Madde madde mutabakatın şifreleri

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Moskova'daki İdlib zirvesi 5 saat 40 dakika sürdü. Anlaşmanın sağlandığı görüşme sonrası imzalanan mutabakat metni okundu. Peki o metin ne anlama geliyor? İşte şifreleri...

Hürriyet yazarı Sedat Ergin, bugünkü köşe yazısında Moskova'da dün varılan mutabakatın detaylarını masaya yatırdı. Ergin'in, "10 maddede 5 Mart mutabakatının şifreleri" başlıklı yazısı şöyle:

Gelenek bir kez daha bozulmadı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin, Türkiye ile Rusya’yı da içine alan krizin son derece tehlikeli bir şekilde tırmandığı bir süreçte vardıkları uzlaşı ile gerilimi birden kontrol altına alarak tansiyonu düşürdüler. Silahların susup barış seçeneğinin devreye girmesi sevindiricidir ve herkese derin bir nefes aldıracaktır.

  Dün Moskova’da yapılan görüşmeler sonunda ortaya çıkan sonuçları özet olarak şu başlıklarda değerlendirebiliriz:

İDLİB’DE ESKİ STATÜKO BİTTİ: Türkiye ile Rusya arasında 17 Eylül 2018 tarihinde imzalanan Soçi Mutabakatı ile İdlib’de şekillenen statüko, Esad rejiminin geçen mayıs ayından itibaren Rus hava kuvvetlerinin yoğun bombardıman desteğiyle elde ettiği alan kazanımlarıyla büyük ölçüde bozulmuştu. Rejim, geçen şubat ayının ikinci haftasına kadar yayılan bu dönemde İdlib’in doğusunda kuzeyden güneye doğru inen M-5 otoyolunu bütünüyle kontrolü altına almış, aynı zamanda İdlib’in güneyinden doğu-batı istikametindeki M-4 otoyoluna doğru kuzeye ilerlemeye başlamıştı. Bu harekat sonucu İdlib’in neredeyse yarısına yaklaşan büyüklükteki bir alan muhalefetten rejime geçmiştir. Dünkü mutabakatla bu durum bir şekilde tescil edilmiş olmaktadır. Özellikle M-5 aksı ve doğusu esas alındığında, yeniden Soçi Mutabakatı’nın başlangıçtaki coğrafi sınırlarına dönülmesi artık kolay görünmüyor.

VE YENİ STATÜKO GELDİ: Bunun yerine açıklanan anlaşmayla İdlib’de yeni bir statüko ortaya çıkmıştır. Yeni statüko, aslında Türkiye’nin şubat ayı başından itibaren İdlib’e yaptığı muazzam askeri yığınak çerçevesinde özellikle M-5’in batısı ve M-4’ün hemen kuzeyinde kurduğu geçici ‘mevzi bölgeler’ üzerinden fiilen yerleştirdiği düzeni de tescil ediyor. Sonuçta, yaşanan büyük çatışmalardan sonra İdlib’in doğu bölgesi ve güneyi rejim bölgesinde kalırken, bu vilayetin M-4 otoyolunun üstünde ve M-5’in batısındaki büyük bir parçasında da muhalefetle birlikte Türkiye söz sahibi olmaktadır. Bu gelişmeyi bir anlamda Türkiye’nin İdlib’in kuzeyinde, sınırlarına bitişik bir alanda bir ‘güvenli bölge’ kurmakta olduğu şeklinde de okuyabiliriz.

 ATEŞKES HANGİ HATTA UYGULANACAK? Sahada ne olacağını anlamak için mutabakatın 1’inci maddesindeki “İdlib gerginliği azaltma bölgesindeki temas hattı” ifadesine odaklanalım. ‘Temas hattı’ndan TSK ve silahlı muhalefet ile rejim ordusunun karşı karşıya geldiği bütün sıcak temas noktalarını, öncelikle de M-5 otoyolunun batısında kuzeydeki uç noktadan Serakib’e kadar 50 kilometre kadar inen sınır çizgisini ve özellikle de Serakib’i anlamalıyız. Sıcak çatışmalar aynı zamanda batıya doğru M-4 otoyolu çevresinde ve M-4’ün güneyinde de yaşanmaktaydı.

MEVZİ BÖLGELERDE KAYDIRMALAR: Mutabakatın getirdiği en önemli mekanizma, Serakib’den batıya, Lazkiye’ye doğru kuş uçuşu 55 kilometre kadar uzanan M-4 otoyolu üzerinde kurulacak ‘güvenli koridor’dur. Bu koridor, otoyolun her iki tarafında da 6 kilometrelik bir derinliğe yayılacaktır. Çok net ifade edilmese de, muhtemelen toplam 12 kilometrelik derinlik içinde kalan ağır silahların hattın gerisine çekileceğini tahmin edebiliriz. TSK, şubat ayı boyunca M-4’ün hem kuzeyinde hem de çok yakın zamanda güneyinde bazı geçici mevzi bölgeler kurmuştu. Yapılacak çalışmalar sonucunda bunların bir bölümünün yer değiştirmesi, bazı kaydırmaların yapılması şaşırtıcı olmaz.

