Kanun'un 35. maddesi ile ortakların sorumluluğu hakkında hüküm getirilmesi, kanuni temsilciye gidilmeden de ortağa gidilebilmesini sağlamak amacını taşıdığı gibi kamu alacağını korumaya ve hızlı bir şekilde tahsilini sağlamaya yöneliktir.
Söz konusu 35. maddede ortak için öngörülen doğrudan doğruya sorumluluğun vergi alacağı için olduğu kabul edilmiştir.
Limited şirket tüzel kişiliğinden tahsil edilemeyen veya edilemeyeceği anlaşılan vergi borcunun takip ve tahsiline ilişkin olarak 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nda ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'da, kanuni temsilci ile ortak arasında bir öncelik sıralaması bulunmadığından, limited şirketin vergi borcunun tahsilinde ortağın takibine başlanabilmesi için kanuni temsilcinin takibinin gerekli olmadığına karar verilmiştir.
Bu karar hem yargıyı hem de idareyi bağlayıcı nitelik taşır. Yani bundan sonraki benzer konuların tamamında bu İçtihatı Birleştirme Kurulu Kararı dikkate alınarak, Vergi Mahkemeleri ve Danıştay tarafından karar verilmek zorunda olduğu gibi Vergi İdaresi de uygulamalarını bu doğrultuda yapmak zorundadır.
Limited şirketin tüzel kişiliğinden tahsil edilemeyen vergi borcunun takibinde; öncelikle vergi borcunun ödenmemesinde asıl kusurlu olan kanuni temsilcinin mal varlığına gidilmesi, kanuni temsilcinin mal varlığından tahsil edilemeyen vergi borcunun takibi için, diğer ortaklar nezdinde takibe başlanması “hukuki belirlilik” ilkesine uygun ve adaletli olurdu.
Bu tamamen hazine lehine verilmiş karardır, ancak yasama organı tarafından yapılacak düzenleme ile daha adaletli işlem tesis edilebilir. Aksi takdirde şirketleşmenin veya kurumsallaşmanın önünde duran, hukuki belirlilik ilkesine aykırı karar ile karşı karşıyayız.
ÇÖZÜM A.Ş.’NE DÖNÜŞMEK
Özetle tüm belirtilen hususlar dikkate alındığında yeni kurulacak şirketlerde, anonim şirketin tercih edilmesinde mevcut limited şirketlerin de anonime dönüştürülmesinde yarar vardır.
HAS SÖZ
Her iki tarafı da dinlemeden karar veren,
kararı doğru olsa dahi, doğru hareket etmiş olmaz
(Seneca)