REJİM M-4’ÜN ÜSTÜNE ÇIKAMAYACAK: Yapılacak ortak devriyelerle bu yolun güvenliğini Türk ve Rus askerleri üstlenecektir. Bir anlamda Türkiye ile Rusya’nın Barış Pınarı harekatıyla birlikte Fırat’ın doğusunda sınır boyunca başlattıkları ortak devriye modeli burada da işleyecektir. Bu düzenleme çerçevesinde Esad rejiminin de sivil amaçlarla bu yolu kullanmasının mümkün olacağını tahmin edebiliriz. Böylelikle, rejim bölgesindeki Halep Akdeniz kıyısındaki Lazkiye’ye bağlanabilecektir. Buna karşılık kurulan mekanizmayla rejimin güneyden ilerleyip M-4 otoyoluna çıkışı da frenlenmiş olmaktadır. Bir bu kadar önemli olan, Türkiye’nin de Rusya ile birlikte M-4 üzerinde denetim imkanına sahip olmasıdır.

İDLİB ŞEHİR MERKEZİ MUHALEFET BÖLGESİNDE KALDI: Ortaya çıkan format M-4 otoyolunun üstünde bulunan İdlib şehir merkezinin önümüzdeki dönemde muhalefet bölgesi içinde kalacağını gösteriyor. Şehir merkezi M-4 otoyolunun 6-7 km kadar kuzeyindedir. Bu durumda Esad rejiminin şehir merkezini kontrolü altına alma niyetlerini askıya alması gerekecektir.

UYGULAMADA YİNE HTŞ SORUNU VAR: Putin’in açıklamalarında ana vurgu İdlib’deki terör örgütlerine odaklanmıştır. Keza, açıklanan ek protokolün dördüncü paragrafında, “Terörün tüm tezahürleriyle mücadele ve BM Güvenlik Konseyi’nin terörist olarak tanımladığı grupların ortadan kaldırılması kararlılığı” vurgulanıyor. BM’nin ‘terörist’ olarak tanımladığı Heyet Tahrir eş Şam (HTŞ), M-4’ün kuzeyindeki muhalefet bölgesinde önemli ölçüde alan kontrolüne sahiptir. İdlib şehri, HTŞ’nin en önemli güç merkezlerinden biridir. Rusya, bu anlaşmaya dayanarak TSK’nın kontrol edeceği bölge içinde kalan HTŞ’nin üzerine gitme hakkını elinde tutmaktadır. Dolayısıyla, yeni anlaşmanın uygulamasının ‘yumuşak karnı’ yine HTŞ olacaktır.

TÜRKİYE HTŞ’Yİ NASIL DİZGİNLEYECEK?: Önemli bir nokta, Türkiye’nin de HTŞ ile mücadele etme yükümlülüğünü bu anlaşmayla bir kez daha kayda geçirmiş olmasıdır. Erdoğan da dünkü açıklamasında Türkiye’nin İdlib’e gönderdiği ilave birliklerin rejimin saldırganlığını durdurmanın yanı sıra “ateşkese riayet etmeyen diğer grupları dizginlemeyi de esas aldığını” söylemiştir. Her halükarda, HTŞ’nin dizginlenmesi meselesi İdlib’de bundan sonrası için kırılganlık yaratan en kritik meselelerden biri olarak beliriyor.

RUSYA’NIN SİVİL HEDEFLERİ VURMAMA TAAHHÜDÜ: Benzer şekilde Rusya da dikkat çekici bir yükümlüğün altına girmiştir. Bu yükümlülük, protokoldeki “Sivillerin ve sivil altyapının hedef alınmasının hiçbir şekilde mazur görülemeyeceği” ifadesinde karşımıza çıkıyor. Hatırlayalım, geçen mayıs ayı sonrasında başlayan ve sivil halk ayrımı gözetilmeksizin acımasızca yürütülen hava bombardımanlarının büyük bir bölümü bizzat Rus savaş uçakları tarafından gerçekleştirilmişti. Rusya, böylelikle bu davranışını tekrarlamama taahhüdünün altına giriyor.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Kılıçdaroğlu'na yeni dava! National efsanesi yeniden Türkiye'de Hande Erçel 31. yaşını kutladı: İşte doğum günü partisinden kareler
Sonraki Haber